Anne-baba ve çocukların; geleceğe yönelik hedeflerine ulaşabilmeleri için zorlu birçok engeli aşılmaları, programları başarı ile tamamlamaları, enerjilerini bilinçli ve etkin bir şekilde kullanmaları gerekir. Bu nedenle, ailenin olanakları, çocuğun yetenekleri ve çevre koşulları göz önünde bulundurularak irdelenmeli ve bu doğrultuda hedef belirlenmelidir.
Bu gerçekçi yaklaşım içinde; anne-baba olarak sizler ve en önemlisi de
çocuğunuz, belirlediğiniz hedefe ulaşmada başarılı olacağınıza yürekten
inanmalısınız. Çocuğunuz; kendini ve mevcut kapasitesini nasıl görüyorsa öyle
bir sonuca ulaşması kuvvetle olasıdır. Yeter ki, ailece gerçekçi bir
değerlendirme yapılmış olsun.
Demek ki; öncelikle çocuğun, kendini nasıl kurguladığı ve hangi alanda daha
yetenekli olduğu, nelere ilgi duyduğu ve gelecekte nasıl bir yaşamı arzu ettiği
belirlenmelidir. Hatta arzulanan mesleğin çalışma koşullarını, meslek için
gereken özelliklerin neler olduğunu masaya yatırarak irdelenmelidir. Ayrıca, bu
eğitimin gerçekleşmesinde ne kadar giderinizin olacağı ve bunun karşılanıp
karşılanamayacağı dahi gözden geçirilmelidir. Bu ve benzerleri konular
hedefinizin belirlenmesinde ana ekseni oluşturmalıdır.
İşte bu çerçevede hedefin gerçekçi biçimde tanımlanması, hedefe gidecek yolda
engelleyen nedenlerin göz önünde bulundurarak çalışma programının oluşturulması
başarının yönünü belirler. Her öğrencinin hayallerine ulaşması için öncelikle
başarılı olacağına inanması gerekir. Çünkü inanmak başarmanın yarısıdır. Başarma
isteminin oluşumunda sosyal çevrenin rolü de çok büyüktür. Yine de çocuğun
kendine özgü özel dünyasını göz önünde bulundurarak program oluşturulması
başarılı olmanın gereklerinden biridir. Bu program öyle bir program olmalı ki
hiç sorun yaşanmadan uygulanabilir gerçekçi bir program olmalıdır. Siz
ailelerden beklenen, onun öz güvenini güçlendirerek her alanda ona destek
olmanızdan ibarettir. Bu bağlamda uzun bir süreci kapsayan çocuğun
eğitim-öğretimi için de kaygılanmamak elinizde olan bir durum olamaz. Zaten
başarılı olma kaygısı da çocuk için olumsuz bir şey değildir. Orta şiddette
kaygı çocuğun başarısını artıran bir duygudur. Her sıkıntının mutlaka bir çözüm
yolu vardır ve endişeye de gerek yoktur. Bundan sonrası ise; verimli olabilecek
öğrenme tekniklerini belirleyerek iç disiplinin sağlanması olmalıdır. Yani
hiçbir durum çocuğun çalışmasını engelleyecek ve moral değerlerini bozacak
nitelikte olmamalıdır. Böylece günlük olayların akışı rastlantıya bırakılmadığı
için onun zamanını planlı bir şekilde kullanmasını ve amacı doğrultusunda
çalışmasını sağlar. Düzenli, sürekli ve inançlı bir şekilde sürdürülen
çalışmanın sonu başarıdır ve buna hiçbir engel de karşı koyamaz! Sağlık hariç...
Yalnız bu çocuğun kendisini sosyal hayattan soyutlaması anlamına da gelmez.
Ancak çalışmaması da vicdan azabı çekmesine neden olur ki bu durum ona daha
büyük sıkıntı verir.
Tabii iyi bir program “ne zaman ders çalışmalıyım?”, “hangi konulara
çalışmalıyım?”, “ne kadar ve nasıl çalışmalıyım?”, “Konu tekrarlarını hangi
aralıklarla ne kadar sıklıkta yapmalıyım?” gibi sorulara cevap veren programdır.
Yani en iyi program; konuları sistematik bir biçimde verimli olunan zamanlara
düzenli aralıklarla dağıtılmış uygulanabilir bir programdır. Şunu da unutmamak
gerekir. Öğrenilen bilgiler aralıklı tekrarlanılmadığı sürece unutulur. Onun
için yeni işlenen konulara öncelik vermek suretiyle kalan zamanlarda periyodik
olarak geçmiş konuların tekrarlanması gerekir. Tabii bu arada orta şiddette
heyecanlanma doğaldır ve onu yönlendiren bir kılavuz gibidir adeta!
Yukarda da değindiğimiz gibi çocuk için derse hazırlanmak ve çalışmak yaşamdan
kendini soyutlaması anlamına gelmez. Gezmek, arkadaşlarıyla buluşmak ve
televizyon seyretmek onun da hakkıdır. Yeter ki kendine özgü sınırları önceden
belirlenmiş, hangi derse ne zaman ve ne kadar süreyle çalışılacağı ayarlanmış
bir program çerçevesinde gününü geçirebilsin. Yalnız bu program hazırlanmadan
önce eksiklerin belirlenmesi, yeni edinilecek olan ve güçlük çekilen bilgilerin
ayrıntılı olarak gözden geçirilmesi şarttır. Her bireyin gereksinimi, hedefi,
beklentisi, eğitim alt yapısı farklıdır. Çocuğun da özel koşulları doğrultusunda
planlama yapması, gidiş-geliş de dahil, okulda geçirilen süre yukarda da
değinilen hususlar için ayrılacak süreler dikkate alınarak çalışma programı
oluşturulup odanın dikkat çeken en uygun yerine asılmalıdır. Yalnız bu
programınızda kesinlikle tekrar saatleri yer almalıdır. Çünkü bilgi
öğrenildikten sonra belirli aralıklarla tekrar edilmesi o bilgilerin uzun süreli
bellekte son derece güçlü biçimde yerleşmesini sağlar. Başkalarıyla da hiçbir
konuda kendini kıyaslamasına izin verilmemelidir. Aslında çocuğun hedeflediği
okulun/fakültenin bir resminin de programın yanına asılmasında yarar vardır...
Verimli çalışma, düzenli bir çalışma ortamında çocuğun kendine özgü hazırlamış
olduğu program doğrultusunda yoğunlaşarak uygulaması demektir. Bunun için
haftalık olarak çalışmaların değerlendirilmesinde yarar vardır. Zaman iyi
kullanılmış mı? Gerçekleştirilemeyen çalışmalar var mı? Eksiklikler ve
anlaşılmamış konular var mı? gibi sorular yanıtlanarak sonraki günlerde telafi
yoluna gidilebilir. Aslında çocuk okula/dershaneye giderken ön hazırlık yaparak
giderse, dersi de aktif bir şekilde dinlerse, anlayamadığı noktaları anında
sorarsa, düzenli not tutmak suretiyle o konuyu daha iyi anlayabilir ve ek
çalışmalara daha uzun zaman ayırabilir. Ayırdığı zamanı eksik olduğu alanlarda
ve öğrendiği bilgileri zamana karşı hızlı kullanabilme becerisini geliştirebilme
ve süratlenme amacıyla düzenli aralıklarla test çözümü yapabilir. Unutmayınız,
tüm sorular o dersin programı çerçevesinde hazırlanmaktadır. Okuldaki dersleri
çok önemlidir. Siz anne/baba ve gençlere söylemeliyim ki; sınavlar ne zor, ne de
kolaydır. Sizler zorlaştırır veya kolaylaştırırsınız. Her şey insanın bakış
açısına göre şekillenir. “Baktığın yerde görmek istediğin ne ise onu görürsün!”
Bunu unutmamanızı önerebilirim.
