ismail gönderdi: "Yetişkin olarak bizler dahi yeni işe başlarken veya aynı iş kolunda başka bir birime atandığımızda, belirli oranda kaygı ve korku yaşamışızdır. Yaşamadım diyebilir miyiz? İşte okula ilk başlayan çocuk için de okul; daha önce yaklaşık olarak hiçbirini tanımadığı çocuklarla karşılaşacağı, uyulması gereken kurallar ve başarması gereken pek çok görevleri içinde barındıran değişikliklerle dolu bir sosyal çevredir.
Çocuğun, kendi kendine yanıtlayamadığı o kadar çok soru var ki, istese de
istemese de kaygılanır ve korkar. Örneğin; Okul nasıl bir yer? Orada ne
yapacağım? Kimlerle arkadaş olacağım? Sınıfımı bulamazsam veya tuvaletim gelirse
ne yapacağım? Gibi...
İşte aile ve çocuklar, okulun ilk gününe zihinlerinde canlandırdıkları karmaşık
pek çok soru, heyecan ve beklentilerle okul yaşamın ilk evresine adımlarını
atarlar. Gerçi kendilerini bir parça da olsa okulun ilk gününe hazırlamış iseler
de, okulun ilk gününde; genellikle ağlamaların ve sızlanmaların yaşandığı,
çocukların da bir birinden etkilendiği bir ortam mevcuttur! Sizlerinde; sevinçle
endişeyi birlikte yaşadığınız bu evrede, çocuğun da bir takım korkular
hissetmesi ve buna tepki göstermesi doğal karşılanmalıdır.
Çocuklar için “korku” da diğer duygular gibi yaşamın bir parçasıdır.
Çocukların korkularını; engellemeden ve suçlayarak karşılamadan özgürce ifade
etmelerine olanak sağlarsanız, onun olumlu ve sağlıklı gelişmesine katkıda
bulunmuş olursunuz. Onlar için deneme ve keşfetme ortamı mutlaka yaratılmalıdır.
Çünkü, başka korkuların yön değiştirerek okul korkusuna dönüşmüş olma ihtimali
de vardır... Normal korkular; çocuğun çevresine uyum sağlamasının ve
kaygılarıyla baş etmesinin bir yoludur. Başka bir deyişle, çocuğun kontrol
altına alabildiği korku ve kaygının, onun, kendini koruması ve güvende
hissetmesi açısından önemli işlevi vardır. Kontrol altına alamadığı korkular,
özellikle çocuğun okula veya anaokuluna başladığı dönemlerde belirgin olarak
ortaya çıkar ve çocuk kesinlikle okula gitmek istemez. Bu konuda da elinden
geleni yapar! ... Zaten; bir takım davranışlarımız, sevgi ya da korku
düşüncesinden kaynaklanmıyor mu? Korkuyu; daraltan, kapayan, içe hapseden,
gizleyen, biriktiren, yığan ve zarar veren bir enerji olarak içinde besleyen
bireylerin neler yapabileceğini ve nasıl yaşamını sürdürebileceğini
düşünebiliyor musunuz? ...
Çocuğun uyum sağlamasını engelleyen korkulardan biri de “okul korkusu”dur.
Çocuk kuvvetli bir endişe nedeniyle okula gitmek istemez veya istekli görünmez.
Daha doğrusu çocuk; okula giderken annesinden ayrılmaya karşı gösterdiği bir
çeşit ayrılma korkusuna bağlı olarak gelişen tepkilerden biridir. Ancak, bu
durum her çocukta karşılaşılan bir durum değildir. Ama şu da bir gerçektir ki;
okul korkusunun esas kaynağı anneden ayrılma korkusudur. Kendinizi,
çocuğunuzun yerine koyunuz ve duyduğu endişe ve kaygıyı anlamaya çalışınız.
Ailelerin; çocukta bu durumu önceden fark etmeleri halinde, alabilecekleri bir
takım önlemlerle ilerde karşılaşılacak sorunu da kısa sürede çözmüş olurlar.
