Çekim Yasası: Lütfen Evrene Mesaj Göndermeyin |
Kişisel gelişim kitapları okuyorsanız muhtemeldir ki çekim yasasını duymuşsunuzdur. Bilmeyenler için hemen uyaralım, Newton’un ünlü kütle çekim yasasından bahsetmiyoruz.
Avustralyalı TV yapımcısı Rhonda Byrne’ın, Türkiye dahil tüm dünyada çok satanlar listesine giren, 20 milyondan fazla satıp, 50’den fazla dile çevrilen Sır/Secret kitabında geliştirdiği çekim yasasından bahsediyoruz. Kitap sadece ilk üç yılda yazarına 300 milyon dolarlık bir servet getirdi. Haliyle bu kitabı aynı konu etrafında dönen daha onlarca kitap izledi. Tabii aynı isimde çekilen belgeseli de unutmamak lazım.
Bu çekim yasasına göre, hayatta yaşadığımız bütün deneyimler, aslında
düşüncelerimizin bir sonucu. Eğer zengin olacağınızı düşünüyorsanız zengin
oluyorsunuz, eğer borçlanacağınızı düşünüyorsanız borçlanıyorsunuz. Ya da uçağın
düşeceğini düşünüyorsak uçak düşüyor.
Byrne’a göre, düşüncelerimizin manyetik özellikleri var ve bunlar belli
frekanslarda salınıyor. Bu salınımlar, evren tarafından algılanıyor ve
düşüncelerimiz düşündüğümüz şeyi çekiyor.
Byrne’ın örneğini verecek olursak, sizi şişman yapan şey şeker tüketiminiz değil,
şekerin size kilo aldıracağı düşüncesi. Eğer şekerin size kilo aldırmayacağını
düşünürseniz, şeker tüketseniz de kilo almazsınız.
NE İSTERSEN ONU ÇEKERSİN
Peki Byrne, çekim yasasını nereden çıkarıyor? Doğru tahmin ettiniz, kuantum
fiziğinden!
Byrne da diğer New Age düşünürleri gibi kuantum fiziğinin görüşlerini
doğruladığını iddia ediyor. Bununla da yetinmeyen Byrne, ‘sır’ diye nitelediği
çekim yasasının Platon, Beethoven, Edison, Einstein ve Hz. İsa gibi çok sayıda
önemli kişi tarafından bilindiğini iddia ediyor. Çekim yasası şu anda özellikle,
New Age takipçilerinin ve bazı kişisel gelişimcilerin başvurduğu bir iddia.
Peki çekim yasası gerçekten bilimsel bir ilke mi? Evren ve yaşamımızı bizim
düşüncelerimiz mi yönlendiriyor?
İlk dikkat etmemiz gereken şey, kuantum fiziğinde, insanların düşüncelerinin
onların başına gelen olayları belirlediğini ima eden herhangi bir sonucun mevcut
olmadığı. Çekim yasasının kuantum fiziği ile en ufak bir ilişkisi yok.
Daha genel olarak fizikte, Byrne’ın iddia ettiği gibi benzerler birbirini çeker
diye bir şey de yok. Tam tersine, ters yükler ya da ters manyetik kutuplar
birbirini çeker!
Elbette bu da düşündüğünüzün tersinin gerçekleşeceği anlamına gelmez. Şeker
tüketmenin değil, şekerin kilo aldıracağını düşünmenin vücudumuzun yağlanmasına
yol açtığını düşünmenin, ya da sigaranın değil, sigara içmenin sizi kanser
yapacağı düşüncesinin sizi kanser yaptığı iddialarının hiçbir bilimsel yönü
olamaz; tersine bu iddialar bilimsel bulgularla ciddi şekilde çelişkilidir.
DÜŞÜNCELERİN MANYETİK ALANI
Düşüncelerimizin oluşumu sırasında nöronlar arasında sinaptik aktarımlar iyon
akımları ile sağlanır. Ve elektrik akımları, manyetik alanlar oluşturur.
Dolayısıyla düşüncelerimizin manyetik alanlar oluşturduğu doğrudur.
Ancak düşüncelerin oluşturduğu manyetik alan, dünyanın manyetik alanından 10
milyar kere daha zayıftır. Televizyondan telefona, radyodan elektrik akımlarına
kadar çoğu cismin manyetik alanı, düşüncelerimizin manyetik alanından katbekat
daha güçlüdür ve düşüncelerimizin etkisini kolayca siler.
Düşüncelerin oluşturduğu manyetik alanı tespit etmek için SQUID olarak bilinen
süperiletkenli özel araçları, dış etkilerden izole alanlarda insanlar üstünde
kullanmak gerekir. Üstelik bu ölçümler, kafatası üstünde yapılmalıdır; zira
manyetik alan uzaklıkla doğru orantılı şekilde azalır ve böyle hassas aletlerle
bile uzaktan ölçmek pek olası değil. Dolayısıyla düşüncelerimizin oluşturduğu
manyetik alanın, başımıza gelen şeyleri etkileyecek şekilde evrene şekil vermesi
bilimsel olarak mümkün görünmüyor.
Dahası, kötü düşüncelerle iyi düşüncelerin manyetik alanını da birbirinden
ayırmak da mümkün değil.
Ama öte yandan çekim yasasının çok saçma sonuçları var!
Bu ilkeyi ciddiye alırsanız, Afrikalıların sömürüldükleri için değil, zengin
olmayı isteyemedikleri için fakir olduklarını söylemeniz gerekir. Ya da
soykırımların ve yüzlerce trajedinin, bunu yaşayanlar olumsuz düşündükleri için
gerçekleştiğine inanmanız gerekir.
Hasta mı oldunuz, kaza mı geçirdiniz, tek bir sebebi var, düşünceleriniz!
Suçu gerçek nedenlerde aramak yerine, mağdurların düşüncelerinde aramanın üst
seviyede bir saçmalık olduğu ve olayların yorumlanmasında ciddi bozukluğa sebep
olduğu kanaatindeyiz.
Sonuç olarak çekim yasası diğer New Age ilkeleri gibi bilimsel temeli olmayan,
kuantum fiziği ile hiçbir bağlantısı bulunmayan, ciddiyetten uzak bir iddiadır.
Olumlu düşüncenin, olumsuz düşünceye göre kişilerin psikolojisine hatta
sağlığına iyi geldiği, düşünce ve duygularımızın dünyayı nasıl deneyimlediğimizi
etkilediği, herkesin bildiği ve sır olmayan bir gerçektir.
Ancak evrenin bizim düşüncelerimize göre şekil aldığını, başımıza gelenlerin
sadece bizim düşüncelerimizin sonucu olduğunu iddia etmenin hiçbir mantıksal ve
bilimsel yönü yoktur.
Dr. Enis DOKO
Facebook'tan Yorumlar:
|
Tarih: 27.10.2019 Saat: 16:48 |
|
| |
Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|