Turgay gönderdi: "Geçenlerde Facebook arkadaşlarımdan biri (üstelik de xxxxx profesörü) Rusya-Ukrayna savaşı hakkında sayfasından bir yazı paylaştı. Yazı genelde olumlu olmasına karşın, laf arasında Stalin'in Sovyet askerleri için, 2. Emperyalist Savaş esnasında kadın tecavüzlerini hoş gördüğünü yazmasını yadırgadım. Kendisine kaynak sordum. Verdiği kaynak tahmin ettiğim gibi batı kaynaklıydı. Batı kaynağının gösterdiği kaynak da o dönemin Sovyetler'i ile kavgalı Yugoslav revizyonistleriydi.
Yani "bozacının şahidi, şıracı" misali bir karalamaydı bu. Stalin'in söyledikleri çarpıtma, uyarlama yoluyla batıya servis edilmişti. Oradan esinlenen bizim bu düzen sözcüsü "prof" gibiler bunu Stalin'i (aslında Stalin şahsında sosyalizmi) karalama kampanyasında canları istediklerinde kullanıyorlardı.
Konu ile ilgili aramızdaki tartışma büyüdü, konunun dışına çıkıldı, laf arasında bana ona neden "hanımefendi" diye hitap ettiğim için köpürdü. Sonunda "kavgaya gerek yok" diyerek onu yatıştırdım, tartışma da sonlandı.
Neyse bu "hanımefendi", (okuduğunda çıldırsın biraz, bence sorun yok) kendisinin Xxxxx Fakültesi'nin hocalık görevinden ayrılmak zorunda olduğunu falan paylaştı. İnsani dayanışmayla kendisini destekledim.
Diğer paylaşımlarında LGBT'li olduğunu söyleyen, Gürsel Tekin'in 26 yaş küçük sevgilisinden tutun da, Sezen Aksu'ya tepkilerde onu annesiyle - babasıyla birlikte değerlendiren, her moka bir laf yetiştiren burnu havada tavırlarını şimdilik es geçeyim.
Daha sonraki bir paylaşımında Türkiye'nin bir yüksek mahkemesine seçilecek üyelik için aday olduğunu okudum. Kadınların her türlü kurumda sayılarının artması gerektiğini düşündüğümden bu çabasını da kendimce destekledim. Ne yazık ki, seçilemedi. Çabası da beyhude çaba olarak kaldı.
Geçen gün onun beni şaşırtan, başka bir paylaşımını gördüm. Ben de huyum kurusun, ne düşünürsem onu olduğu gibi söylerim. Bu yüzden herkesle öyle kolay anlaşamam, zor bir insanım.
Paylaşımında bu "hanımefendi" (noktasını virgülünü değiştirmeden aktarıyorum) "Takdir-i İlahi"den bahsediyor, sonra "Her şeyin Allahın emri olduğu, basitçe, nedensellik sisteminin kendisinin İlahi İradeye dayanması ve Onun bilgisi dahilinde olması demektir." diyor; en sonunda da iletisini şu cümlelerle bitiyordu: "Gönülden ve amelden "Hak"ka tüm tapanların, İslam evreninin Kadir Gecesi Kutlu olsun."
Ben de dayanamadım ve iletinin altına ne düşündüysem yazdım:
"Mmm... Şaşırdım. Bunu beklemiyordum. Ama neyse, bu kutlamayı kim bilir birileri görür, gelecek sefere (yüksek yargı) ... ... ... ... üyeliğine seçilmeniz için bir yerlere sinyaller gönderir... İşe yarayabilir..."
Bu yorumun onu kızdıracağını tahmin etmiştim. Öyle de oldu. Beni Facebook arkadaşlığından attı. Buraya kadar sorun yok yalnız benim daha sonra sayfasına giremeyeceğimi, neler konuşulduğunu göremeyeceğimi düşünmüş olacak ki, bir yalakası ile birlikte arkamdan atıp tutmaya başladılar.
