Kişiliğe Saldırı (Ad Hominem), Sen Decilik (Tu
Quoque) ve Buna Ne Diyorsunculuk (Whataboutism)
İlk argümanımız, üzücü bir şekilde günümüzde insanların en sık düştüğü, en
affedilmez mantık hatalarından birisidir. Bu hata, özellikle ülkemizde pek çok
tartışmanın anlamsızlaşmasına ve sonuç çıkmayacağının daha en başından belli
olmasına sebep olmaktadır. Bu safsata, temel olarak, tartışmanın taraflarından
birinin, karşısındakinin iddiasını, karşısındakinin kişisel özelliklerinden veya
şahsından yola çıkarak reddetmesine ya da güvenilir bulmamasına denmektedir.
Yani bu mantık hatasında kişi, düşünceleri tartışmayı bırakarak, kişiliğe ve
düşüncelerin sahiplerinin özelliklerine saldırmaya başlar. Bu da konunun dışına
çıkılmasına ve yersiz ve/veya anlamsız tartışmalara sebep olur. Ad hominem'in
genellikle iki basamağı vardır:
- Argüman sahibinin karakterine, içinde bulunduğu durumlara veya yaptığı
davranışlara saldırı kısmı
- Bu saldırıyı, karşıdakinin argümanına karşı bir kanıt içeriği taşıyormuş
gibi gösterme kısmı
Bir örnek verelim:
- Ayşe: “Ali bana düşük kalorili bir diyet yapmamı
tavsiye etti. Böylece kilo kaybetmem mümkün olabilirmiş.”
- Hasan: “Ali, düşük kalorili diyetin kilo
kaybettireceğini söylüyormuş. Hah! O diyet tavsiyesinden ne anlar! O koca
popolu bir şişko. Hem sivilceleri de var. Saçları da yağlı, darmadağınık.
Daha fenası, o Galatasaray'ı tutuyor. Bir Galatasaraylı’dan ne beklersin?
Kendisine baksın o bir önce...”
Fark edileceği gibi, düşük kalorili diyetlerin kilo kaybına neden olacağı
bilgisinin, onu söyleyen kişinin kilosundan, sivilcelerinden, saç yapısından,
tuttuğu takımdan bağımsızdır. Argümanı çürütmek istiyorsak, düşük kalorili
diyetlerin neden kilo kaybına neden olmadığı konusuna odaklanmamız gerekiyor.
Ancak elbette mantık hatalarını bu tip (kimi zaman) “abartılı” gelebilecek
örnekler üzerinden ifade etmek çok doğru değil. Zira örneklendirme veya teşbih
sırasında da hatalar yapılabilir. Bu yüzden filozoflar mantık safsatalarını daha
formel bir şekilde ifade ederler. Bir mantık hatasını
tanımlamanın en kolay yolu, onu “formülize” etmektir. Bu örnekte bunu
nasıl yapacağımızı öğrenelim. Ad hominem mantık safsatasının genel
formülü şu şekildedir:
- A Kişisi, X iddiasında bulunuyor.
- B Kişisi, A Kişisi'ne saldırıyor.
- Dolayısıyla A Kişisi'nin X iddiası yanlıştır.
Ad hominem'in, mantık hataları arasında yer almasının sebebi, açık
bir şekilde, bir insanın karakterinin, içinde bulunduğu durumların veya
hareketlerinin; kişinin ileri sürdüğü argümanla çoğu zaman ilgili
olmamasıdır. İlgili olsa bile bu, karşıdaki kişinin bu kişinin fikirleri yerine
karakterine, içinde bulunduğu durumlara veya hareketlerine saldırmasını meşru
kılmaz. Taraflar, her zaman fikirleri tartışıyor olmalıdır, kişileri değil.
Ülkemizde, ne yazık ki bu hata, çok ciddi ve sık bir şekilde yapılmaktadır.
Tartışmalarda, kişilerin bir noktadan sonra fikirler yerine karşısındakinin
karakterine, geçmişine veya davranışlarına saldırdığı ve bu sebeple
tartışmaların tansiyonunun gereksiz yere yükseldiği, bunun sonucunda da çoğu
tartışmanın sonuçsuz kaldığı görülmektedir. Ülkemizdeki tahammülsüzlük sorunu,
bu durumun temel sebeplerinden biridir. Ancak biz, bilim insanları ve
bilimseverler (ve şüpheciler) olarak bu sınırları çok iyi bir şekilde
belirlemeli ve bu mantık hatasına düşmemeliyiz.
Hile ve Tahrik Safsataları
Bu mantık hatası, bir kategorizasyona göre tahrik (İng: "Red Herring" Logical
Fallacies) sınıfına da girmektedir. Kimi zaman karşıdaki kişinin davranışları,
tartışmanın taraflarının tahrik olmasına ve bunun sonucunda provokasyon temelli
öfkenin doğmasına sebep olabilir. Bu noktada, varsa tartışmanın moderatörüne,
yoksa da tartışma öncesi kurallar konulmasına ve bu kurallara riayet edilmesine
büyük önem düşmektedir.
Şimdi, bir örnek daha verelim:
- Kemal: "Bence kürtaj ahlaki olarak yanlıştır."
- Necla: "Tabii ki böyle söylersin, sen bir
dindarsın!"
- Kemal: "Peki ya bu iddiamı savunmak için ileri
sürdüğüm argümanlara ne demeli?"
- Necla: "Onlar sayılmaz. Dediğim gibi, sen dindar
birisin ve bu yüzden kürtajın yanlış olduğunu söylemen gerekiyor. Ayrıca sen
cemaate hoş gözükmek istiyorsun, dolayısıyla söylediğin şeye inanmıyorum."
Burada Necla, Kemal’in önceden iddiasını savunmak için ileri sürdüğü tüm
argümanları Kemal’in şahsi bir özelliğinden dolayı reddederek, mantık hatasına
düşmektedir. Görülebileceği gibi, bu tip safsatalar o kadar yaygındır ki, ilk
okuduğunuzda argümanda hiç de hata yokmuş gibi gelebilir! Zaten tehlike de
buradadır. Safsatalara öyle alışığızdır ki, tartışmalarımız safsatalardan öteye
gidememektir.
Halbuki Kemal’in ileri sürdüğü iddialar, son derece mantıklı ve bilimsel
olabilir. Burada onlara yer vermedik elbette; upuzun bir tartışma olurdu bu. Ama
bir kişinin savunusu, kişinin dindar olmasından bağımsız olarak bilimsel ve
geçerli olabilir. Hatta kişi, genel olarak bir mesleğin ya da grubun yaygın
savunusunu tekrar ediyor olsa bile!
İtiraz ettiğinizi duyar gibiyiz: “İyi ama bu tip ahlaki sorunları içeren
konularda, kimi zaman kişiler gerçekten de inançlarından ötürü düzgün argümanlar
üretemeyecek kadar bağnaz olabiliyorlar!” Evet, haklısınız. Ancak konu,
siteminizin geçerli olup olmamasıyla ilgili değil! Argümanınızın zayıf olmasıyla
ilgili. Karşıdakinin kişiliğine veya mesleğine saldırarak münazara anlamında bir
yere varmanız mümkün değildir (eğer ki konu, profesyonel donanım gerektiren bir
konu değilse tabii – ki o durumda bile argümanlara odaklanmak daha sağlıklı
olacaktır). Dolayısıyla kişiye saldırmak yerine, sakin olun ve argümanlara
saldırmaya devam edin. Eğer haklıysanız ve sakin kalırsanız, karşı tarafın
iddialarını hiçbir mantık safsatasına düşmeden çürütebilmelisiniz. Korkunuz
olmamalı!
Tu Quoque ve İkiyüzlülük: Sen De Şöyle Yapmıştın!
Ad hominem ile, doğrudan kişinin kendine sözlü saldırı haricinde
yaygın olarak 2 formda karşılaşmaktayız: Durumsal argüman ve tu quoque
(Okunuş: “tu kuok”).
