Tüm Dünya Kulaklarınızı Tıkayın! |
sudeniz gönderdi: "Bu çığlık Van’da eşi tarafından kulağı kesilen Sıddıka’nın çığlığı. Çığlık diyorum çünkü Sıddıka ve onun gibi binlerce kadın aynı süreci yaşıyor ve işitenler hala "işitmeye devam" diyor. "İşitmeye devam" edenler devam ettikçe kimse Sıddıka’nın duyamama halini anlamıyor. Daha doğrusu insan olarak körleştirilme halini anlamıyor. Anlamak istemiyor.
Bir iki basın açıklaması bir iki tedbirle her şey düzelecekmiş gibi davranıyorlar. Ne çabuk unutuyorlar tanrım. Ne çabuk… Oysa kesilip de dikilen kulağın sızısı dinmiyor, dinmiyor... Kulağın ki bekli geçiyor ama ya duygu da düşünce de bıraktıkları? Değişmiyor...
"Sıddıka kimdir?" diye sorarsanız... O, sokakta gördüğünüz her kadın olabilir. Ama onun kendince bir öyküsü var. Kimdir Sıdıka?
Van’ın Saray ilçesine bağlı Kapıköy’de yaşayan 30 yaşındaki Sıddıka Pilatin, son dayak olayından sonra kayıplara karışan Faruk Pilatin ile 11 yıl önce evlendi. Evliliğinin ikinci yılından itibaren şiddet görmeye başladı. Üç çocukları oldu. Faruk Pilatin şiddeti artırdı, 25 Eylül 2009’da eşinin kulağını kesti. Sıddıka Pilatin önce hastaneye, oradan sığınma evine alındı. Gözaltına alınan Faruk Pilatin ise ifade verdikten sonra serbest kaldı. İki ay sığınma evinde kalan Sıdıka Pilatin, mahkemede eşinden şikâyetçi olmadığını söyledi. Beş yıl hapis istemiyle yargılanan Faruk Pilatin ise 1 yıl 3 ay hapse çarptırıldı. Bir daha şiddet uygulamayacağını söyledi. Bu cezası da ertelendi. Eve döndüler.
Ama Faruk Pilatin beş gün önce Sıddıka Platin’i henüz belirlenemeyen bir nedenle öldüresiye dövdü.(*) Sıddıka yaşıyor. Tesadüf eseri. Belki çocukları için. Azrail ile kavga ediyor. Sıddıka’nın babası mı? Ona kırgın imiş. Bu topraklarda çocuğunu bırakmanın da bırakmamanın da ölüm olduğunu bilmezmiş gibi. Bu taşlar döşenirken kendisinin de hiç payı yokmuş gibi.
Baba da, ağabey de Sıddıka’yı kabul ediyorlar. Ama çocukları kabul etmiyorlar. Ve diyorlar ki;
"Baba Ado Özer, 'Sıddıka sekiz çocuğumdan en büyüğü. Kulağı kesildikten sonra kızımı eve götürmek istedim. Ancak eve dönmeyi değil, çocukları için eşini tercih etti. Ben Sıddıka’yı yine yanıma alırım ama çocuklarına bakacak gücümüz yok. Eğer onları devlete bırakır gelirse ona yine kapımız açık.' "
Çalışmak üzere Muğla’ya giden ağabey Mehmet Özer ise ablasının geçen yıl kulağını kesen ağabeyine teslim edilmesine tepki gösterdi. Mahkemenin tüm delillere rağmen dayakçı kocaya itimat ettiğini söyleyen Mehmet Özer, “Ablamı evimize geri götürmek istedik. Ama kendisinin üç çocuğunu kabul etmedik. Ancak ablam, çocukları olmadan gelemeyeceğini söyleyerek koca dayağına razı oldu. Gelinen süreç ortada. Tekrar hastanede. Buna rağmen, yalnız gelirse kendisini kabulleneceğiz.(**) Son durumdan da gene Sıddıka suçlu. Çocuklarını bırakıp baba evine dönmediği için. Babası ve ağabeyi de onu çocuklarını bırakarak gel dedikleri için tüm sorumluluklarını yerine getirmiş oluyorlar. Sağ olsunlar Sıddıka’ya evin kapısın aralamışlar ya.
Heyhat…
Nasıl bir birlerine dokunmuyorlar. Ağabey Sıddıka’nın kocasına sen yapamazsın, vuramazsın diyemiyor, ya da demiyor. Çocukların da kabulümüzdür demiyor.
