 |
'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik' ve 'dini değerlere hakaret'
suçlamaları üzerine savcılık soruşturma başlattı. Geçtiğimiz
günlerde
Twitter'dan yaptığı paylaşımların ardından AKP Gaziantep Milletvekili
Şamil Tayyar ve Nihat Doğan'ın küfürlü hakaretlerine uğrayan Fazıl Say'a
savcılık tarafından soruşturma açıldı. |
- ”Muezzin 22 saniyede okudu akşam ezanını yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne
acelen var? Sevgili? Rakı masası?”
- Ben ateistim :) diğer yarısını bilmem :))
- Ateistim ve bunu bu kadar rahat söyleyebildiğim için gururluyum.
Ünlü piyanist Fazıl Say’a internet paylaşım sitesi Twitter’daki bu mesajları
nedeniyle soruşturma açıldı.İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na yapılan suç
duyurusunda, Say’ın İslam inancına saldırı niteliğinde ve bu inanca mensup
insanları incitecek ve infialine sebep olacak mesajlar yayınladığı ifade
edildi.Ayrıca Say’ın bu yazılar ile sadece Müslümanları değil Hıristiyan ve
Yahudileri de rencide ettiği iddia edildi.Turhan Gümüş isimli vatandaşın suç
duyurusunda, bu yazıların Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen ve 'halkı kin ve
düşmanlığa tahrik' ve 'dini değerlere hakaret' eylemini düzenleyen 216. maddenin
1 ve 3. maddelerine aykırı olduğu belirtildi.Suç duyurusunu işleme alan
savcılık, Say hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma sonunda 1.5 yıldan 4 yıla
kadar hapis cezası istemiyle dava açılabilecek.
Kaynak: http://www.agnostik.org
------------
Din dersi meselesi
Bundan bir buçuk yıl önce gidip nüfus kâğıtlarımızdaki din hanesini sildirdik.
Bu kadar kolay olacağını tahmin etmediğimiz için bürokratik cehennemden ürken
insanlar olarak nüfus dairesine giderken epeyi gerilmiş, doğrusu kavgaya
bilenmiştik. Orta sınıf eğitiminin amansız marazıdır.
Yurttaş olarak dil kurmak zorunda kaldığımda hep yaşadığım bir sorun.
Bilinçlisinden geçtim, umursuz bir yurttaş kisvesine bürünmek dahi bu memlekette
hayatla arana çelik bir duvar inşa etmeni şart kılıyor. Kendi sesine sağır
kalıyorsun. Hele bir bakanlık memuru, bir noter ya da kavas değilsen...
Öncelikle dilini değiştirip sana iyice yabancı, tumturaklı, sınıfsal üstünlüğünü
hissettiren, resmi bir dil kullanacaksın. Şiddetli bir savunma kalkanıyla
mücehhez fevkalade alıngan ve saldırgan bir ruh hali. Tatsız.
İnsanı kendinden bezdirip yanındakinden utandıran. Bürokrasiye yakalanmış orta
sınıfın ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun’u ses tonuna yedirme çabaları.
Utanç, ter, ama illa her ilmeğiyle histeri.
Devlet dairesinde iyi muamele
Devlet dairesi denenin, TC Devleti’nin suratı olduğunu biliyoruz. O dairenin
ardında Kafka’nın düşünebildiği en hasından işkence aletlerinin hazır
beklediğini biliyoruz. Oranın ardında hayata dönüş katliamları, toplu mezarlar
olduğunu biliyoruz. O kapının ardında şuncacık şefkat, şefkat ne kelime,
birazcık merhamet olmadığını biliyoruz. Devleti temsil eden memur karşısındaki
sınıfsal gerginliğimize bir de bu ekleniyor elbet.
Elimizde oğlumuzun da nüfus kâğıdıyla, ilgili tezgâhta beklerken işte bu
durumdaydık. Sonra her şey en ufak bir şahsilik, tehdit, ikaz, sallama,
ilgisizlik ve benzeri mutat ilişkiler yaşanmadan kolaylıkla çözülüverdi. İyi
muamele gördük. Yani her şey normaldi.
Bir hakkından yararlandığı için özür dilemek zorunda bırakılan yurttaş eskizleri
değildik. Bize bir hizmet veriliyordu. On yaşındaki oğlumun tek tek parmak
izinin alınması benim açımdan hayli asap bozucuydu ya, yeni yönetmelik
karşısında boynumuz kıldan inceydi elbet.
Kaldı ki onun da bir an evvel potansiyel bir suçlu olduğunun farkına varması
gerekiyordu.
Sonunda oğlum, anası ve ben resmen nüfusumuzda kayıtlı dinden istifa
edivermiştik. Sıra oğlumun okuluna bir dilekçe vermeye geldi. Oturup yazdık.
