Komplolar Demokrasisi
Türkiye, kimilerine göre demokrasi yolunda dev adımlar atıyor. Sözünü ettiğimiz kimileri, Türkiye'nin AB yolunda son sürat ilerlemesine yandaş olanlar. AB taraftarları, uygulamada bazı sorunlar yaşansa da demokrasi paketlerinin bir bir açılmasından gayet memnunlar.
Türkiyeli devrimciler, düşüncelerinden hareketle, bu ülkenin önde gelen ve en dinamik demokrasi savunucularıdır. Öyle ki şu anda çıkarılan yasalarla zevkten dört köşe olanlar, şimdiki zaman ekinde olduğu gibi, bu demokrasi mücadelesinin ateş hattında sürdürüldüğü koşullarda dahi sırça köşklerinden çıkmamışlardır. Sözünü ettiğimiz dönemlerde, bu kuvvetli kalemler, demokratik alanda sıcak mücadele veren güçlerin tasfiyesinde kalemleriyle rol almış kesimler olmaktan da kaçınmamışlardır.
İçinde bulunduğumuz dönem, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi yeni demokrasi paketlerinin açılmaya başlandığı, sorgulama ve yargılamada demokratik koşulların sağlanması yönünde adımların devam ettiği şeklinde yansıyor gündeme.
Dönelim ve bakalım gerçekler tam da böyle mi? Sorgulama aşamasında, eskiye gömüldüğü iddia edilen işkence halen sürüyor. İşkencenin biçimleri değişmiş olsa da işkence alenen sürmektedir. Gündemi hayli meşgul eden, Irak'taki Amerikan işkencesi, müttefik Türkiye'nin topraklarında bu gerçeğin bittiği anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, işkenceye sebep olarak sunulan; sanıktan bilgiye, delile ulaşma yöntemi değiştirilmiş ve artık delilden sanığa ulaşma devri başlamıştır. Kağıt üzerinde, ileri bir tavır şeklinde algılanabilecek bu yöntem değişikliği doğal olarak, ülkemiz gerçekliğinde kendi yolunda akmaktadır.
Ülkemizde karakterize olmuş yönetim biçimi geçerliliğini korumaktadır. Birkaç yıl önce işkenceyi kutsayan iktidar merciileri şu anda işkencenin önlenmesi ve çağdaş normlara uygun hakların tanınması için görünürde mücadele ediyor. Bu, eşyanın doğasına aykırıdır. Ülkemizdeki iktidarı karakterize eden şekillenme değişmeden; kağıt üzerindeki yasal değişiklerin, halkın lehine çevrilmesi mümkün değildir. Nitekim bu uygulamalar, iktidarın ikiyüzlü politikaları çerçevesinde şekilleniyor.
Sözünü ettiğimiz delilden sanığa ulaşma yöntemi artık, komploların en temel dayanağı ve silahı haline gelmiş durumda. Yürürlükteki bu uygulama iktidarın, demokrasi mücadelesi veren güçlere yönelik yok etme politikası için daha kuvvetli bir silah haline gelmiş durumdadır.
Uygulama çok basittir. Hukuksal düzlemde kolayca boşa çıkarılabilecek düzmece iddialar, çeşitli işkence yöntemleriyle gözaltındaki kişilere imzalatılarak, onlarca yüzlerce insanın tutuklanmasına yol açıyor. Dedik ya iktidarın şekli ve onu karakterize eden yapısı değişmemiştir. Görünürdeki demokratik adımlar da yine halkın değil ezilenlerin istikrarına yönelik pratiğe geçmektedir. Geçtiğimiz beş ay içerisinde çeşitli şekillerde bu yöntem hayata geçirilmiş ve böylece demokratik alanda mücadele veren onlarca kişi tutuklanmıştır. Çıkarılan yasaların, pratik olarak komplolarla örülü bir sürecin yolunu düzlemekten öte bir işlev taşımamaktadır.
Dergimizi hazırladığımız süreçte kesinleşen, DGM'lerin kaldırılması yasası da benzer bir özellik taşımaktadır. Görünürde, bu davalara maruz kalanların lehine bir değişikliği içeren yasa, bu niteliğini ancak hukuksal bir dönüşümün yaşandığı iktidarlarda hayata geçebilir. DGM'lerin kaldırılması, yıllardır çeşitli kesimler tarafından mücadelesi verilmiş bir uğraştır. Böyle bir yasa kazanım olarak değerlendirilebilecekken neden böyle bir yaklaşım sergiliyoruz. Yaşadığımız baskılar, bizde paranoyak bir hal yaratmış olabilir mi? Kuşkusuz meseleye önyargıyla bakan gözler hemen benzer değerlendirmelere yöneleceklerdir ki bu en kestirme yoldur.
Öyleyse meseleye toplum bilim penceresinden bakalım! Bu tarz değişiklikler, gerçekten mağdurun lehine değişikliklerse, bu mahkemelerde yargılanan ve ceza alanların akıbetlerine ilişkin bir çalışma da başlatılırdı. Şöyle ki; iktidar, bu mahkemeleri AB yolunda bir adım olması itibariyle kaldırarak, bu mahkemelerin biçimsel olarak hukuksuz olduğunu kabul etmektedir. Siyasal ve sosyolojik olarak bu mahkemelerin halk üzerinde yaptığı etkilere ilişkin bir demeç, bir çalışmaya biz rastlamadık, bilmiyoruz okurlarımız rastladı mı? Bu, hayata geçirilmediğinde; yani DGM'lerin hayatımıza, siyasete yönelik olumlu olumsuz etkilerinin tartışılmadığı noktalarda yeni kurulacak mahkemeler hangi temeller üzerine inşa edilecektir. Sadece uygulamada olan ağır ceza statüsü mü geçerli olacaktır? Yoksa DGM benzeri genişletilmiş yetkilerle donatılmış yeni oluşumlar kapıda mıdır? Duyuyoruz ki bu oluşumlar kapıda beklemektedir. Öyleyse, DGM'lerin kaldırılması şekilci bir düzenlemeden başka nedir? Bunu bir kenara bırakıyoruz; DGM'lerin kaldırılması tartışmalarında dahi, bu mahkeme üyelerinin verdiği tutuklama kararlarına ilişkin problem ne olacaktır? Buna ilişkin hiçbir gelişme, tartışma ve çalışma söz konusu değildir.
Tüm bu gelişmeler, iktidarın AB'ye şirin görünme çabaları olarak dahi değerlendirilemez. Çünkü yaşadıklarımızdan biliyoruz ki, AB ve Türkiye iktidarı arasında, bu ülkenin en dinamik kesimlerinin imhası üzerine bir anlaşma söz konusudur. AB'de başı çeken tüm ülkeler, görünürdeki demokratik temellerini ülkelerinin devrimcilerinin imhası üzerinden şekillendirmişlerdir. Türkiye'de de yapılmak istenen budur. Demokrasi mücadelesinin de başını çeken devrimciler, komplolarla örülmüş tutuklama dalgalarıyla hücrelere atılacak ve halktan tecrit edilecektir. Ardından çıkarılan demokrasi yasaları ise kimsenin başvurmayı aklına dahi getiremeyeceği koşullarda ideolojik ve bilinç olarak tüketilmiş bir topluluğa sunulacaktır.
Şükür ki bu ülkenin devrimci damarı hala taptazedir. Tüm komplolara ve 'operasyonlara' rağmen yürümeye devam etmektedir. Bu ülkenin sahte demokrasi söylemlerinin önündeki en büyük engel de yine bu kesimdir. Bu yüzden de sadece iktidarın baskısına maruz kalmıyor. AB mücadelesi vererek var olmaya çalışan demokrasi mücadelesinin üzerindeki kenelerin de tepkisini üstüne çekiyor. Bu ülkenin devrimcileri, bu kesimler içinde yoldan çekilmesi, süratle ve şiddetle dağıtılması gereken barikatlardır. Devrimciler var oldukça bu demokrasi havarilerinin yüzlerindeki boya tutmamaktadır. Bu ülkenin devrimcileri, siyasal hayatın turnusol kağıtlarıdır. Yaşadıkları, yaşattıkları ve açığa çıkardıklarıyla bu ülkenin iktidarlarının üzerine kurulduğu hukuksuz, gayrı-meşru zemini işaret etmekte ve kitleleri oraya yöneltmektedir. Bu yüzden de sömürücü güçler için en büyük tehlikedir devrimciler. Tarihsel olarak da toplumsal dönüşümün, demokrasi ve bağımsızlığın, en dinamik ve etkin gücüdür.
Komploları Açığa Çıkarmak da Boynumuzun Borcudur
İki aydır, Türkiye'nin dört bir yanında kaba bir tabirle insan avı yaşanıyor. Merkezi bir komployla, yüze yakın insan tutuklandı. İlk başlarda, büyük bir yasadışı örgüt operasyonu olarak lanse edilen bu komplo tutuklanan insanların kimlikleriyle birlikte sessiz ve derinden süren operasyon niteliğini tamamen kaybeden bir hal aldı. Yaşananların adı, büyük harflerle, KOMPLOdur. Bu niteliğin iyice belirginleşmesiyle birlikte, tutuklamalar daha sessiz yürütülmeye başlanmıştır. Televizyonlar, radyolar, gazeteler; yeni çıkan uyum yasalarının yaratacağı demokrasi rüzgarından bahsederken, demokrasi için mücadele eden insanlar beşer onar tutuklanıyordu. Büyük Örgüt Operasyonu, gerçekte devrimci sanatçıların, hukukçuların, demokrasi savunucularının, tutuklu ailelerinin, hak ve özgürlükler mücadelesi verenlerin sesinin kesilmeye çalışıldığı bir yalan dalgasıdır. Bu yalan dalgasıyla, dergimizin merkezi bürosu basılmış, çalışanlarımız gözaltına alınmıştır. Bu yalan dalgasıyla, Grup Yorum elemanları tutuklanmış, tutuklanmayanlar ise çeşitli bahanelerle konserlerinden, havaalanlarından gözaltına alınmışlardır. Bu derginin de bünyesinde yer aldığı İdil Kültür Merkezi'nin salonu ve kafeteryası tamamen keyfi bir şekilde mühürlenmiştir. Çarpıcıdır, ne ilçe emniyetinin ne savcılık makamının ne de belediyenin bir tespiti ve başvurusu olmamasına rağmen, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi polisleri kendi keyiflerince bu iki mekanı mühürlemiştir. AB sevdalılarına duyurulur. Bu duyurumuz aynı zamanda gerçekten demokrat olanlaradır da! Haktan, hukuktan yana olanlara da duyuruyoruz!
Bu ülkede demokrasi zannettiğimiz süreç komplolar sürecidir. Hukuka, haklarımıza ve özgürlüklerimize sahip çıkarak, takip ederek, duyarak ve öğrenerek bu süreci boşa çıkaralım. Gerçek bir demokrasi mücadelesi verelim; gerçek bir bağımsızlık mücadelesi verelim!
Mustafa Özdemir