Örneğin; çocuğunu sosyal ortama alıştırmak için yaş gruplarıyla sık sık birlikte
olmasını sağlayarak ve kısa ayrılıklar yaratmak suretiyle bazen yalnız
kalınabileceğini öğretebilirsiniz. Ayrıca, çevresindeki okulda yapılan
etkinlikleri takip ederek onun bu ortamda bulunmasını sağlayarak okula karşı
ilgi ve özenti duymasını geliştirebilirsiniz. Bu ve buna benzer durumlar
yaratabilirsiniz. Şayet okul korkusu olan çocuk, okulunu sever ve isteyerek
gitmeye başlarsa sınıfında örnek öğrencilerden biri olabilir.
Çünkü bu çocuklar; başarı kaygısı olan, uyumlu, aşırı onay bekleyen, ailesine
bağımlı, yabancı kişilerle sosyal ilişki kurmakta güçlük çeken ve utangaç
çocuklardır. Okula gitmek üzere ailelerinden ayrıldıkları zaman aşırı derecede
kaygılı ve sıkıntılı gözükürler. Ağlamaklı halleri vardır veya ağlarlar! Okula
giden çocukların yaklaşık %2’sinde okul korkusu görülebilir. Bu durumdaki
çocuklar, anne veya babasız sınıfa girmek istemezler. Lise çağındaki çocuklarda
da seyrekte olsa bu durum görülebilir. Ancak, okul korkusu ile okuldan
kaçmayı biri birine karıştırmamak gerekir. Okuldan kaçan çocukta okul
korkusu yoktur. Bunların motivasyonları düşük ve disiplin sorunları vardır. Çoğu
zaman aile, çocuğun okula gitmediğini dahi bilmez!
Okul korkusu yaşayan çocuk; şayet evdeki yaşamla ilgili bir endişe duyuyorsa ve
kendisinin bulunmadığı zamanda olumsuz bir takım olaylar olacağı endişesi
taşıyorsa, bilinç dışı olarak böyle bir korku geliştirmiş olabilir. Bu korkuyu
besleyen nedenler ise; aileden birinin şehir dışında çalışması veya ağır
hastalığı, anne ve babanın onun yanında ciddi anlamda kavga etmesi etkili olur.
Ayrıca, aileye yeni bir bireyin katılmış olması, yakınlarından birinin ölmüş
olması, ailenin aşırı koruyucu davranması, anne ve babanın kendilerine ve
çocuklarına bir şey olacağı konusunda yoğun kaygı duyması, anne ve babanın
boşanmış olması gibi durumlarda bu korkuyu yaratan etmenlerdendir. Yalnız, bu
durum sadece ailenin tutumundan kaynaklanmaz. Okuldan kaynaklanan durumlarda
vardır. Örneğin; okulda duyarsız ve sürekli emir veren öğretmen ya da
personelinin bulunması, sınıf yerleşim planında çocuğun oturduğu sıranın çocuk
için kaygı taşıyan bir yer olması, başaramadığı bir etkinliğe zorlanması, okul
yolunun güvenli olmaması, okul ve çevresindeki kişi ve koşulların hırpalayıcı
olması da etkili olmaktadır.
Okul korkusu olan çocukta, evden ayrıldığı zaman sevdiği aile bireylerine bir
takım kötülüklerin olabileceği inancı da gelişmiş olabilir. Bu nedenle, aile
bireyleriyle sürekli temas kurma ihtiyacı hisseder. Bu inanç içinde olan
çocukta; mide bulantısı, karın ağrısı, baş dönmesi şeklinde belirtiler görülür.
Ayrıca bu çocuklar; alıngan ve sinirli, iştahsız, arkadaş ilişkilerinde pasif,
içe kapanık, aşırı kaygılı, okula gitmediği zaman suçluluk hissetmeyen, gittiği
zaman da başarılı olan bir görüntü sergilerler. Okula gitmeyeceğini anladığı
andan itibaren bu belirtiler ortadan kalkar. Çocuğunuz bu belirtileri
gösteriyorsa okul korkusunun varlığından şüphelenebilirsiniz.
Anne-babalar; çocuğu suçlamadan, alay etmeden ve başka çocukların da geçici olan
bu tür sıkıntılar yaşadığını belirterek, ödün vermeden çocuğun okula gitmesini
sağlamalıdırlar. Okula gitmeme gün sayısı artıkça sorunun çözümü de o kadar
güçleşmektedir. (Çocuğunuza kesinlikle “eğer okula gidersen sana istediğin
oyuncağı alacağım” şeklinde teklifte bulunmayınız. Bir gömleğin ilk düğmesi
nasıl iliklenirse diğerleri de öyle devam eder.)
Sizin öncelikle yapmanız gereken, ona, seviyesine uygun ifadelerle okulun
amacını anlatmanız ve aile bireylerinin aynı tutum içinde bir davranış
sergilemesini sağlamanızdır. Okula gitmemesi halinde yapılan çalışmalardan geri
kalacağı ve bunun kendisi için de bazı aksaklıklara yol açacağı yumuşak ve tatlı
bir dille anlatılmaya çalışılmalıdır.
Çocuğun; kendisini terkedilmiş ve yalnız hissetmesine yol açacak davranışlardan
kaçınmak gerekir. Okuldaki arkadaşlık ilişkileri, sosyal etkinlikler, oyun
grupları ve okulun fiziksel yapısına ilişkin özendirici açıklamalarda
bulunabilirsiniz. Okul arkadaşlarının aileleri ile ilişki kurarak çocukların
toplanmalarını sağlayabilir ve oyun aktivitelerini artırabilirsiniz. Böylece,
çocuğun sorunları hakkında bazı ipuçları elde ettiğiniz gibi onda, güven duygusu
ve grubun bir bireyi olduğu bilinci geliştirmiş olursunuz. Elde ettiğiniz
veriler çerçevesinde onunla; endişeleri ve duyguları üzerinde konuşabilir, hem
sıkıntısının paylaşıldığını, hem de anlaşıldığını hissedip rahatlamasını
sağlayabilirsiniz. Tabii, huzurlu bir aile ortamını da sağlamanız gerekmektedir.
(Güzellikler dururken, tatsızlığa gerek var mı? ...)
Ayrıca, çocuğun sınıf öğretmeniyle görüşmek suretiyle gelişmeler hakkında bilgi
alınmalı ve endişelerinizi anlatmak suretiyle de öğretmenin dikkatini çocuğun
sorunları üzerine çekmeniz çözüm açısından yararlı olur. Çünkü, öğretmenin
yakından ilgilenmesi, yapacağı basit bir değişiklik, çocuğunuzun sakinleşmesine
yardımcı olabilir ve sorun da çözülmüş olur. Belki de öğretmen; “... Şu
çalışmayı yapamayan okula gelmesin...”, “defter, kitap ve kalemi eksik olanlar
hiç gözüme görünmesin...” gibi bir takım olumsuz ifadeler kullanmış olabilir. Ya
da, sınıfta dağıtım yaptığı görevlerden çocuğunuza herhangi bir görev vermemiş
de olabilir. Öğretmenin; “naz yapıyorsun” veya “numara yapıyorsun” gibi ifadeler
kullanmadan çocuğun kaygısını anlayarak ona göre önlem alması izlenecek
yollardan biri olabilir.
Tüm bu ve benzeri çabalarınızdan olumlu sonuç alamadığınız takdirde geç kalmadan
konunun uzmanından yardım almanız yararlı olur.
Yukarda kısaca açıklamaya çalıştığımız gibi; sorunun kökündeki neden, ne kadar
kısa sürede belirlenir ve sorun çözülmeye çalışılırsa çocuğun uyum sağlaması da
o kadar çabuk olur. Yaşam da zaten, kolay soruların kolay yanıtları değildir...
Yeni eğitim-öğretim yılının, aileler ve çocuklar için; sağlık, mutluluk ve
başarı dolu bir yıl olması dileğiyle...
İsmail KARAYILAN
"
|
Tarih: 09.11.2007 Saat: 22:10 |
|
| |
Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 4.5 Toplam Oy: 2

|
|
|