Durumsal argüman, bir kişinin içinde bulunduğu durumun, onun
argümanlarını geçersiz kıldığını ileri süren safsatadır. Buna en sık mahkeme
salonlarında rastlarız. Bir avukat, zanlının argümanını görmezden gelmek için
“Tabii ki öyle diyeceksin! Sonuçta yakalanan sensin.” şeklinde bir
cümle kurabilir. Halbuki bir kişinin yakalanmış olması, bir iddiasının otomatik
olarak yanlış veya yalan olmasını garanti etmemektedir. Argüman veya iddia her
neyse, ona odaklanılmalıdır.
Bunun yanısıra, Argumentatum ad hominem tu quoque,
ya da kısaca tu quoque olarak bilinen
versiyonu ise dilimize “Sen De Safsatası” olarak çevrilebilir. Bu, belki de
ad hominem’in en yaygın versiyonudur. Kişinin bir davranışının
veya niteliğinin, argümanıyla çatışmasından ötürü, argümanın geçersiz olduğunu
iddia etme safsatasıdır.
İki versiyonu bulunmaktadır:
- İlki, kişinin bir söylediğinin bir diğeriyle çelişiyor olmasından ötürü
bir argümanın geçersiz olduğunu ileri sürmektir. Halbuki çelişkili
beyanatlardan en azından biri doğru olabilir; sırf çelişki olmasından ötürü
her ikisi de yanlış olmak zorunda değildir.
- İkinci versiyonunda ise kişinin söylediklerinin davranışlarıyla
uyuşmamasından ötürü argümanlarının geçersiz olduğunu iddia etme hatası
görülür.
Tu quoque’un genel formülü şu şekildedir:
- A Kişisi, X iddiasında bulunur.
- B Kişisi, X iddiasının, A Kişisi'nin önceki iddiaları ile tutarsız
olduğu konusunda ısrar eder.
- Dolayısıyla X iddiası yanlıştır.
Bir örnek verelim:
- Mert: “Can'ın bu yeni yasa taslağının ekonomiyi
düzelteceğiyle ilgili söylediklerine inanmanı aklım almıyor. Daha onun
kendisinin düzenli bir geliri bile yok!"
İlk etapta mantıklı gelebilecek olan bu ilişkilendirme, bir mantık
safsatasından ibarettir. Zira işsiz birinin, ekonomiyle ilgili bir argümanı,
sırf kendisi işsiz olduğu için görmezden gelinemez. Odaklanılması gereken,
argümanın kendisidir (örneğin yasa taslağının ekonomik boyutlarıdır).
Birçoklarına tanıdık gelecek bir diğer örnek verelim:
- Zühal: "Sigara sağlığa son derece zararlıdır ve pek
çok probleme sebep olur. Dolayısıyla beni dinle ve sakın başlama."
- Mete: "Pekala, zaten
kansere kesinlikle yakalanmak istemiyorum."
- Zühal: "Sigara içmeye gidiyorum. Bana katılmak
ister misin, Mete?"
- Mete: "Hmm, sigara içmek o kadar da kötü bir şey
olamaz, sonuçta tüm dediklerine rağmen sen de içiyorsun."
Görüldüğü gibi burada tutarsız bir iddia vardır. Ancak sigaranın sağlığa son
derece zararlı olduğu bilimsel bir gerçektir. Yani Zühal'in sigara içiyor
olması, sigaranın zararlı olduğuna yönelik argümanı geçersiz kılmamaktadır. Bir
başka örnek:
- Mert: "Sunduğum argümanlara dayanarak
söyleyebilirim ki,
hayvanların yiyecek ya da kıyafet üretiminde kullanılması ahlaken
yanlıştır."
- Süleyman: "Ama şu anda deri bir ceket giyiyorsun ve
elinde biftekli sandviç var! Hayvanların yiyecek ve giyecek üretiminde
kullanılmasının ahlaken yanlış olduğunu nasıl iddia edebilirsin?"
