PKK’Den Derin Yeşil Işıklar: 'Haydi Barışa!' mı?

Milliyet Gazetesinden Hasan Cemal Efendinin , Kandil’deki Murat Karayılan görüşmesi gazetede yayınlanmaya başladı başlayalı; her ne kadar Mardin Katliamı öne çıkmış görünse de aşağıdan aşağıya; bu görüşme ve notları önümüzdeki süreçte epeyce tartışılacağa benzer. Bu görüşmenin yayınlanmasının ve öne çıkmasının sabote edilmesini de içeren bir manipülasyon ve katliam olarak öne çıkarılması- Mardin katliamı- her ne kadar komplo teorisi gibi görünse de; bizce önümüzdeki süreçte de egemen klikler arası çatışmanın şiddetleneceğinin de işaretlerini içermektedir.

Mayıs 8, 2009 - 19:33
 849
Düzenin en özle kırılma sorununun Kürt Sorunu ve sorunun çözümüne yaklaşım sorunları olduğu bilinen bir gerçektir. Geçmişte olduğu gibi, bu sorunun çözümüne ilişkin ayrılıkların ciddi kırılmalara neden olduğu, neticede faşist sömürgeci rejimin kendi evlatlarının başını yemesine kadar giden bir sürecin de önünü açtığını söylesek herhalde abartmış sayılmayız. Bu noktada geçmişten bugüne getirebileceğimiz onlarca örnek vardır. Zira, Kürt ulusal sorununun kendisini basitleştirip sadece Anadolu coğrafyası sınırlarında gören bir anlayış, sorunun kendisini başından anlamamıştır. Kavramaktan uzaktır, uzak kalmaya da devam edecektir. Kürt ulusal sorunu, parça olarak Ortadoğu, bütün olarak ta bir dünya sorunudur. Tüm emperyalist odak ve merkezlerin ilgisine mazhar olması da bundandır.

Bütün emperyalist merkezlerin doğrudan ilgisine mazhar olan, ikincil düzeydeki ajanları-ülkeleri aracılığıyla da müdahil olmaya çalıştığı çok sorun, önemli-özel merkez sorun oldukça azdır. Emperyalistler arası çatışma ve çelişkinin kendisini bu anlamda da hissettirdiği, hissettireceği ; taktik savaşlarının had safhada yürürlüğe konacağı bir sorunun öznesi ve merkezidir Kürt sorunu. Bu bağlamda gerek Mardin Katliamı ve bununla aynı dönemde PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın burjuva medyanın merkez kanadından birine verdiği röportajın aynı döneme denk getirilmesi hiç te tesadüfi değil gibi görünüyor. Zira bu röportajda verilen mesajlara bakılırsa ve Mardin’deki katliam dikkate alınırsa bu iki tezat sürecin bir bütünün parçası olmayacağından hareketle ; egemenler arası klikler çatışmasının bu pratik yansımalarının çözümlemesi daha doğru yapılabilinir.

Türk egemen sınıfları içindeki klikler çatışmasının özle bir öznesi olan Kürt sorunu ve pratik gelişmelerde herkes kendi elini güçlendirmek, genel olarak dünya kamuoyu içindeki pazarlık-iktidar iklimini kendinden yana değiştirmek için ellerinden geleni ardına koymamaktadır. Ama nihayetinde sorunun kendisine ilgi odağı olan Kürtler her durumda kıyım, katliam, kullanım vs alanı içinde olmaktadırlar. Dolayısıyla, Murat Karayılan ya da Öcalan ağzıyla ifade edilen, uzatılan sözüm ona “barış” elinin her zaman havada asılı kalması sonucu doğmaktadır orta yere.

Murat Karayılan, hareketin şu andaki “ruhani” lideri olan Öcalan’ın söylediklerinden başka bir şey söylememektedir. Silah bırakma, af, Kürtlerin kültürel hakları ile sınırlı talepler, bağımsızlık-özgürlük bir yana üniter devlet yapısına bağlılık yeminleri vs gibi tüm bütün söylem, kesin ve net olarak düzene uzatılan yeşil ışıklar ve eli göstermektedir. Bütün olarak PKK’nin eski PKK olmadığının kabulü başlayan değerlendirme ve analizler, süreç içinde nasıl evrilmiş bir PKK lideri ağzından oldukça açıkça, netçe ifade edilmiştir. Aynı şeyleri Öcalan, epeyden beridir ifade ediyordu zaten. Bu ne menem bir “ barışsa”, geçmişten geleceğe bütün olarak bir halkın tüm kaderini etkileyecek uzun süreli bir ayaklanma ve kıyımının bedeli bundan ibaretmiş gibi bir çerçeveye konulmak isteniyor. Bu noktalarda oldukça fazla yazı yazdık, devrimci uyaranlık görevimizi yaptık. Ama velakin, PKK yönetimi taktik olmaktan çıkmış ve stratejik bir yönelimi kesin olarak ifade eden bu gidişten doğru, sınıfsal, ulusal kurtuluşu esas alan bir yönelime asla gitmeyeceğini ısrarla ifade etmektedir.

