KÜÇÜK BURJUVA DEVRİMCİLİĞİ...
KÜÇÜK BURJUVA DEVRİMCİLİĞİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ VE DOĞRULAR ÜZERİNE DENEMELER GİRİŞ Üzerinde yaşadığımız topraklar devrimci gelişmeler ve toplumsal muhalif hareketler açısından hemen hemen her dönemde verimli bir zemin sunmuştur.
Siyasal iktidar mücadelelerinin sıkça yaşandığı bu topraklar kişi ya da toplumların kendilerini genel olarak her biçimde rahatça ifade edebildikleri bir zeminde sunmuştur. Zira toplumsal adaletsizlik ve çatışmaların en nihayetinde temel bulması siyasal hareketlerin de daha rahat taban bulmaları sonucunu doğurmuştur. Bu hareketler çoğu zaman kendi öz kimliklerinden uzak, toplumsal sınıfsal durumlarından bağımsız olarak ütopyalarının peşinden en azından teorik olarak ta olsa yürümeleri ya da kendilerini bu çerçevede sunmaları sonucunu doğurmuştur. Saf, gelişkin bir toplumsal kültüre sahip olmayış ile birlikte ve öte yandan ekonomik-sosyal-siyasal alt yapıda bu kayganlığa uygun bir yapıda olunca hem kavramsal kargaşalar ve hem de pratik duruşlar birbirine karışmış olmaktadır. Doğal olarak objektif duruşundan bağımsız olarak siyasal hareketler genel olarak kendilerini başka sınıfsal kategorilerin ve ya ana sınıfların cephesinde görüp ona yakın yada onu temsil etme iddiasıyla ortaya çıkmışlardır. Öyle ki gerçek temsilciler ile bu yalancı temsilciler arasında ( ki temsilcilik bile başlı başına tartışılır bir deyim olmalıdır) çok ince çizgiler ve nüans farkları olagelmiştir. Teori de bu genel olarak tutarlı bir duruşun ve pratik te de strateji ve taktik anlayışın ve de hayatın kendisin de yaşananların ve yaşatılanların ince bir analizinden geçe bileceğini söylemeliyiz. Bu ayrışma ve de diğer yandan birleşmelerin hızlanabileceği özel bir dönemden geçtiğimizi söyleyebiliriz. Zira şu yada bu hareketten irili ufaklı kopmalar oluyor yada geçmiş mirasların olumlu taraflarına yeniden bir sarılma ve onun üzerine yeni bir şeyler bina etme arzusunun ifade edildiği kanallar açılması iradesi gündeme geliyor. Bunlar olumlu gelişmelerdir. Yalnız bu gelişmelerin gerçekten sınıf mevzisine kanal ize edilmesi gibi bir ağır sorumluluğun işaretidir aynı zamanda. Barutunu tüketmiş ve teoriden başka hayatla ilgisi olmayanlara enerji yoğunlaştırıp tartışmak yerine bu yeni gelişmelere sınıf tarafından müdahil olmak gerektiği gün gibi aşikardır. Oradan buradan aşağıda tartışacağımız gibi küçük burjuva devrimciliği, reformizm ve revizyonizm parçalanıyor ve parçalanmaya devam edecektir. Proleter komünistler burada devreye girip sınıfın bu daha ileri ucundaki mevzilerde yanlışlıkla yer almış unsurlara önyargısız bir biçimde yaklaşıp onları sınıf mücadelesinin doğru kanallarında değerlendirmekle görevlidir. Bu tarihsel bir sorumluluktur. Bu açıdan ideolojik ve teorik mücadelenin pratik yaşamdan kopmadan sağlıklıca sürdürülmesi ve hedeflerin doğru tespit edilip planlı, organize ve amaca uygun stratejik ve taktik adımların atılmasında kesin sınıfsal bir zorunluluk mevcuttur.
Küçük burjuva devrimciliği bu topraklarda ilk paragraflarda da ifade edildiği üzere her zaman varolacaktır. Bu kaçınılmazdır. Ama proletarya saflarında ve komünizm ülküsünün dejenere edilip yok edilmesine izin verilmemelidir. Zira bu hareketler kendilerini proletaryanın temsilcileri olduğunu iddia edip mevcut komünist hareketin zayıflığını da fırsat bilerek sınıf içinde mevzileniyorlar ve bu süreç tersine işletilmediği sürece böyle olmaya devam edecektir.
KÜÇÜK BURJUVA DEVRİMCİLİĞİNİN ÜLKEMİZDEKİ TARİHSEL TEMELLERİ
Elbette bu sürecin değerlendirmesini moderne sınıf mücadelesinin başladığı kapitalist gelişmeyle birlikte ele alacağız. O açıdan cumhuriyet öncesi dönemi kısaca ele alıp hemen bizi daha çok ilgilendiren kısmına geçmeyi hedefleyeceğiz.
Cumhuriyet öncesi dönemde bu topraklarda ciddi bir sınıfsal mücadeleden söz edilemez. Cumhuriyet mücadelesinin temel örgütlü dinamikleri elbette burjuvazinin ve onun temsilcisi aydınlarıdır (ittihat ve terakki gibi örgütlenmeler). Reji ve demiryolu işçileri dışında basit te olsa proleter örgütlenmelerden bahsedilemez. Ki bu işçiler bizatihi aktif olarak emperyalist işgal, kurtuluş mücadelesi ve yeniden inşa döneminin aktif unsurları da olmuşlardır. Öte yandan 1900 lerin başından itibaren ortaya çıkan nüve devrimci-sosyalist örgütlülüklerinde temel çalışma alanları olmuştur. Şehirli küçük burjuvazi, aydınları ve kırlarda yoksul-küçük köylülüğün sınıfla birlikte işgalin sonlandırılması ve cumhuriyetin kuruluşunda aktif rolleri vardır. Bu süreçte Yeşil ordu gibi esasen dünya devrimci dalgalanmalarından etkilenen irili ufaklı yapılanmalar etraflıca sınıfla bağlar oluşturamamış yada oluşturmasına fırsat verilmeden iktidarı elde eden dünün ilerici sınıfları tarafından hemen boğulmuştur. TKP nin kuruluşu ve ekim devriminin yansımaları ülkede de bu yönlü hak ettiği cevabı bulmuş olmasına rağmen bu pratik kazanımlara dönüştürülemeden derin devlet ve entrika deneyimini Osmanlı dan devralan ve kendisi de bizzat derin devlet yetiştirmesi olan M. Kemal ce M. Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz de boğdurulması sonrası ülke sınıf hareketi çıkıştaki sınıfsal mecrasından daha sonraları enternasyonalin olumsuz etkileriyle de birleşerek kendi mevzilerinden uzaklaştırılmıştır. Bunda egemen sınıfların baskısı ve sahte partiler ile sınıfın kandırılması girişimlerinin de hakkını teslim etmek gerekir. Sınıf içinde hayli örgütlü olan TKP'nin bundan sonraki süreçte süreci devrim lehine değiştirip ve dönüştürme iradesinin ortadan kaldırıldığını adım adım reformcu ve Kemalist adımların bir nolu destekçilerinden olduğunu görüyoruz. Her ne kadar yığınlarca devrimci, işçi, öğrenci işkence tezgahlarından geçirilse de, sınıfın boyundurukları arttırılıp ve her geçen gün örgütlenmesi boğulup düzene yedeklenmenin tek alternatif olarak sunulması gibi gelişmeler yaşansa da bu durum ne TKP de ne de Zamanın Enternasyonali tarafından Kemalist desteklerini ortadan kaldırmamıştır. TKP ve onun sınıf içindeki unsurları Devrimci mücadeleyi bir kenara bırakıp Bu toprakları elbirliğiyle modern kapitalist bir memleket yapacak her türden reformcu çalışmanın sınıfa faydası olup olmadığına bakılmaksızın yada demokratik yada antidemokratik olup olmadığına bakılmaksızın koşulsuz destekçileri olmuşlardır. Program yada teoride ne olursa olsun tamamen düzen içi reformların ve öte yandan uluslar arası revizyonist hareketlerin de katkısıyla!!! Hızla reformist ve revizyonist bir çizgiye çekilmiştir TKP. Bu süreç 1960 lı yıllara kadar sürmüştür.