Okuldan ret cevabı
Örnek olsun, hatta kopyalanabilsin diye dilekçemizi buraya aktarıyorum:
“Okulunuzun 4. sınıf öğrencisi oğlumuz Ali Yunus Türker’in ‘Din ve Ahlak
Kültürü’ adlı derse katılmaya zorunlu bırakılması bizi son derece rahatsız
etmektedir.
Aile fertleri olarak hiçbir dinle en ufak bir aidiyet ilişkisi içinde değiliz.
Bunu iyice anlaşılır kılmak amacıyla nüfus dairesine başvurup nüfus
cüzdanlarımızdaki din hanesinin karşılığını sildirmiş bulunuyoruz.
Dolayısıyla resmi olarak da fiili olarak da Müslüman olmayan oğlumuzun, söz
konusu dersten muaf tutulmasını talep ediyoruz.
Bu konuda okulunuzdan kabul ve anlayış görmediğimiz takdirde AİHM tarafından da
tanınmış olan haklarımızı korumak için sonuna kadar mücadele etmeye kararlı
olduğumuzu belirtir, gereğinin yapılmasını arz ederiz.”
Beklediğimiz üzre okuldan talebimizi reddeden cevap gecikmedi. Bakanlığın emri
vb. gerekçelerle.
Din dersi çocukları böldü
Oğlumuz hayatında ilk olarak gayrimüslim arkadaşlarından koparılıp söz konusu
‘din ve ahlak bilgisi’ dersine arzumuz ve haklarımız hilafına sokulacaktı. Öyle
de oldu. Bu hükümetin göğsünü kalkan ederek koruduğu ders, oğlumun arkadaşları
arasında ilk olarak bir bölünme, ayrışmaya yol açtı. Ufacık çocuklar, belki de
hiç bilmedikleri ya da en azından hissetmedikleri bir kimliğin farkına vardı.
Bunun üzerine avukat bir dostumun yardımıyla aynı taleple mahkemeye başvurduk.
Aradan bir yıl geçti ki İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nden daha geçen gün ret
cevabı geldi. Meğer bu ders din eğitimi dersi değil, ahlak kültürü dersiymiş.
Vazgeçilemezmiş. Öyleyse neden gayrimüslim çocukları muaf tutuyorsunuz? Onlar da
sureleri ezberleyerek kültürlensin ya, demeye fırsatımız olmadı elbet.
Şimdi Danıştay’a temyize başvuracağız.
Danıştay daha önce benzeri bir başvuruyu haklı bulmuştu. O kararın örnek
olmasını umuyoruz. Aksi takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağız.
Bu başvuruların çoğalması, ilköğretimde din dersinin kaldırılması mücadelesine
katkıda bulunacaktır. Dinsizliği yasadışılaştırmanın önüne dikilecektir.
Çocuklarımızı dini nesil olarak şimdiden hedef gösterenlere inat sorulacak basit
sorularımız var.
Ateist olmak için de mücadele mi edeceğiz?
İslam dini, genetik olarak mı yayılır? Bu genetik zincirden kopabilmek için kaç
halka gerekmektedir? Dini inanışı olmayan kaçıncı kuşak Müslüman yaftasından
kurtulabilir? Benim ve çocuğumun Müslüman olduğuna devlet nasıl karar verebilir?
Şahsen oğlumun anlamlandıramadığı, bu konudaki sıkıntısını dile getirdiği
Müslümanlık eğitimi onu hizaya getirmek için mi dayatılıyor? Hangi hizaya?
Ateist olma hakkı için de devletle mücadeleye girmek zorunda mıyız?
Başbakan, ateistler konusunda nasıl bu kadar büyük bir rahatlıkla ayrımcı dile
sarılabiliyor?
Yıllardır dindar olma hakkını destekleyen, başörtüsüne özgürlük çağıran yazılar
yazdım. Şimdiki hükümetin üstüne ‘Asıl Müslüman biziz’ diye yürüyen Kemalist
vahşilerin karşısında durdum. Yine dururum. Ama dinsiz kalma hakkımı, çocuğumu
dinden arındırılmış bir dünyada büyütme hakkımı da aynı şevkle savunacağım.
Hayatımda bir an olsun dindar, Müslüman bir insan olmamışlığıma rağmen iştahla
memleketin Sünni Müslüman yüzde 99’undan sayıldım.
Ama şurası kesin; oğluma zor kullanarak Müslüman olmanın yordamlarını öğretmek
isteyen devletin karşısında kıyameti koparacağım.
Ben ondan Başbakan’ın dindar olduğunu bile saklıyorum. İzin vermem ya, bir gün
televizyondaki bir konuşmasına rast gelirse dindarlardan ve din fikrinden korkup
soğumasın diye. Müslüman olmanın ve bunu hayata kalkan etme yolunun kibir,
nefret ve düşmanlık duygularından geçtiğini sanmasın diye.
Yıldırım Türker
Radikal - 06/02/2012
Facebook'tan Yorumlar: