Solun yabancılaştırılması

Piyasacı, ulusalcı, orducu, AB'ci soldan söz edilebilir mi? Sol kendini salonlara hapsedebilir mi? DEVRİM ERSEZER Yazının başlığına uygun bir giriş yapmadan belki de bir konuyu vurgulamak gerekecek. Bu da neoliberal söylemlerin büyük başarılarından (!) birisi...

Eylül 3, 2004 - 22:00
 1.6k

Geçmişte birçok insanın ağzına bile almaya çekindiği bir kelime, yani 'sol' artık herkesin ağzında. Ama bu, ne yazık ki olumlu anlamda bir kabullenme ve kelimenin içeriğinin anlaşılması sonucu ortaya çıkmadı. Aksine, kelimenin anlamına yabancılaşması sonucu ortaya çıktı. Geçmişte komünistlik ile özdeşleşen sol kelimesi artık tek başına birçok insan için hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü insanlar solun ne demek olduğunu unutmuş durumda ve kafalar da oldukça karışık. Bu açıdan değerlendirildiğinde neoliberal söylemlerin, kavramların içininin boşaltılması konusunda ne kadar başarılı olduğu açıkça görülüyor. Bu arada, sol gerçekten de ne demekti?

Bunun cevabının verebilmek için kendisine bu kelimeyi yakıştıranların neler yaptıklarını ve nasıl davrandıklarını hatırlamak, birkaç soru sormak ve bu basit soruların cevaplarını vermek faydalı olabilir.

1. Acaba piyasacı bir sol olabilir mi? Yani hem piyasa ekonomisini savunacaksınız hem de solcu olacaksınız, buna da üçüncü yol veya sosyal-liberal sentez gibi ilginç isimler takacaksınız ve birçok insanı bu palavralara inandıracaksınız. Bir kere piyasa ekonomisi, her ne kadar bireysel özgürlüklere çok önem verdiğini iddia etse de, yaşanılanlar hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Çünkü piyasaların işleyişi kâr güdüsüne dayanır. Kâr güdüsü de insanın kendisine, ürettiğine, çevresine yabancılaşmasını sağladığı için insana aykırıdır. Her şey daha fazla kâr edebilmek için yapılır ve bu amacı gerçekleştirebilmek için de ne insan sağlığının, ne insan yaşamının, ne çevrenin, ne ahlakın, ne kültürlerin ne de temel hak ve özgürlüklerin önemi yoktur. Bireyler, zaman zaman bunların hepsine sahip olabilir veya sahip olduklarının hepsi de geri alınabilir. Bunu belirleyecek olan en önemli unsur hangi durumda daha fazla kârın sağlanabileceğidir. Örneğin, Çin'de veya Uzakdoğu'da çok düşük ücretlerle, çok kötü fiziksel koşullarda çalışan sendikasız kadınların ve çocukların hiçbir önemi yoktur piyasa ekonomisi için. Çünkü onların ürettikleri, kat ve kat fazla paraya dünyanın farklı yerlerinde satılabilir. Ama bir sonraki gün, bütün bu kötü şartları önemsemeyenler, milyonlarca doları aç çocuklara dağıtabilirler. Bunun karşılığında ise iyi bir prestij sahibi olurlar ve bu paraya yapılamayacak reklamı sağlarlar. Giden milyonlarca dolar, milyarlarca dolar getirir. Ama ne için? İşte piyasa ekonomisi insanı bu kadar önemseyen bir sistem. Böylesi bir durumda, sosyal-liberal sentez ise ancak sistemin aşırılıklarını, piyasa ekonomisinin sürekliliğini sağlamak amacıyla zaman zaman törpüleyebilir. Bunun da solculuk ile yakından uzaktan ilişkisi olmasa gerek...

2. Peki, sol, sistemin meşruiyetini ve devamlılığını sağlayan en önemli unsurlardan biri olan silahlı kuvvetlerin, yaptığı ve yapabilecekleri müdahaleleri savunabilir mi? Yani, değiştirmek istediği sistemin biricik baskı aygıtını nasıl olur da destekleyebilir? Peki, eğer bir de o kuruma ilerici bir misyon yüklerse ve zaman zaman onu göreve çağırırsa ne olur? Ne olacak, olsa olsa sağın solu olur. Kendine sol diyenler bunu algılamayabilir, ama her şey bir kenara, 12 Eylül sonrası yaşanılanlar bu kadar çabuk nasıl unutulabilir?

3. Acaba, sol kavramının önüne 'ulusal' kelimesi getirilebilir mi, eğer getirilirse ve solun enternasyonel değerleri yok sayılır ise ne olur? Bunun yapılması, neoliberal ideolojinin istediği gibi, sınıfların ortadan kalktığının ve tarihin sonunun geldiğinin kabulü değil midir? Bütün sorunlar dış güçlere ve bunların oyunlarına bağlanarak (Kıbrıs konusunda ve Kürt meselesinde olduğu gibi), toplumda ezenle ezilen, sömürü ilişkileri, adaletsizlik ile sınıfların varlığı reddedilecek ise, sol bu durumda neyi ifade edebilir? Bunun cevabı çok net, olsa olsa Türkiye'deki gibi 'kızıl elma'yı ifade eder. Evet, gerçekten de birleşmek (!) çok güzel bir şey, Marx da dememiş miydi, "Bütün ülkelerin işçileri birleşin" diye. Ama burada herhalde bir yanlış anlama var, çünkü muhafazakârlar, milliyetçiler ve katiller ile yenen elmadan ancak kurtçuklar çıkabilir. Yani, hem sola saldıranlarla veya saldırma potansiyeli olanlarla birlikte hareket edeceksin, hem toplumların hâlâ daha sınıflardan oluştuğunu görmezden geleceksin hem de sol kelimesini kullanacaksın. Pes, tutarsızlık üstüne tutarsızlık...

4. Acaba sol, insanların sosyoekonomik durumlarının gelişmesinin, yaşanabilir bir gelir elde edilmesinin, toplumdaki eşitsizliklerin giderilmesinin, özgürlüklerin artırılmasının tek yolunun Avrupa Birliği'ne girilmesi olduğunu savunabilir mi? Sol, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin emperyalist ülkeler olduğunu göremeyebilir mi? Bu durumda kimden ne için medet umabilir veya kimi kime şikayet edebilir? İngiltere ve Almanya'yı ABD'ye mi şikayet edecek, yoksa ABD'yi mi İngiltere ve Almanya'ya? Veya Dünya Bankası ve IMF'nin uyguladıkları politikaları hepsine mi şikayet edecek? Peki bütün bunlar üzerine, "Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan veya tavuk da yumurta da özünde zaten aynı şeyler midir?"

5. Peki, sol, alanlara çıkmaktansa kendisini salonlara hapsedebilir mi ve bir de bunu çok güzel bir şeymiş gibi gururla savunabilir mi? Var olan sınırları genişletme misyonu olan bir düşünce akımı, bunu yapacağına, nasıl olur da kendi kendisini sınırlar. Daha önce, dünyanın her yerinde, tüm hak ve özgürlüklerin sokaklara çıkılması sonucunda elde edildiğini görmezden gelerek politika üret(eme)mek solculuk olabilir mi?

6, 7, 8, 9, ... Sol, "Küreselleşen dünyada, artık ..." ile başlayan cümleler kullanabilir mi? Sol, statükocu olabilir mi? Sol, devletle aynı dili kullanabilir mi? Sol, her zaman uzlaşma arama peşinde koşabilir mi? Belki de en önemlisi, acaba sol, hayallerini ve umutlarını kaybedebilir mi?

DEVRİM ERSEZER: Akdeniz Üni.