Satılık Ülkeler Pazarı

Mart 20, 2025 - 06:21
Mart 20, 2025 - 06:23
 2
Satılık Ülkeler Pazarı

ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları Marko Rubio ve Sergey Lavrov başkanlığındaki heyetler 18 Şubat 2025 tarihinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya geldi ve dört buçuk saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Masada Ukrayna vardı, ama bir taraf olarak değil, satılığa çıkmış bir ülke olarak vardı. Konu, üç yıldır süren Ukrayna savaşının bitirilmesi idi. Ama görüşme tarafları arasında ne Ukrayna temsilcileri ne de bu savaşı üç yıldır finanse eden Avrupa ülke temsilcileri vardı. ABD ile Rusya kafa kafaya verip bu konuda yol almak istediler. ABD ile Rusya’nın bu tutumu açık bir meydan okuma ve bir realitenin zorbaca ilanıdır.

Öte yandan Ukrayna Cumhurbaşkanı olduğunu zanneden Zelensky zırlamaya başladı. Kendisine danışılmadan Ukrayna’nın kaderinin belirlenmesine itiraz sesleri çıkartmaya ve çaresizce sağa sola koşturmaya başladı. Artık ne umuyorsa, kendini Tayyip Erdoğan’ın şemsiyesi altına sığınmış buldu. Şişinmeye hazır Türkiye medyası da her pozisyonda olduğu gibi bu pozisyondan da şövenist damarı kabartan malzemeler çıkartarak bol bol kullandı.

2014 Şubat faşist darbesinden beri Ukrayna Batılı emperyalist ülkelerin oyuncağı ve kuklası haline getirilmişti. ABD ve İngiltere öncülüğündeki Batılı ülkeler Ukrayna’yı Rusya’ya karşı bir sıçrama tahtası olarak kullanmaya ve bu yolla Rusya’yı çevreleyip sıkıştırmaya devam ediyorlardı. Zelensky önderliğindeki Batı kuklası Ukrayna yönetimi gönüllü olarak bu tehlikeli oyunu sürdürüyordu. Bu tehlikeli oyun 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın işgaline yol açtı. 3 yıl boyunca muktedir emperyalist ülkelerin bir oyuncağı olarak işlev gören Zelensky faşist yönetimi, Ukrayna’nın %18’inin kaybedilmesine yol açtı. Ve elbette yüzbinlerce Ukraynalının ölümü ile koca bir ülkenin harap olmasına da. Ve sonuç; şu anda Ukrayna masanın üzerinde sere serpe yayılmış, ABD ve Rusya arasında paylaşılıyor. Bu taksimattan biz de pay isteriz, diyen Avrupa ülkeleri aynı gün, 18 Şubat 2025’te Paris’te toplandı. Toplantıya İngiltere, Almanya, İtalya, Polonya, İspanya, Hollanda ve Danimarka katıldı. Yine Ukrayna yok! Her iki taksim toplantısına dahil edilmeyen Zelensky aynı gün, 18 Şubat 2025 tarihinde Erdoğan’ın şemsiyesi altına koştu.

ERDOĞAN’IN ŞEMSİYESİ

Peki Erdoğan’ın şemsiyesi ABD, Rusya ve Avrupa ülkelerinin hesapları karşısında Zelensky’i ne kadar koruyabilir? Hiçbir şansı yok. Cüppeli Mahmut Hoca’nın pazarladığı ‘cehennemde yanmaz kefen’ bile Erdoğan’ın şemsiyesinden daha fazla koruyucu olabilir! Zelensky’nin çabası, kurbanlık koyunun bıçak altındaki çırpınışlarından başka bir anlam taşımaz. Onun bu ciyaklamalarına yamyam Trump, ‘otur oturduğun yerde yoksa elinde ülke diye bir şey kalmaz’ kabilinden azarlamayla cevap veriyor. Diğer yandan yönetimde son günleri yaşadığını ima eden “seçimsiz bir diktatör” olduğu ifadeleriyle tehdit ediyor. Tüccar Trump Ukrayna’nın zengin nadir elementler, kritik mineraller, petrol ve doğal gaz kaynakları, limanlar gibi zenginliklerine göz dikmiş durumda. Sadece bunlar da değil, The Telegraph gazetesinin ifşa ettiği gizli plana göre ABD, Ukrayna’nın bütün doğal zenginliklerinin %50’sini ve ileride üçüncü ülkelerle yapacağı ruhsatlandırma gelirlerinin %50’sini istiyor. ABD tam bir sömürge gözüyle baktığı ve bu hale soktuğu Ukrayna’dan bütün bu istediklerini koparacak. Rusya’ya da bugüne kadar işgal etmiş olduğu alanların ‘tapulanmasında’ tescil memurluğu yapacak. Ukrayna ve kukla Zelensky’nin başka hiçbir şansı yok. Daha sırada Avrupa ülkelerinin talepleri ve Ukrayna’yı kıyısından köşesinden kırpma çabaları da gelecek. Onlar da üç yıldır Ukrayna’ya kaç mermi, kaç postal gönderdiklerinin hesabını yapıp faturayı Zelensky’nin önüne koyacaklar.

Erdoğan’ın şemsiyesi altına koşan Zelensky ülkesini ve halkını harap etmiş bir kukla olarak bu hesaplardan kurtulamaz. Ne Türkiye devleti ne de Erdoğan’ın şemsiyesi ona koruma sağlayamaz. Hoş bu imkana sahip olsaydı bile Erdoğan’ın kucağı Trump ve diğerlerininkinden daha konforlu olmazdı. Yamyamlık konusunda al birini vur ötekine. Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki işgali buna yeterli örnektir.

SURİYE’YE KARŞILIK UKRAYNA

Rusya, 2015’te İran’la birlikte Suriye yönetimini yıkılmaktan kurtaran bir güç olarak Suriye’de en önemli söz sahibi olmuştu. ABD ve Türkiye’yi frenleyebilen bir ülke olarak bu pozisyon kartını cebine koymuştu. Rusya bu kartı kendi ulusal çıkarları doğrultusunda ve Suriye’nin çıkarları aleyhinde kullanmaktan çekinmedi. Suriye, ülkesindeki terör sorununu köklü olarak çözmek üzere İdlip’te kümelenmiş terör odağına karşı defalarca baskın hazırlığı yaptığı halde Rusya, Türkiye ile pazarlık sonucu buna engel oldu. Suriye’nin, İdlip’te kümelenmiş olan cihatçı terör sorunundan kalıcı olarak kurtulmasına izin vermedi. Ve Suriye’nin, yaşamı pamuk ipliğine bağlı pozisyonunu değiştirmeye yanaşmadı. Bu pazarlık kartını cebinde bulundurup bunu gerektiğinde ABD’ye karşı gerektiğinde İsrail’le ilişkilerinde ve gerektiğinde Türkiye ile pazarlıklarında kullandı. En sonunda 8 Aralık 2024’te Suriye yönetiminin yıkılması ile sonuçlanan sürecin yaşandığı Suriye’nin satılması olayında kullandı ve bu kartı Ukrayna karşılığında elinden çıkarmış oldu. 14 yıl boyunca terör saldırılarının her türüne ve her dozuna karşı direnmiş ve bunca bedel ödemiş olan Suriye yönetiminin 13 gün içerisinde bir darbe ile yıkılmış olmasının başka bir izahı yoktur. Suriye, bir kurban olarak ABD, Körfez ülkeleri, İsrail ve Türkiye arasında Rusya tarafından satılığa çıkarıldı ve karşılığında Ukrayna’daki “zafer” satın alındı. Suriye’nin bu satışı, ilgili taraflarca, direnişi engelleyecek şekilde organize edildi. Verilen sahte emirlerle ordunun direnişi önlendi, askerlerin silah bırakması sağlandı, Cumhurbaşkanlığı sarayında suikast yapıldığına dair bilgiler duyuldu, Beşar Esat hile ile Rusya’ya kaçırılıp esir alındı. Sonuç itibarıyla Suriye halkına, ordusuna ve yönetimine rağmen muktedir güçler Suriye yönetimini yıktı. Bu olayda sorumlu olan en önemli güç, Suriye üzerindeki etkisini Ukrayna üzerindeki pazarlıklar karşılığında ABD’ye satan Rusya’dır.

ALINACAK DERSLER

Gerek Suriye’nin yıkılması gerekse de Ukrayna’nın “barış” adı altında Ukrayna yöneticilerinin söz hakkı dahi olmadan paylaşılmakta olması bütün insanlığa çok acı dersler sunuyor. Kendi öz gücüne dayanmayan ve emperyalist ülkelerin insafına kendini teslim edenlerin sonu mutlak bir köleliktir. Böylesi ülke halklarının kaderi, kuşaklar boyunca sürecek olan bir esaret ile şekillenmektedir. Böylesi ülkelerin geleceği hem siyasi hem de ekonomik olarak ipotek altına alınmaktadır. Her ne kadar insanlık 21. yüzyılın güya uygarlık düzeyine ulaşmışsa da mevcut dünya ekonomik ve siyasi sistemi orta çağ karanlığının zorbalığı ve adaletsizliğine benzer bir zorbalıkla işlemeye devam ediyor. Hiçbir muktedir emperyalist ülke, iş birliği kurduğu bir güçle çıkarsız bir ilişki geliştirmez. Emperyalist- kapitalist sistem dahilindeki bütün ülkeler iş birliği kurduğu ülke veya ülke dışı güçlerle çıkar temelinde ilişki geliştiriyorlar. Çıkarları gerektirdiği zaman da gözünün yaşına bakmadan “satıyorlar”. Bunun istisnası da ahlaki kriteri de yoktur.

Bu önemli dersler Türkiye devrimci hareketleri için olduğu gibi şimdiki Suriye halkları için de yol gösterici olmalıdır. “Dünya değişti, eski kriterler artık geçersizdir, başarılı olmak için büyük bir güce dayanmak zorundayız” gibi söylemler teslimiyeti dayatan söylemlerdir. Dünya elbette sürekli bir değişim halindedir. Ama bu değişim muktedir ülkelerin himayesine girmeyi gerekli kılmıyor. Hatta tam tersine, özgürleşmek için her ülke ve hareket mutlaka kendi öz gücüne dayanmak ve emperyalist ülkelerle ilişkisini “bağımsızlık” temelinde kılmak zorundadır. Bağımsızlık soyutlanmak değildir. Her ülke ve güç ile ilişkiler geliştirilebilir ancak bu ilişkilerde kendi öz gücünü temel almak ve özgür iradesini korumak zorunlu olmalıdır. Ne Amerika ne Fransa ne İsrail ne de Türkiye, bölgenin mazlum halkları ile eşitlik temelinde bir dayanışma halinde herkes kendi öz gücüne dayanarak varlığını korumalıdır. Tersi durumda muktedir ülkelere elini veren kolunu kurtaramaz. Özellikle de her zaman tekrar ettiğim gibi ABD’nin ipiyle asla kuyuya inilmez. İnilirse de o kuyudan sağ çıkılamaz!

Mehmet Güzel             
20 Şubat 2025