Kih-kih, kah-kah'lı gülüşmeler; dar görüşlü, salak olduğumu söylemeler gırla gitti. Bana "kafa atıyormuş" da... Benim yorumumu hakaret addediyormuş da... (Salak olduğumu söylediği cümlesini bir gün sonra silmiş, uyanık sözde kanıt yok ediyor. Tüm arkamdan konuşulanlar arşivimde mevcuttur.)
Bir yalakası "Xxxx hoca lan, dedim" demiş de, benim yorumuma şaşırmış. Bu yalaka, Türkiye'nin geri kalmışlığının sebeplerinin bir kısmının köklerinin kendisi gibi tiplere ve bu tip "hoca"lara dayandığının bilincinde olmadan rastgele konuşuyor, "hoca"sına "yağ yakıyor" tabii ki. Ne yazık ki, asırlardır mesleği dışında hiçbir alanda uzman olmayan, egosu tavanda bunlara benzeyen cahiller sürüsünün desteği, kapitalizmin ayakta kalmasına katkı sunuyor.
Sözüm meclisten dışarı, (her alandaki değerli bilim insanlarını tenzih ederim) medyada son yıllarda doktora tezi olmayan atama "prof"ların çoğaldığının haberlerini üzülerek izliyoruz.
Çevremizde her türden "prof"un uzmanlık alanı dışındaki yazılarının içerik yönünden kalitesizliği, bozuk Türkçeleri, yazılarının altındaki isimlerinin yanına, hatta nerdeyse her yerde kompleksli bir biçimde "Prof. Dr." etiketini eklemeleri, onların ne biçim bir "prof" olduğunun ipuçlarını veriyor elbette. Eskiler, Tansu Çiller gibi bir "prof"tan Türkiye'nin neler çektiğini iyi bilirler.
Sadede geleyim. Bu şahıs beni arkadaşlıktan (mesajım dahil) silerek olayı orada bıraksaydı, sorun olmayacaktı. Ama arkamdan terbiye sınırlarını aşan tarzda konuşulması, benim salak olduğumu söyleyerek, başkalarıyla kendilerine özellemeler güzellemeler dizilmesi beni rahatsız etti. Ben de bu "prof"a özelden şu mesajı gönderdim:
"Arkadaşlıktan çıkarmanızı anlarım. Sizin yüzünüzü görmemek benim de işime gelir. Yalnız beni arkadaşlıktan sildikten sonra, bana söz hakkı tanımadan, arkamdan yalakalarınla alay eder gibi atıp tutacak kadar, aşağılık davranış gösterdiniz. Bu işte sizi anlatır, bu size yakışır. Utanmaz terbiyesizler sizi... Düzenin profu!"
Bu mesajım kadını iyice çileden çıkarttı. Bana özelden "haddini bil", "ettiğiniz hakaret, o karşılığı gerektirir" tepkileri...
Ben "Terbiyesiz kadın... Sen haddini bileceksin. Ben hiçbir yerde size hakaret etmedim. Bana orada söz hakkı tanısaydınız madem..." deyince yanıtı daha da sertleşti:
"Ha s.ktir lan", " Ne diye basima bela oldunuz yahu hadi ikileyin" " Terbiyesiz kadın babandir"
"Sen ikile pislik... ağızlara bak..." dedim ben de. O da:
"Hadi oradan be yuru... Defolll" diyerek beni engelledi. Böylece aramızdaki konuşma sonlandı.
Facebook'ta ad-soyadındaki "ı" harfini "i" harfiyle yazan, Türkçe klavye kullanma becerisinden bile yoksun bu kıytırık "hoca", Facebook duvarına dönerek yalakasına konu hakkında tekrar yorum yaptı, dedikoduya devam etti. Yaptığı o yorum da bana bu yazıyı yazdırdı. Çünkü ona göre ben hem "cinsiyetçi" hem de "islamifobik" imişim.
