Kömür Gözlüm
... Gör nasıl yaratılırım, Namuslu genç ellerinle Kızlarım, Oğullarım var gelecekte Her biri vazgeçilmez cihan parçası Kaç bin yıllık hasretimin koncası Gözlerinden Gözlerinden öperim. Bir umudum sende Anlıyor musun?.
Bilirsin ve seversin kömür gözlüm, Ahmed Arif'in o şiirinin son bölümü böyledir. Ki, Anadolu, evladına seslenir: "Bir umudum sende" diyerek. Ve sonra sorar: "Anlıyor musun?" ve yine sevdiğin Nazım, bir şiirinde"Anladığını anlatmayan alçaktır." der. Anladığını anlatmaktan kaçanları ya da yanlış anlatanları, anladığına pişman edecek denli keskin bir dizedir bu. Ve doğrudur. Ki onlar, hakikate ve halka yabancılaştıkça paçalarından yalan akan bir hayatın hükümranlarına kuldurlar. Ve cümle yılanlara ve yılanları yıldıranlara hastir çekeriz. Kızma sakın kömür gözlüm, insan bazen küfretmeli. Ve insan bazen küfreder. Hem de ağız dolusu. Yeri gelince küfürde şık durur bizde...
Kömür gözlüm, seninle çok mektuplaştık. Ki artık hayatımızdaki tek farklılık, "görülmüştür" damgalı mektuplar almayacak olmamız. Beis değil. Çünkü zaman ardımızda kaldı çoktandır. Mekansal ayrılıklar ve hatta hasretler ardımızda kaldı. Cümle boyutlar ardımızda kaldı artık. Metafizik cümleler kurmadığıma eminim kara gözlüm. Hani diyor ya koca şair; "Bir ufka vardık ki artık, yalnız değiliz" O misal sayılır bizim maceramız. Ki ölümün öldüğü bir destanın neferleriyiz...
Kömür gözlüm, sana dair olan her şey o kadar canlı ve yakın ki... Anı olmayacak ve mazide kalmayacak kadar canlıdır bıraktıkların. O nedenle bunları 'di'li geçmiş bir zamanla anlatmayacağım. Aksine sana üç cümleden bahsedeceğim. Ki Esenler'den bir arkadaş, genç bir kardeşimiz yazmış mektubunda: " Selma Kubat, 1 Mayıs günü bedenini direnen halklara hediye etti. 1 Mayıs'tan coşkuyla çıktık. Selma'nın şehitlik haberi coşkumuzu daha da arttırdı..."
Sen anladığını güzel anlattın gül yüzlüm. Bu kardeşimiz senden anladığını güzel ifade etmiş. Ve elbette kömür gözlüm, inancı olmayanın coşkusu da olmaz. Coşku dediğin, her şeyden önce bir umut, bir irade ve iddia işidir. Ve umut büyüdükçe; coşku, yüreğe sığmaz, koşup bayraklaşır meydan meydan...
Söylesene kömür gözlüm, emperyalist cellatlar o zırhlı beygirlerini şaha kaldırmışken, kaç insanımızın yüreğine umut düşürüp coşkusunu arttırdın. Kaç gencimizi türlü kötü yol ve envai kulluktan alıkoydun. Ve o gençler, yeri geldiğinde kaç Selma'nın yüreğine umut ekecek. Haklısın kömür gözlüm, rakamlar muhasebecilerin işidir. Ki biz, bir bayrak yarışının koşucularıyız...
Gül yüzlü kardeşim, bilirsin o şiirin bir başka yerinde "dayan rüsva etme beni" der Anadolu. Biliyorsun ya, rüsva edilmemiştir Anadolu'nun bahtı. "Ya istiklal ya ölüm" deyişimiz... Ve Cebeci, "gülistan-ı şuheda"dır şimdi...
Korkuyor hala o yedi düvel bu topraklardan ve bu toprağın umut bıçkını evlatlarından, kömür gözlüm. Bundandır o büyük komplolar. Korkudandır. Ve o yaldızlı zirveleri de aslında bu korkunun zirvesidir. Korkuyorlar senin varlığından ve feda ruhundan kömür gözlüm. Onurundan ve umudundan korkuyorlar gülyüzlüm. Halktan ve gelecekten korkuyorlar canım kardeşim. Ki nerede görseler onur ve umuda saldırmaları bundandır. Daha da saldırsınlar kömür gözlüm. Biz dayanırız nasılsa. Şarkılarla dayanırız, türküler ve halaylarla dayanırız hem de. Dünne İskender takmışım, ne şah ne sultanve bugün emperyalistlerin alayını da takmayıp, hastir çekeceğiz elbette. Mademki göze göz, dişe diş ve gücü gücüne yetenedir; biz güçlüyüz kömür gözlüm. Muazzam güçlüyüz hem de...
Ve sana, ve Anadolu'ya bir kez daha ant olsun kömür gözlüm, yemin olsun, söz olsun ki dayanacağız ve dayatacağız, sonuna kadar. Ve sonunuza ve sonsuza kadar. Ve sen kazanacaksın kömür gözlüm. Halk kazanacak. Ve Filistinli kardeşlerin, Iraklı akrabaların da kazanacak. Çünkü hayatın yazgısıdır, halkın kazanacak olması...
Gözlerinden, gözlerinden öperim kömür gözlü kardeşim...
ÜMİT ZAFER