Baba, ağabey, koca ve kocayı bir sözü üzerine serbest bırakan mahkeme hepsi ufak farklarla aynı yerden bakıyorlar. Erkek egemen değerler. Babası ve ağabeyi neden çocukları istemiyorlar? Sıddıka’yı bir süre sonra başka bir adamla, belki yaşı ondan çok daha büyük bir adamla evlendirme şansları olmayacağı için. Öyle ya kadın dediğin başında er ya da geç yaşlısından- gencinden bir erkek olmalı diye düşünüyorlar. Sıddıka'nın çocukları ile kendi başına bir yaşam kurabileceği akıllarının köşesinden bile geçmiyor.
Koca, on yıldır şiddet uygulamış yanına kar kalmış. Ne resmi kurumlar ne çevre kimsecikler bir şey dememiş. "Erkek adam sever de döver meselesi. Ailedir, yuvadır, içinde olur böyle şeyler." deyip seyretmişler. Sıddıka’nın kulağını kestikten sonra bile bu adam sokaklarda rahatça dolaşabilmiştir.
Mahkeme, şiddet uyguladığı ve uygulayacağı çok net olan adamın cezasını ertelemiş. Serbest bırakmış.Böylece de yapılan şiddeti onaylamış, doğru görmüş. Sıddıka’ya yeniden şiddet uygulanmasına zemin hazırlamıştır. Şiddet uygulayan koca aranıyor mu bilmiyoruz. Kayıp. O da bulunamayıp (yıllarca bir kişinin aranıp bulanamaması ve mahkemenin zaman aşımından düşmesi) mahkemesi zaman aşımına bile uğrayabilir.
Bir de İngiltere'de yaşanan bir olay ve yargının yaklaşımına bakalım. "Londra'da High Park'ta akşam saatlerinde tek başına dolaşan bir kadını, adamın biri korkutuyor. Cinsel saldırı yok, taciz yok, gasp, darp yok. Türkçesi "böööö" yapıyor kadına. Kadın tabi çok korkuyor ve şikayetçi oluyor. Adam yargılanıyor. Yargılama neticesinde adama yedi sene yedi gün hapis cezası veriliyor. Dava basına yansıyor. Gazeteciler hakime soruyor: "Sadece bir korkutma için bu ceza çok değil mi?" Hakimin cevabı tam hukuk tarihine geçecek cinsten. "Ben korkutmaya yedi gün hapis verdim. Ancak bu korkutma olayı Londra’da yaşayan kadınların yalnız başına parkta dolaşmaları özgürlüğüne de bir tecavüzdür. İşte bu sebepten de yedi sene hapis verdim" diyor. Yani olay da kamu yararı her şeyin üzerinde tutuluyor" (*** )
Görünen o ki buradaki yargının böyle kararlar verebilmesi için daha çooook ekmek yemesi gerekiyor.
Kadınlar yaşam nöbetinde
Yaşam mücadelesi veren Sıddıka için kadınlar nöbet tutuyor. Van'da kadın dernekleri, adına bir açıklama yapan Saray Kadın Derneği Başkanı Hemide Yeni, şöyle konuştu: "Doktorların vermiş olduğu bilgiye göre şuuru kapalı. Travma halinde olduğu için olayın nasıl yaşandığı hakkında bilgi alamıyoruz. Koca kaçmış, şu an polis ve jandarma ekipleri tarafından aranıyor. Ne yazık ki devlet tarafından korunamayan Sıddıka'nın hastanede hiçbir can güvenliği yok. Koca tekrar buraya gelip yarım bıraktığı işi tamamlayabilir. Biz de korktuğumuz için dün geceden beri burada nöbet halindeyiz.
Sıddıka taburcu olana kadar da burada kalacağız."(****) Dayakçı kocanın ne yapacağı hiç belli olmaz. Nitekim Güldün ya da güya kapıda onu korumakla mükellef görevliler varken öldürüldü.
Yani ne Gül dünya’yı ne Sıddıka’yı devlet koruyamamıştır. Sığınma evinden tekrar dayakçı kocaya verilmiştir. Ona çocukları ile birlikte yeniden yaşamını düzenleme olasılığı tanımamış. Sıddıka onun dışında belirlenmiş çemberin için de tercih yapmak zorunda bırakılmıştır
Aslında "dayakçı koca aranıyor" deniyor ya, sadece dayakçı koca değil, kararları verenler kısacası olaya eli değmiş ve gerekli duyarlılığı göstermemiş herkesi aramak, hesap sormak gerekiyor. Tabii ki erkek egemen değerleri koruyan bir yerden değil.
Kırılan kolun, kesilen kulağın bıraktığı dal, budak, yürek kırıklığını değiştirecek bir hesap sorma.
Mürüvvet Yılmaz
(*)Radikal Gazetesi
(**)Radikal Gazetesi
(***)http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=23308)
(****)http://www.vanhavadis.com/haber_yorumla.php?haber_no=5319&kat=12
"
|
Tarih: 06.08.2010 Saat: 16:06 |
|
| |
Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|