Hala elin uzatıldığı gücü bilmezmiş gibi yapan taktik bir tükenmişlik, gerçekte Kürt halkının nihai amaçları olan gerçek barış, özgürlük, eşitlik vs davasının ne kadar savunucusu olabilir ki? Kontrgerillanın ve bilumum emperyalist merkezlerin odağında yer alan bir sorun konusunda bir tarafa burun kıvırıp öteki tarafa çubuğu bükmek taktikten sayılamaz. Bu ve benzeri süreçler sürekli bir biçimde Kürt hareketinin en önemli handikaplarından oldu. Akut rahatsızlıkları, kronik hale çevirdi. Kürt halkında savaştan yorulmuş bir hal içinde görülerek, bir yandan ötekine yaslanma, umudu başka baharlarda, düzen içinde görme eğilimini güçlendirdi. Güçlendirmektedir. Bunun düzeni köşeye sıkıştırdığı filan yok. Taktik anlamda düzenle Kürtler arasına kalın duvarlar ördüğü yok. Son seçimler gösterdi ki; Kürt halkı gerçekten barış-kardeşlik-özgürlük-eşitlik olmadan bu düzenle bağ kurmayacaktır. Düzenin iki yüzlü politik atmosferine kurban olmayacak ve onları payelendirmeyecektir. Bu seçimlerden düzenin öğrendiği kadar, PKK’nin de öğrenecekleri vardı. Ama maalesef öğrenememiş demektir bu. Zira Kürtler, sonuna kadar savaş mesajı vermiştir, bu seçimlerde. Ama gelin görün ki, PKK yorulmuş galiba. Görünen köy klavuz istemiyor. Kürt halkı kendisine verilen açık çekin karşılığında sonuna kadar mücadele derken; görünen o ki; PKK ve onun liderleri bu mücadeleden oldukça yorulmuşlar.

Binlerce yazının konusu olan ve anlatılan, diğer yandan binlerce deneyimin karşılığı olarak yine yeşil zeytin dallarının karşılığının olmadığı biline biline bu dalları uzatmanın PKK’ye artık ne yararı, ne gibi bir taktik kazanımı! var anlamak oldukça zorlaşmaya başladı. Kürt halkının kıyım-katliam-soykırım gibi nerdeyse günlük operasyonun bir parçası olduğu bir coğrafyada hala sözüm ona “ ruhani barış havariliğinin” Kürt halkına ne yararı vardır?

Faşist sömürgeci rejim ortadan kaldırılmadan demokratikleşme olamayacağı, devrim olmadan Kürt halkının istem-talepleri yerine gelmeyeceği bilinirken ; onlarca, yüzlerce deneyimle sabitken hala bu yeşil barış havariliği ile elde edilmek istenen nedir? Neye nispet neye kısmet denilerek Lades mi yapılıyor?

Her gün, her dakika Kürt ve Kürdistan onlarca taciz, tecavüze maruz kalırken bu ne menem barışçıllıktır? Kimden, neden medet umulmaktadır? Türk sömürgeci faşist diktatörlüğünün emperyalist merkezlerce kontrol edildiğinden hareketle mesajlar yoksa asıl yerlerine ulaştırılmak mı istenmektedir?

Kürt halkının gerçek kurtuluşu özgürlük ve sosyalizm kavgasının, Anadolu coğrafyasındaki işçi sınıfı-emekçilerin kavgası ile olacağının altı çizilmeden doğru, yerinde, olması gereken, gerçek çözüm olmayacağı kesindir, nettir. Kürt halkı özgürleşmeden işçi sınıfı ve emekçiler; işçi sınıfı ve emekçiler özgürleşmeden Kürtler özgürleşemez. PKK liderliğinin nafile çabaları; Kürt halkının umutlarını tüketmekten başka bir işe yaramaz. Kürt halkının işçi sınıfı ve emekçiler cephesinde örgütlenmek, mücadele etmekten başka bir yolu yoktur ve orta-uzun vadede bu açık-net görülecektir.

07. 05. 2009
Mahmut Halil Can (Sendiren )
http://ateshirsizi. net