Gerilimli böyle bir ortamda böyle güleceğimi hiç tahmin edemezdim. Ben bu zımbırtı, kendince "kabadayı" kadınla başka bir yerde karşılaşmak istemem. Çünkü bu cazgır yapıya laf yetiştiremem biliyorum. Benim üzerinde durmak istediğim şey, hakkımda kullandığı şu "islamifobi" kavramı. Son yıllarda politik yaşamımıza giren bu kavramı canı isteyen, yerli yersiz, çoğunlukla da demagojik politik amaçlarla kullanıyor.
Onun iletisine yaptığım yorumda, islam ya da kadir gecesinin doğruluğu/yanlışlığı hakkında bir bilgi yoktur. Onun yaptığı dinsel içerikli kutlamanın, onun işine (belki) yarayabileceğini, çıkar için kullanılabileceğini söyledim. İsteyen yukarıdaki yorumumu daha dikkatli yeniden okuyabilir.
Bu kadın söylediğim şeyi çarpıttı, eğdi büktü, işine gelir şekilde "islamofobi"ye dayandırdı. Oysa biz; her çeşit dini, milli ya da kültürel kutlamaları bir ölçü olarak kabul etsek de; esas olarak çevremizdekileri sisteme, haksızlıklara, sömürüye karşı durdukları yer, gelişen olaylara karşı aldıkları tavır açısından değerlendiririz.
Daha iyi bilinsin diye açıklayayım. Evet, biz de "insanları" yeri geldiğinde kategorize ederiz.
Bir yanda; erdemli, haktan, emekten ve sevgiden yana olan, sömürü sitemi kapitalizmin karşısında duran uygar insanlar...
Diğer yanda; bitkiye ya da hayvana benzeyen insan görünümlüler... Bitki ya da hayvan gibi yaşayanlar... Kapitalist sistemden yana olup, sömürüyü ve zulmü görmezden gelen ya da gör(e)meden yaşayanlar... Üçkâğıtçılar, yalakalar, cambazlar, çıkarcılar, işkenceciler, düzenden nemalanan, nemalanmaya çalışan insan müsveddeleri...
Bu iki ana kategori arasında olanlar da var ya, şimdilik konumuz bu değil. İşte bu ikinci ana kategorideki tipsiz tiplere ben de, "insanofobi" gibi bir kavram üreteyim.
Wikipedi "İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. İslam dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir." diyor.
Ben de "insanofobi"yi şöyle tanımlayayım:
"İnsanofobi" kelime anlamı olarak "erdemli iyi insan olma korkusu ya da iyi insan olabilmenin bilincinde olamamak" demektir.
İnsanofobi, bilerek ya da bilmeyerek insanlığın sevgi, eşitlik, adalet, merhamet gibi uygar değerlerine ya da bu değerleri toplumsal yaşam biçimine dönüştürmeyi amaçlayan sosyalist değerlere karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir."
Sonra da bu "insanofobik"lere bir çağrı yapalım. Diyelim ki; erdemli iyi insan olmak mümkündür. Hâlâ dürüstseniz, yüreğinizin bir köşesinde empati duyguları varsa, beyniniz doğayı ve insan yaşamını metaya endekslemeden düşünme yetisini yitirmediyse, yaşama ait her türlü şeyi hâlâ sorgulayabiliyor ve öğrenebiliyorsanız; siz de erdemli iyi insanlar olabilirsiniz.
Bunun için korkmadan, sorgulayarak öğrenmeye çabalamak yeterlidir. Yaşama ait bilimsel, felsefi gerçekleri öğrenen, bilgi dağarcığını genişleten herkesin en azından belli ölçüde ruhsal dinginlik kazanacağından emimim.
Daha da önemlisi, erdemli insanlar çoğaldıkça tüm insanlık kazançlı çıkacaktır.
Turgay Usanmaz
29-04-2022
Facebook'tan Yorumlar:
"
|
Tarih: 30.04.2022 Saat: 14:22 |
|
| |
Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|