Burada da görüldüğü gibi, Mert'in biftekli sandviç yiyip deri ceket giyiyor
olması, argümanının hatalı olduğunu değil, kendisinin ikiyüzlü olduğunu
gösterir. Argüman, Mert’in yaptığından bağımsız olarak doğru veya yanlış
olabilir. Bir diğer örnek, siyasetten verilebilir:
- Candan: "Nihal'in otopark cezalarıyla ilgili
sistemin değiştirilmesiyle ilgili önerisini duydun mu? Çok işe yarar bir
plan olacağa benziyor.”
- Kamil: “Evet duydum ama Nihal’den böyle bir öneri
gelmesi çok saçma. Kendisinin de 2003 yılında yediği bir otopark cezası
var."
Elbette, örnekler çoğaltılabilir:
- "Defne Joy Foster alkol kullanımından dolayı öldü, dolayısıyla
sanatının bir değeri yoktur."
- "Orhan Pamuk, Ermeni Soykırımı'nı savunmaktadır, dolayısıyla
kitaplarını okumanın bir anlamı yoktur."
- “Clinton’ın şimdi
eşcinsel haklarını savunması gülünç, 1980’lerde eşcinsellere
karşıydı.”
- "Mustafa basketboldan ne anlar ki, o şişkonun teki!"
Tabii ki bir kişinin tutarlılığa verdiği öneme bağlı olarak, ad hominem’den,
özellikle de tu quoque’dan kaçınması çok zor olabilir. Çünkü evet.
Tutarsızlıklar ve ikiyüzlülük, tartıştığınız tarafa olan güveninizi sarsan
özelliklerdir. Ancak yine de, eğer ki amaç gerçeğe ulaşmak ve sonuçlara
varabilmek ise, olabildiğince argümanlara odaklanmak en sağlıklı tutum
olacaktır. Çünkü bir kişinin tutarsız iddialarda bulunması, o iddianın geçersiz
olduğu anlamına gelmez. Kendinizi size karşı argüman üreten kişinin “birey”
özelliklerinden yalıtmayı ne kadar başarabilirseniz, yalnızca ve yalnızca
argümanlara odaklanmanız o kadar kolay olacaktır. Böylece en yaygın mantık
safsatalarından biri olan ad hominem’den korunmanız da mümkün olabilir.
Buna Ne Diyeceksincilik (Whataboutism)
Sen De Safsatası'nın ya da kısaca Sen Deciliğin ikinci versiyonu modern
dünyada karşımıza sıklıkla "Peki buna ne diyeceksin?", "Ama siz de şöyle
yapmıştınız..." şeklinde çıkmaktadır. Özellikle politik tartışmalarda,
taraflardan birisi diğerini eleştirdiğinde, karşı taraf eleştiriye cevap vermek
yerine, eleştiren kişinin daha önceden yaptığı bir olumsuzluğu gündeme getirmeye
çalıştığı sık görülür. Bazı örnekleri şu şekilde verilebilir:
- Peki ya sizin yaptığınıza ne demeli, kendi ideolojiniz nedeniyle
çeteleri savundunuz!
- İyi ama siz kaybettiğinizde seçimleri tekrarlamak istemiştiniz, şimdi de
bizim istediğimizi yapacaksınız.
- Siz asıl Orta Doğu'da yaptıklarınıza bir bakın, sonra bizim
yaptıklarımızdan söz edersiniz.
- Peki buna ne diyeceksin? Sen de o sefer bana küsmüştün.
Suyu Bulandırma Safsatası
Ad hominem safsatasının meşhur bir alt başlığı, Suyu Bulandırma
Safsatası’dır (İng: Poisoning the Well). Bu alt başlığı ayıran en temel fark,
tartışma sırasında saldırının karşıdakinin kişiliğine doğrudan yöneltilmemesi;
ancak ortamda bulunmayan birinin kişiliğine saldırarak ileri sürülen iddiaların
geçerliliğinin ispatlanmaya çalışılması sırasında ortaya çıkmasıdır. Temel formu
şu şekildedir:
- A Kişisi hakkında hoş olmayan bir bilgi ileri sürülür.
- Dolayısıyla A Kişisi'nin yapacağı herhangi bir iddia geçersizdir.
Bu mantık hatasına düşen kişiler, tartışma sırasında adı geçen kişileri
kötüleyerek, yani "suları bulandırarak", o kişilerden gelecek herhangi bir
iddianın geçersizliğini önceden garantilemeyi hedefler; tartışmadaki kişiler
üzerinde önyargı yaratmak hedeflenir. Elbette ki insanların olumsuz pekçok
özelliği olabilir; ancak bu özellikler o kişilerin iddialarının geçerliliğini
etkilemek zorunda değildir. Örnekler verelim:
- Yiğit: “Elbette sizin şahsi görüşlerinize değer
veriyoruz; ancak Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi, 'Hayatta en gerçek
yol gösterici bilimdir.'”
- Şahin: “Yani Atatürk'ün ülke için yaptıkları
ortada; ama eminim biliyorsunuz ki kendisi bir alkolikti. O yüzden o lafına
ne kadar değer verebiliriz bilemiyorum.”
Bu tartışmada Şahin'in cümlesinde ad hominem’in özel bir durumu olan
Suları Bulandırma mantık hatası bulunmaktadır. Çünkü Şahin’in yaptığı bir
kişinin sözlerinin (veya argümanının), o kişinin konuyla tamamen ilgisiz olumsuz
bir özelliğinden dolayı geçersiz olduğunu iddia etmektir. Bir diğer örnek
verelim:
Evet arkadaşlar, okul yönetim sisteminin değişmesiyle ilgili
düzenlediğimiz toplantıda bana verilen sözleri bitirip, sözü karşıt görüşü
savunacak olan arkadaşıma devrederken sizlere hatırlatmak isterim ki, ne
yazık ki beni desteklemeyenlerin terfisi pek kolay olmayacaktır.
Görüldüğü gibi burada da iki mantık hatası vardır: İlki,
ilerleyen bir yazıda anlatacağımız Korkuya Başvurma safsatasıdır. Ama daha
önemlisi, bir kişinin beceri ve yetkinliğinden kaynaklanması gereken “terfi” ile,
demokratik bir seçimdeki kararlar birbiriyle ilişkilendirilerek sular
bulandırılmaktadır. Son bir örneği de evrim tartışmalarından verelim:
Biliyorsunuz ki Darwin, Türlerin Kökeni'ni yayınlayarak
Evrim Kuramı'nı bilim dünyasına ilan etmiştir ve o gün bugündür bilim,
ciddi şekilde Evrim Kuramı'nı kullanmakta ve geliştirmektedir. Ancak bu
adama saygı duymadan önce, şunu da unutmamak gerekir ki, Darwin bir ateist
ve bir Türk düşmanıdır. Bu sebeple Darwin'in ortaya atacağı bir kuramı
desteklemek, bu görüşlerini desteklemek olacaktır.
Bu tip bir argümanda mantık hatalarından önce bilgi hataları vardır: Darwin
ne ateistti, ne de Türk
düşmanıydı. Bunlar, kitabının veya teorisini konusu da değildi. Darwin'in
bilimsel iddiaları, kişisel görüşleri ne olursa olsun bunlardan bağımsızdır.
Darwin kötü gösterilerek ön yargı yaratılmaya çalışılmaktadır. Darwin, en çılgın
ve kabul edilemez görüşlere sahip olsaydı bile, evrim bir doğa yasası, Evrim
Teorisi ise geçerli bir bilimsel teori olacaktı. Kişilerin alakasız
görüşlerinden yola çıkarak bu gerçekleri görmezden gelmek mümkün değildir.
Kaynak:
https://evrimagaci.org/kisilige-saldiri-ad-hominem-sen-decilik-tu-quoque-ve-buna-ne-diyorsunculuk-whataboutism-219
Facebook'tan Yorumlar: