Yasemin Özer
Yemyeşil ormanların birinde, tırtıllar ile kelebeklerin bir arada yaşadıkları bir ülke varmış. Bu ülke diğer hayvanların yaşadığı ülkelere benzemezmiş.
Doğusunda tırtılların, batısında ise kelebeklerin yaşadığı bu ülkede herkes
üzerine düşen görevi yerine getirirmiş.
Ülkenin en çok çiçek olan kısmı batısıymış. Kelebekler de çiçeklerle beslenirmiş.
Bu ülkede en çok çalışan, işleri yapan tırtıllarmış. Kelebekler çok fazla iş
yapmazlarmış. Onlar çiçekten çiçeğe konar, sadece beslenirlermiş. Bazen de
okullardaki tiyatrolarda küçük tırtıllara oyunlar oynarlar, desen desen
kanatlarıyla defileler düzenlerlermiş.
Kelebeklerin çok fazla iş yapmazlarmış çünkü onların ömürleri çok kısaymış. Bazı
kelebekler bir gün, bazıları bir iki ay, bazıları da sadece bir mevsim boyunca
yaşarlarmış. Bazı mevsimlik yaşayanlar soğuk günleri kış uykusuna yatarak
geçirirlermiş. Tekrar havalar güzelleştiği zaman uyanır ve hayatının son
günlerini güzel geçirmeye çalışırlarmış.
Bu ülkede tırtıllar arasında yaşayan şirin mi şirin, tatlı mı tatlı siyah
benekleri olan küçücük bir tırtıl varmış. Benekli adındaki bu tırtılın işi
bekçilik yapmakmış. O kelebeklerin yavru tırtıllar dünyaya getirmesi için
bıraktıkları yumurtaları beklermiş. Kelebeklerin çiçeklere bıraktıkları
yumurtalara zarar gelmesini istemez, onları tehlikelerden korurmuş.
Benekli yaptığı işi çok seviyormuş. Çünkü ona göre her gün yumurtaların
çatlayarak yavru tırtılların dünyaya gelişini görmek onun için dünyanın en güzel
olayıymış. Benekli işini bitirdikten sonra yuvasına dönermiş. Yemek zamanı
gelince annesi, babası ve kardeşleriyle yemeklerini yer, sonra kardeşlerinin
derslerine yardım edermiş.
Benekli’nin Cici ve Bici adında iki yaramaz kız kardeşi varmış. İşten yorgun
gelen Benekli son enerjisini de yaramaz kardeşleriyle oynayarak harcarmış. Cici
ve Bici bazen birbirleriyle kavga ederlermiş. En büyük yaprağı sen yedin, benim
defterimi sen karaladın, kalemimi sen kırdın diye hem kavga ederlermiş ama iki
dakika sonra kavga ettiklerini unuturlar, oyunlar oynarlarmış. Sonra da gecenin
ilerleyen saatlerinde yorgun düşerler; biri koltukta, diğeri ise yerde
uyuyakalırmış. Benekli onlara hep ağabeylik yapar, onları yataklarına götürür
yatırırmış. Kendisi de kardeşleriyle birlikte yatar sonra sahah işe gidermiş.
Benekli yine bir gün işten evine gelmiş. Kapıyı annesi Tekgöz açmış.
-Hoş geldin oğlum. Nasılsın?
-İyiyim anneciğim, çok acıktım. Ne yemek yaptın?
-Bugün senin en sevdiğin yemeği yaptım, yaprak dolması.
-Teşekkür ederim anneciğim. Sen bir harikasın... Cici ve Bici nerede?
-Onlar ödevlerini yapıyorlar. Bugün önemli bir gün. Babanız ve ben sizinle
konuşmak istiyoruz. Bu yüzden onlara ödevlerini çabuk bitirmelerini söyledim.
-Bizimle ne konuşacaksınız anne? Kötü bir şey mi oldu?
-Hayır yavrum kötü bir şey değil. Tam aksine, bizim için çok güzel bir şey
olacak. Onu haber vereceğiz.
-Çok merak ettim.
-Yemekten sonra öğrenirsin. Haydi ayaklarını yıka.
Kısa bir süre sonra babaları Bıyıklı da eve gelmiş. Cici ve Bici’de ödevlerini
erken bitirmişler. Yemek yendikten sonra herkes çaylarını içmek için oturma
odasına geçmişler.
-Haydi babacığım söyleyin artık, çok merak ettik, demiş Benekli sabırsızlıkla.
Bıyıklı derin bir nefes almış ve konuşmaya başlamış:
-Çocuklar bizim yaşam kurallarımızı hepiniz biliyorsunuz. Anneniz ve ben belli
bir olgunluğa eriştik. Artık koza örüp kelebek olma zamanımız geldi. Yarın
ülkenin batısına gitmek için yola çıkacağız. Koza içinde bekleyip, kelebek
olarak dünyaya geleceğiz. Kelebek olduktan sonra sizinle tekrar görüşürüz tabii
ki.
Bıyıklı burada sustu. Anneleri Tekgöz Benekli’ye:
-Bizim yokluğumuzda kardeşlerin sana emanet oğlum. Onlara iyi bak.
Cici ve Bici daha çok küçük oldukları halde doğanın bu kurallarını biliyorlardı.
Bu yüzden anne ve babasını anlayışla karşıladılar. Sadece ”Biraz daha bekleseniz
olmaz mı?” demişlerdi.
Bıyıklı:
-Olmaz yavrularım çünkü zamanı geldi. Biz çok mutlu ve heyecanlıyız. Şimdi
hepiniz gülümseyin bakalım, aklımız sizlerde kalmasın. Hem biliyorsunuz ki biz
sizin gerçek anne ve babanız değiliz. Hepimizin anne ve babaları kelebeklerdir.
Biz sadece yumurtaların içinden sizden daha önce çıkan tırtıllarız. Sizlere
sahip çıkmak, sizleri korumak için aile olduk. Şimdi bizim kelebek olup, küçük
tırtıllar dünyaya getirmemiz lazım. Biliyorsunuz ki bizlerin yaşamı böyle
sürüyor.
Herkes yataklarına yattığında konuşulanları düşünerek uyudular. Ertesi sabah
uyandıklarında önce kahvaltı yaptılar sonra ayrılık zamanı geldi. Tekgöz ve
Bıyıklı çok heyecanlıydılar. Biran önce kelebek olup, uçmak istiyorlardı.
Çocuklarla vedalaştılar, çocuklar da onları uğurladılar.
Onların gidişinden sonra artık evin reisi Benekli olmuştu. İşi de biraz
zorlaşmıştı. İşten erken geliyor, kardeşleri gelinceye kadar yemekleri
hazırlıyordu. Sonra da kardeşlerinin dersleri ile ilgileniyor, onlarla oyunlar
oynuyordu. Daha sonra da onları yatırıyordu. Daha önce anne ve babasının yaptığı
işleri şimdi o tek başına yaptığı için çok yoruluyordu.
Bir gün Benekli eve geldiğinde gördüklerine inanamadı. Tekgöz ve Bıyıklı
rengarenk kanatları, cıvıl cıvıl renkleriyle o kadar güzel birer kelebek
olmuşlardı ki, Benekli onları görünce çok şaşırmıştı. Çok değişmişlerdi.
Birbirlerine sarıldılar ve hasret giderdiler. Cici ve Bici de evdeydi çünkü
Tekgöz ve Bıyıklı onları okuldan izin alarak eve getirmişlerdi. Birlikte
eğlenmişler, oyunlar oynayıp, şarkılar söylemişlerdi.
Herkes uykuya daldığında ise Tekgöz ve Bıyıklı evde masanın üzerine bir mektup
bıraktılar. Cici’yi, Bici’yi ve Benekli’yi öperek oradan uçarak uzaklaştılar.
Ertesi sabah hep beraber mektubu okudular:
“Sevgili yavrularımız, bu sizi son görüşümüzdü. Bir daha sizinle şarkılar
söyleyip, oyunlar oynayamayacağız. Biz artık birer kelebeğiz ve kelebeklerin
ömürleri kısa olur. Biz çok mutluyuz. Sizleri çok seviyoruz. Kendinize iyi bakın.
Hoşça kalın.”
Bu mektubu okuyan Benekli, anne ve babasından ayrıldığı için çok üzülmüştü. Cici
ve Bici cümleleri gözyaşlarıyla dinlemişlerdi. Benekli birden sinirlendi ve
eşyalarını toplamaya başladı. Cici ve Bici şaşkınlıkla Benekli’yi izliyorlardı.
Bici sordu:
-Ne yapıyorsun abicim?
-Eşyalarımızı topluyorum. Buradan gidiyoruz.
Cici:
-Neden?
-Birgün gelecek ben de kelebek olacağım. Siz ne yapacaksınız? Ben kelebek olmak
istemiyorum. Buradan, bu kelebekler ülkesinden çıkacağız, başka bir yere
gideceğiz.
Cici ve Bici’de abisine yardım ettiler ve sonra ülkeyi terk ettiler. Hepsi ilk
kez ülkenin dışına çıkmışlardı. Ormanın bu kadar büyük ve korkunç olduğunu daha
önce fark etmemişlerdi. Uzun süre yürüdükten sonra sonunda kendilerine uygun bir
ağaç buldular ve hemen o ağaca yerleştiler. Daha il günde ülkelerinden
ayrılmanın, yeni bir yaşama başlamanın zorluğunu anlamışlardı. Çünkü; çok
yorulmuşlar ve evlerine yerleşir yerleşmez hemen uykuya dalmışlardı. Sabah
olduğunda herkes sarsıntıyla uyandı.
Benekli:
-Ne oluyor? Bu gürültü de ne böyle?
Bici:
-Abi, abi kaç! Bir kuş seni yemeye çalışıyor.
Hepsi duvara dayanmış, kuşun gagasının kendisine ulaşmaması için dua ediyorlardı.
Kuş ağacın deliğinden içeriye gagasını sokmuş, bir oraya bir buraya sallıyordu.
Arada sırada ise delikten içeriye bakıyordu.
Benekli:
-Git buradan! bizi rahat bırak! diye bağırdı.
Kuş:
-Olmaz sizi yiyeceğim. Benden kurtulamazsınız. Siz benim kahvaltım olacaksınız.
-Ama bizi yesen de karnını doyuramazsın. Biz çok zayıfız, kardeşlerim zaten çok
küçük.
Kuş cevap verdi:
-Sizleri yerim, eğer doymazsam yiyecek başka şeyler bulurum.
Benekli bir an düşündükten sonra:
-Bak, istersen sana çok güzel meyveleri olan bir ağaç tarif edeyim. Oraya
giderek, karnını güzelce doyurabilirsin.
-Neredeymiş bu ağaç?
-İlerdeki nehirin aşağısında, kırmızı kayalıklarının dibinde.
-Beni aldatmıyorsunuz değil mi?
-Hayır. Bizimle vakit harcama, orada sana günlerce yetecek kadar yiyecek var.
-Eğer bana yalan söylüyorsan geri gelir ve sizleri beni kandırdığınıza pişman
ederim.
-Bana güvenebilirsin. Yalnız söylediğimin doğru olduğunu gördüğünde buraya bizi
yemeye gelmeyeceğine söz ver.
-Tamam söz, diyerek kuş oradan uzaklaşır. Cici abisine:
-Abi gerçekten öyle bir ağaç var mı?
-Evet var kardeşim.
-Sen nereden biliyorsun peki? Sen de daha önce hiç Kelebekler Ülkesi’nden
dışarıya çıkmadın.
-Ülkedeki arkadaşlarım anlattı. Orada güzel bir ağaç olduğunu ve meyvelerinin de
çok lezzetli olduğunu söylediler.
Bici:
-İyi ki söylemişler. Bu bilgi bizim hayatımızı kurtardı.
-Tamam, dedi Benekli. Artık zaman kaybetmeyelim. Burası güvenli değil. Buradan
uzaklaşmamız gerekir.
Ormanın bu bölümünde yaşadıkları ilk sabah pek de güzel sayılmazdı. Ama yine de
umutluydular. Daha güvenli bir yer bulacaklarına inanıyorlardı. Benekli bu tür
olaylarla aslında çok karşılaşmıştı. Kelebekler Ülkesi’nde bekçilik yaptığı
zamanlar yumurtaları yemeye gelen bir çok kuşla karşılaşmıştı. Benekli kuşları
gördüğünde, güvenlikçi tırtılları çağırırdı. Güvenlikçi tırtıllar da kuşlara
hortumlarla su püskürtüp kuşları oradan uzaklaştırırlardı. Kelebekler Ülkesi’nde
bir bütündüler, herkes birbirine yardım ediyordu. Şimdi ise ormanın bu bölümünde
yapayalnızdılar.
Eşyalarıyla birlikte buldukları başka bir ağaca taşındılar. Bu ağaç çok güvenli
gözüküyordu. Ağaçta asansör vardı. Asansörle yukarıya çıktılar. Ağacın içi o
kadar güzeldi ki; bir çok oda, birbirinden güzel yiyeceklerin bulunduğu güzel
bir mutfağı vardı.
Benekli:
-Burada mutlaka birileri yaşıyor olmalı.
Bici:
-Beklide tırtıl arkadaşlardır.
Cici:
-Peki nenen şu anda kimse yok?
Benekli:
-Bilmiyorum Cici. Ama gelmişken karnımızı doyuralım. Bu evin sahiplerinin bize
iyi davranacaklarını umuyorum.
Tam o sırada içeriye bir karınca girmiş ve tırtıl kardeşlerle karşılaşmış.
-Kimsiniz? Burada ne arıyorsunuz? diye sormuş karınca.
-Kötü bir amacımız yoktu. Biz sadece kendimize kalacak bir yer arıyoruz, demiş
Benekli.
-Burada kalamazsınız. Burası biz karıncalarındır. Lütfen gidin buradan.
-Tamam gideceğiz. Yalnız önce bize biraz yardım edin lütfen. Dünden beri hiç bir
şey yemedik. Biz Kelebekler Ülkesi’nden geliyoruz.
- Kelebekler Ülkesi mi? O ülkeyi duymuştum.Çok güzel bir ülkeymiş. Siz neden
terk ettiniz merak ettim.
-Kelebek olmak istemediğim için.
-Ama kelebek olmak çok güzel bir şey, demiş karınca şaşkın. Rengarenk
kanatlarıyla göklerde uçtuklarında muhteşem görünüyorlar. Sanki yeryüzündeki
çiçekleri renkleriyle gökyüzüne taşıyorlar.
-Ömürleri çok kısa ama. O güzelliğin tadına varamadan ölüyorlar.
-O güzelliğin tadına varamadıklarını nereden biliyorsun? Sen hiç kelebek olmadın
ki!
Benekli cevap veremedi. Sonra karınca onlara yardım etti, karınlarını doyurdu ve
kalabilecekleri bir yer tarif etti. Sonra:
-Haydi şimdi gidin lütfen. dedi karınca. Çünkü az sonra burada yaşayan
karıncalar eve geri dönecekler. Burada kalmanıza izin vermek isterdik ama biz
çok kalabalığız. Burası bize bile dar geliyor.
-Bize yardım ettiğin için sana çok teşekkür ederiz. dedi Benekli kardeşleriyle
oradan uzaklaşırken. Seninle tanıştığımıza çok sevindik.
Benekli akşam olmadan karıncanın tarif ettiği yere gitmek istedi. Çünkü gece
tehlikelerle doluydu. Karıncanın tarif ettiği ağaç gerçekten de çok güzelmiş.
Hemen oraya yerleşmişler. Sonra yapacakları işlere başlamışlar. Çünkü orasını
yaşanabilir hale getirmeleri gerekiyormuş. Ertesi gün erkenden kalkmışlar.
Kendilerine yataklar, yiyecekleri de saklayacakları depo yapmışlar. Kelebekler
Ülkesi’ndeki evleri gibi olmasa da burası da güzel bir yer olmuş sonunda. Her
gün yiyecek toplamaya çıkmaya başlamışlar. Çünkü artık Kelebekler Ülkesi’nde
olduğu gibi ihtiyaçlarını bakkaldan alamıyorlarmış. Her işlerini artık yalnız
yapmak zorundaymışlar. Cici ve Bici okullarını bırakmıştılar. Benekli’yi en çok
da bu konu üzüyordu. Kendi kendilerini yetiştireceklerdi artık. Benekli
kardeşlerine yardım edecek, her konuda onlara öğretmenlik yapacaktı.
Benekli yine bir gün yiyecek aramaya çıktı. Cici ve Bici de evde kalıp kitap
okuyorlardı. Benekli yaprak ararken eski arkadaşı Tombul’la karşılaştı. Benekli
Tombul’u görünce o kadar mutlu oldu ki hemen Tombul’a sarıldı.Tombul,
Benekli’nin en iyi arkadaşıydı ve Benekli’nin birdenbire ortadan kaybolmasına
bir anlam verememişti.
-Nasılsın canım arkadaşım? dedi Tombul. Birden bire kayboldunuz.
-İyiyim Tombulum, dedi Benekli. Seni gördüğüme çok sevindim.
Tombul:
-Size bir şey oldu sandık. Komşularınız polise haber verdi. Evinizi aradılar.
Sonra eşyalarınız olmadığı için evden ve ülkeden gittiğinizi anladık. Arkadaşım
neden gittiniz? Bizlerle neden vedalaşmadınız?
-Bu uzun hikaye, istersen yeni evimize gidelim. Kardeşlerim seni görünce
sevinirler. Orada her şeyi anlatırım, dedi Benekli.
Birlikte evlerine gittiler ve Benekli yolda her şeyi anlattı. Tombul arkadaşının
böyle düşünmesine çok şaşırmıştı. Çünkü ona göre Benekli kardeşlerini maceraya,
bilinmeyen geleceğe sürüklemişti ve bu yanlış bir davranıştı. Düşüncelerini
Benekli’ye söyledi ama Benekli itiraz etti. Hayatından memnun olduğunu, kelebek
olmak istemediğini söyledi.
Tombul:
-Bence sen kelebek olmak için can atıyorsun, ancak ölmekten korkuyorsun.
-Ben korkak değilim.Sadece kardeşlerimi yalnız bırakmak istemiyorum.
-Zaten ömrümüzün uzun yıllarını tırtıl olarak geçiriyoruz. Yaşlanıp belli bir
olgunluğa eriştikten sonra dünyaya kısa süreli olarak tekrar genç ve hareketli
olarak geliyoruz. Yani tırtıl olarak kalsak da ömrümüz bitmiş olacak.Tırtıl
olarak yaşlansak yaşlı, hareketsiz ve yardıma muhtaç olacaksın. Oysa kelebek
olunca cıvıl cıvıl tırtıllar dünyaya getiriyoruz. Yani bu bir doğal süreç. Bu
doğal süreci engelleyemezsin. Cici ve Bici’yi sorarsan onlar zaten sen kelebek
olduğunda kocaman iki genç kız olacaklar ve hayatlarını sürdürebilecekler. Sen
bu tavrınla bencillik yapıyorsun. Ayrıca Cici ve Bici’nin okula gitmeleri lazım.
Benekli sessiz bir şekilde Tombul’u dinledi. Ona içinden hak verdi. Üstelik o da
ülkesine dönmek için can atıyordu çünkü ülkesini ve arkadaşlarını çok özlemişti.
Fakat sözünden de dönemiyordu. Bu yüzden Tombul’u Kelebekler Ülkesi’ne
uğurlarken ona bir şey demedi.
Benekli, Cici ve Bici yeni evlerinde yaşamlarına devam ettiler. Bir gün yine
yiyecek toplamaya çıktıklarında Benekli:
-Benim yanımdan fazla ayrılmayın. İkiniz de ormanı bilmiyorsunuz, yoksa
kaybolursunuz.
-Tamam abi dediler Cici ve Bici.
Bir süre sonra büyük bir yaprak buldular. Benekli:
-Hadi bana yardım edin, birlikte taşıyalım.
Cici:
-Sonra oyun oynayabilir miyiz abi?
-Tamam ama ağacın önünde oynayın, fazla uzaklaşmayın.
Yaprağı evlerine taşıdılar. Cici ve Bici oynamak için dışarıya çıktılar.Benekli
arada sırada kardeşlerini kontrol ediyordu. Zaten Cici ve Bici’nin sesleri evin
içine kadar geliyordu. Bir ara çocukların sesleri kesildi. Benekli merak edip
dışarıya baktı. Cici ve Bici’yi göremediği için telaşla onları aramaya başladı:
-Ciciiiiiiiii, Biciiiiiiiiii!!! Neredesiniz?
Hiç ses yoktu. Evlerinden biraz daha uzaklaştı. Seslenmeye devam etti. Onlardan
karşılık gelmeyince daha çok heyecanlandı.
-Ciciiiiiiiii, Biciiiiiiiiii!!! Kardeşlerim ses verin!
Sonra Benekli kendi kendine konuşmaya da başladı:
-Ne olursunuz, buradayız abi deyin. Sizi merak ediyorum. Kocaman ormanda sizleri
nasıl bulacağım? Eğer saklambaç oynuyorsanız, hemen kesin. Bu bir şaka
olamayacak kadar korkunç.
Ne Cici, ne de Bici yakınlarda değildi. Belki geri gelmişlerdir diyerek tekrar
evin olduğu yere geldi, her yere baktı. Kimse yoktu, ağlamaya başladı. Çünkü
kardeşleri Benekli’nin her şeyiydi. Onları kaybetmek istemiyordu. Kendini
suçladı. Eğer ülkelerinde olsaydılar, kardeşleri güvende olacaktı. Böyle bir şey
başlarına gelmeyecekti.Tombul’un söyledikleri aklına geldi, haklıydı, kendisi
bencillik yapmıştı.
Kendi kendine: ”Eğer onları bulursam ülkeme geri döneceğim” dedi.
Uzun süre kardeşlerini aramaya devam etti. Artık umudunu kesmişken, birden
Bici’nin sesini duydu:
-Abi, abi ne olur yardım et!
Benekli hemen sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Bici hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Benekli, kardeşine hemen sarıldı; ancak hasret giderecek zaman yoktu:
-Cici nerede? diye sordu Benekli.
-İlerdeki uçuruma düştü.
-Neeeee! Olamaz! diye haykırdı Benekli. Beni çabuk oraya götür, dedi peşi sıra.
-Abi dur, sakin ol, dedi Bici. Cici iyi, bir şey olmadı.Toprak çıkıntısının
üzerine düştü. Sesi geliyor ama aşağıya baksam bile onu göremiyorum.
Uçurumun kenarına giderlerken Bici durumu anlattı:
-Biz oyun oynarken farkında olmadan evden uzaklaşmışız. Sonra Cici ile birlikte
evimizin nerede olduğunu bulmaya çalışırken, bir uçurumun olduğunu fark ettik.
Uçurumdan aşağıya bakarken Cici’nin ayağı kaydı ve aşağıya düştü.
Önce uçurumun yanına gittiler. Cici’ye seslendiler. Sesi geliyordu; ama onu
göremiyorlardı. Cici iyiydi. Benekli nasıl yardım edeceğini düşünmeye başladı.Ülkelerine
gidip yardım istemekten başka çare yoktu. Benekli ve Bici hemen Kelebekler
Ülkesi’ne gittiler. Olanları ülkelerindeki yakınlarına anlattılar. Hemen bir
kurtarma ekibi kuruldu. Kelebekler de olanları öğrendi ve herkes yardıma koştu.
Hep birlikte uçurumun olduğu yere geldiler. Kelebekler uçurumun aşağılarında
uçarak, Cici’yi aradılar ve buldular. Hemen Cici’nin olduğu yere ip uzatıp
Cici’yi ipe bağladılar. Hep birlikte ipi çektiler ve Cici’yi oradan kurtardılar.
Benekli, Cici’ye sarılarak ağladı ve onlardan özür diledi. Hatalı davrandığını
ve Kelebekler Ülkesi’ne döneceklerini söyledi. Cici ve Bici bu habere çok
sevindiler. Sonra hep birlikte Kelebekler Ülkesi’ne döndüler ve yaşamlarına
kaldıkları yerden devam ettiler.
Aradan yıllar geçti. Cici ve Bici büyüyüp birer genç kız oldular. Benekli de
artık olgun bir tırtıl olmuştu. Artık eskisi gibi düşünmüyordu. Doğanın ona
sunduğu bu fırsatı değerlendirmek ve kelebek olup, göklerde uçmak istiyordu.
Zamanı geldiğinde anne ve babasının yıllar önce yaptığı şeyi bu kez Benekli
yaptı. Cici ve Bici’yi karşısına alıp konuşmaya başladı:
-Kardeşlerim yarın benim için önemli bir gün. Yeni bir hayata adım atmaya
gidiyorum.