Yukarda yaptığımız kısa açıklamalardan sonra çocuğunuzun verimli ders çalışması
için nelere dikkat etmeniz gerektiği konusunda bazı hususları belirtmemiz
gerekirse:
Verimli ders çalışmanın gün boyu sağlıklı dağılımını yapabilmemiz için kaliteli
olarak uykunun alınması gerekir. Kesintisiz uygulanacak uyku kurgulaması kişiye
göre değişse de 23.00-07.00 saatleri arasındaki bir uykunun sağlıklı olacağı
düşünülmektedir. Hatta uyku saati gelmesine rağmen planladığınız derslerini
yetiştirememesi halinde dahi uykuyu tercih etmesini sağlamanızda yarar vardır.
Özellikle sabah kahvaltılarına önem verilmesi, öğle ve akşam yemeklerinin az
yağlı ve hafif olması, mevsim sebzelerine ağırlık verilmesi, kahve ve kola gibi
içeceklerden uzak durulması onun beslenmesinde dikkat edeceğiniz hususlardır.
Okul ve dershaneye aç gitmemesine özen göstermelisiniz.
Ben kendi başıma da öğrenirim iddiasında bulunmasına izin vermeden; dersi derste
öğrenmesi, öğretmenini çok dikkatli dinlemesi, anlaşılmayan hususları derste
sorarak çözmesi, derse aktif olarak katılması bilinci verilmeye çalışılmalıdır.
Öncelikle bugün ben neler öğrendim? Yarın neler öğreneceğim? Sorularını kendi
kendine sorması ve gereğini yerine getirmesi alışkanlığı verilmeye
çalışılmalıdır.
Başarılı ve etkin öğrenmenin en önemli unsurlarından biri de tekrardır.
Unutmanın olmaması, onun yapacağı günlük ve haftalık aralıklı tekrarlara
bağlıdır. Tekrarsız yapılan soru çözümleri onun beklentilerini karşılamadığı
gibi sebep-sonuç ilişkisi kurmasını da engeller. Aslında günlük bir saatlik
tekrar, sorunların büyük bölümünü çözümlemiş olur.
Soru çözme; ne kadar öğrendiğinden çok, öğrendiğini ne kadar pratiğe
dönüştürdüğüyle ilgilidir. Çok soru değil, anlayıncaya kadar soru çözmesi,
zorlandığı sorularda konu tekrarına gitmesi en isabetli izleyeceği yoldur. Onu
başkalarıyla kıyaslamayınız ve kendisini kıyaslamasına da izin vermeyiniz. Bir
gün önceki rekorunu bir gün sonra kırdığı zaman başarıya giden yoldadır
demektir. Sizin dikkat edeceğiniz; çocuğunuz derslerine rast gele zamanlarda mı
yoksa belirli saatlerde mi çalıştığına dikkat etmek olmalıdır.
Çocuğun çalışma ortamının düzenli ve sade, dikkat dağıtıcı ilgi çekici nesne ve
eşyalardan uzak, ılık ve aydınlık olmasını sağlamalısınız. Ayrı bir çalışma
odasına sahip olmaması halinde odanın bir köşesini bu amaç için
düzenlemelisiniz. Çünkü zamanın en büyük düşmanı dağınıklıktır.
Aynı konuda sürekli aynı hataları yapıyorsa zamanını boşa harcıyor demektir.
Hatalı sonuçları mutlaka konu tekrarı ile çözmeli ve eğitim alt yapısını
sağlıklı bir şekilde oluşturmasına yardımcı olmalısınız. Her konu bir sonraki
konunun temelidir. Temeli sağlam olmayan bir bina en ufak sarsıntıda
yıkılabilir. Konuyu anlamadan soru çözmeye başlamak kadar anlamsız bir şey de
olamaz. Bu nedenle çocuğunuzun okulu ve dershanesine en az ayda bir kez uğramalı
ve öğretmenleriyle iş birliği içinde eğitimine katkıda bulunmalısınız.
Ders çalışmak için aşırı sessiz bir ortam sağlamak hiç de kolay olmayabilir.
Günlük yaşam içinde mevcut sesler içinde ders çalışmayı alışkanlık haline
getirmesi için dikkatsizlikten kaynaklanacak sorunlara karşı da pratik çözümler
bulmasında ve bu durumu alışkanlık haline getirmesinde birlikte düşünceler
üretmelisiniz. Onun motivasyonunu bozucu konuşma ve davranışlarda da
bulunmamalısınız.
Her başarısızlık, daha akıllıca başlamak için bir fırsattır. Çalışmalarını
kesintiye uğratacak telefon ve televizyon gibi araçlardan uzak durmasına, 50
dakikalık aralıksız çalışma sonunda kendine 10 dakikalık dinlenme zamanı
ayırmasına ve önüne çıkan engelleri aşmasına yardımcı olunuz. Bir işe başlarken
o işte nasıl başarılı olacağını değil o işe nelerin engel olacağını düşünerek ve
engelleri ortadan kaldırmak için çaba harcarsanız çocuğunuz başarılı olacaktır.
Anne/baba ve öğretmenlerin çocuktan genel beklentisi, onların “derslerine çok
çalışıp başarılı olmaları” yönündedir. Beklenti böyle olunca da başarısızlığın
nedeni “yeterince çalışmamak” olarak görülmekte, ondan daha çok çalışması
istenmektedir. Oysa yukarda da bahsettiğimiz gibi “bilinçsizce çok çalışmak”
değil, verimli ders çalışma yollarını iyi bilerek ve bunlardan gereğince
yararlanarak etkili çalışmaktır. Şunu da unutmamak gerekir. Bir çocuğun
isteyerek çalıştığı ve hemen öğrendiği bir dersi, diğer bir çocuk zor
öğrenebilir. Bunun için aynı konu veya ders için bir öğrencinin gereksinim
duyduğu zaman ile diğer öğrencinin gereksinim duyduğu zaman arasında da
farklılık vardır.
Etkili dinleme; söylenenleri duymak değil, söylenenleri önemsemek, kavramak ve
değerlendirmektir. Çocuğunuz öğretmeni dinlerken bir sonrasında neler
söyleyeceğini tahmin ederek dikkatini diri tutabilir ve derse katılım
sağlayabilir. Bir ders boyunca anlatılanların ana fikrini özümserse anlatılmak
istenenin ne olduğunu anlayabilir. Zaten öğretmen konuyu anlatırken bir takım
ipuçları verir. Dikkatli bir öğrenci bunları yakalar ve gerekli notunu alır. Not
da öğretmenin ağzından çıktığı gibi değil anlaşıldığı gibi yazılmalıdır.
Çocuğunuzun derslerde böyle bir tutum sergilemesinde katkıda bulunabilirsiniz.
Bu doğrultuda öneride bulunurken ona nasihat edin demedim...
Anne/babalar okulda benimsenen eğitim anlayışını, uygulanan eğitim yöntemlerini
bilmeliler ve beklentilerini belirtebilmelidirler. Bunu söylerken çocuğu ile
ders çalışmalıdır anlamı da çıkarılmamalıdır. Bu durum çocuğun motivasyonunu
bozar ve okulla da çelişen durumlar yaratabilir. Sizin göreviniz onun gelişimsel
özelliklerini iyi tanıyarak beklentilerinizi bu doğrultuda oluşturmanızdır.
Yapılan bir ankette başarılı öğrencilerin anne/babalarının kişilik
özelliklerinin neşeli, sosyal, koruyucu, arkadaşça, iyimser ve işbirlikçi olduğu
belirlenmiştir.
Yukarda çocuk ve anne/babanın yapması gerekenler ile uyması gereken kuralar
üzerinde durabildik. Ya esas sorumlulukta payları oldukça yüksek olan erki
elinde bulunduran gücün uyguladığı eğitim politikaları, yönetim ve öğretmen
üzerinde hiç durmadık. Bu paydaşların başarı ve başarısızlıktaki katkılarına
ilerde değinmeye çalışalım.
Sonuç olarak yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır...
İsmail KARAYILAN
|
Tarih: 29.10.2008 Saat: 20:20 |
|
| |
Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 4.8 Toplam Oy: 5
|
|
|