TÜNELİN SONUNDAKİ IŞIĞA KAÇ VAR?
Şiiri insanlıkla eş tutuyorum. Biri ötekini yeterince açıklıyor ve temsil ediyor. Hem birbirlerine bağlı ve muhtaçlar, hem de göreceli bir özgürlüğün iklimindeler.
Ne demek istiyorum? Şunu: Bugün insan ne denli 'özne' ise şiir ve tabii şair de o denli öznedir. Her iki kategori de kendi yazgısını oluşturabilme noktasında ne denli başarılıysa, bu sözünü ettiğimiz verili duruma da o ölçüde yansır.
Bana sorarsanız hem insanlık hem de şiir bir yeni ortaçağı yaşamakta. Bugün ne yazık ki her ikisi de hegemonik yapıların baskısı altındadır ve çıkış aramaktadır. Her iki taraftaki bunalım derinleştikçe bunalımdan çıkış sorunları da daha bir ivedilik kazanmakta ve tartışma daha da ciddileşmektedir. Ancak küresel hegemonik kültürel yapılar doğru düşünme ölçütlerini de tartışma sahnesinden indirdikleri için arayışlar sancılı olmaktadır.
Peki tünelin ucundaki ışığa çok mu var? Bu konu da birtakım dinamiklerin sahneye giriş-çıkışlarındaki ve sahneledikleri oyundaki ustalıklarına bağlı. Ama ben şimdilik yalnızca şiir ve şair tarafı için şunu söyleyebilirim: Bir toplumda şiir sanatını en iyi bilenlerin önemli bir bölümü aynı zamanda onun cellatlığına da gönüllü yazılmışlarsa durum oldukça zordur. Ancak umut her zaman vardır. Yeter ki şiirin öznesi olarak şair de şiiri en iyi bilenlerin yanındaki arsaya talip olabilsin, başını sokabileceği bir ev kondurma cesaretini ve ustalığını gösterebilsin.
Tünel kavramının aslında ova koyak olduğunu anlaması çok sürmeyecektir.
Ali Tekmil