-Kelebek olma zamanın mı geldi abi? diye sordu Cici.
-Evet güzel kardeşim. Yıllar önce bir hata yaptım biliyor musunuz. O zaman
ölmekten korkmuştum. Oysa bana doğanın sunduğu fırsatı göremedim. Siz sakın
böyle hataya düşmeyin olur mu?
-Düşmeyiz abi, dedi Bici. Biz yıllar önce de kelebek olmanın ne kadar güzel
olduğunu düşünüyorduk. Sana karşı çıkmak istemedik.
Benekli:
-Biliyorum, siz çok akıllısınız. Şimdi geç oldu yatalım artık. Yarın bizi zor
bir gün bekliyor.
Herkes yataklarına yattı. Ertesi gün vedalaştılar ve Benekli ülkenin öteki
tarafına doğru yola çıktı. Cici ve Bici artık her işlerini kendileri yapabilecek
kadar büyümüşlerdi. Benekli’nin yokluğunu belli etmediler. Çalışmaya
başlamışlardı. Cici öğretmen olmuştu. Bici ise yaralı tırtılları ve kelebekleri
tedavi eden doktor olmuştu. Her eve geldiklerinde “Acaba abim geldi mi?” diye
merakla ve sağa sola bakınırlardı.
Bir gün sonunda Benekli kelebek olup eve gelmişti. Cici ve Bici ağabeylerine
hayran hayran baktılar. Benekli’nin o kadar güzel kanatları olmuştu ki uzun süre
hayranlıkla seyrettiler. Her bir kanattaki rengarenk desenlerinin ortasında
kocaman siyah birer benek vardı. Bu benek onun tırtıl halinde olduğu gibi
kelebek halinde de onu yalnız bırakmamıştı. Muhteşem görünüyordu. Birbirlerine
sarıldılar. Benekli, anne ve babası gibi yapmadı. Cici ve Bici ile birlikte
yaşamaya devam etti. Aradan birkaç ay geçmişti ki bir gün Cici, Bici’yi telaşla
çağırdı.
-Çabuk gel kardeşim, abim hastaneye kaldırılmış.
Cici ve Bici koşarak ağabeylerinin yanına gittiler. Benekli yatakta yatıyordu,
yanına yaklaştılar.
Bici:
-Abicim nasılsın? Seni çok merak ettik...
-İyiyim kardeşlerim. dedi Benekli. Beklediğimiz an geldi.
Cici:
-Böyle konuşma abi.
-Size son defa duygularımı anlatmak için kelebeklerin yaşadığı yere gitmedim,
diye devam etti Bebekli. Sizin yanınızda kaldım.Yıllar önce yaptığım hatayı
belki, biraz olsun düzeltmek istedim. Yaşadığımız her an çok önemli kardeşlerim.
Hayatımın her dönemi bana bir şeyler öğretti. Ne olursam olayım, ister tırtıl,
ister kelebek, nefes aldığım her zaman çalıştım. Çalışırken hem öğrendim hem de
hayattan zevk aldım. Sizinle yaşadığımız o macerada bize “birlikte toplu halde
yaşamanın herkes için daha kolay ve daha iyi” olduğunu öğretti. Kelebek olurken
öğrendiğim şey ise, doğal sürecin yaşanılması gerektiği. Bu süreç bozulmamalı.
Kelebek olmak, uçsuz bucaksız göklerde uçmak, beni çok mutlu etti. Tırtıl iken
yapamadıklarımı kelebek olunca yaptım. Kelebek olduktan sonra yapamadıklarımı
ise zaten yapmıştım. Tırtıllara ve kelebeklere her zaman yardım ettim. Şu anda
ölüyorum ama çok mutluyum ve hiç üzülmüyorum. Benim mutluluğumu görmenizi
istedim. Sizleri çok seviyorum.
Cici ve Bici’nin gözleri yaşardı:
-Biz de seni çok seviyoruz abicim, dediler.
Benekli gözlerini kapattı. O artık hayatta yoktu ama bu son değildi. Çünkü o her
zaman sevdiklerinin kalplerinde yaşamaya devam etti.
Yazıcıya Uygun Sayfa Tavsiye Et
Copyright © Şirince Paylaşım Tüm hakları saklıdır.