1960 lı yıllar genel olarak dünyada ve özel olarak Anadolu da devrimci gelişmelerin keskin virajlar alarak ve hızla farklı kanallardan akmaya başladığı bir dönemeç noktası olmuştur. İşte bizi esas ilgilendiren boyutu da burada başlamaktadır. Zira, tüm dünyada devrimci dalgalanmaların ve kalkışmaların en üst düzeyde yaşandığı ve yığınların değişim ve dönüşüm sloganlarını her renkten ve dilden topluca ve aynı anda atmaları ile birlikte KB. devrimciliğinin özellikle bizim gibi ülkelerde hayli zemin bulduğu ve esasen bu süreçten sonra kökleştiği bir dönüm noktası olmuştur. 68 li yıllar özelde gençliğin(öğrenci) ciddi bir biçimde muhalefet hareketinin hızla düzen dışına akması ve Marksizm'in yeterince kavranmamış-okunmamış olmasından ve diğer toplumsal sorunlardan dolayı bu hareket kendi başına zaten kb. köken ve ideolojik temel almıştır. KB. devrimciliği, olumlu bir devrimci miras bırakmasına ve komünist hareketin öncellerini yaratmış olmasına rağmen ülkede halende varlığını önemli oranda sürdürmesinin ve devrimci hareketin ana omurgasını oluşturmasının kısa, orta ve uzun erimde mevcut durumunu korumasının komünist hareketin önüne ayak bağı olarak çıkmasının özünü karartmamaktadır. Hala KB. devrimci hareketlerinin temel dayanak noktası 68 ve sonrasında devamı olan 78 li yıllardır. Her ne kadar iki süreç birbirinden farklı özelliklere ve sonuçlara yol açıp kendi mecrasında yürüse de bu anlamıyla sürece damgasını vuran hareketlerin nitel yanları hemen hemen aynı düzeyde kalmıştır.
&8 li hareket bu ülkede reformist ve revizyonist kanalardan kopuşu sağlamış olsa da yönelim Marksizm doğru değil ve tam tersi sol sapmalara dönük olmuştur. Emekçi yığınlardan kopuk bir avuç devrimcinin iradesini yığın hareketinin karşısına koyan ve iradeyi bu anlamda kutsayan bir yol açmıştır. Ve daha sonraki gelişmeler bu tek yanlı abartının sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu tarihe bir kez daha kalın çizgilerle yazmıştır. Süreçten gerekli sonuçların çıkarılması ve en azından benzer hataların yapılmaması anlamında ciddi bir özeleştirel yaklaşım egemen olması gerekirken, yine ml nin kavranamamasının sonucu olarak bu kez de sağa savrulmalara açık bir platform oluşturulmuştur. Nitekim bu savrulmanın en yıkıcı sonuçlarından biri bu ülke devriminin en büyük yıkıcı sonuçlarını üreten 80 eylül darbesi ve sonrasında yaşanan dağılma, çözülme ve gelenek aktarımının yaratılamamasıdır. Göreceli geniş yığınlarla buluşmuş bir devrimci hareketler zinciri yaratmış olmasına rağmen 78 li yıllar köklü bir gelenek yaratamama gibi bir handikabı ve diğer yandan kendi içinde çok derin zaafları barındırma ve ideolojik mücadelenin yerini alan şiddet hareketleri ile bugüne olumsuz bir miras bırakmıştır.
Ama öte yandan bu yıllar çeşitli kb. hareketlerin KB. devrimciliği ile ideolojik ve teorik anlamda hesaplaşmaya başlaması ve üç dünya teorisinin reddi, Maocu ve fokocu anlayışın terki ile devam eden olumlu bir yürüyüşe de tanık olmuştur. Bu olumlu adımlar 80 faşist darbesiyle kesintiye uğratılmış olmasına rağmen 80 sonrası bu süreç kaldığı yerden devam etmiş olup bu durum bugüne kadar komünist hareketin çekirdeklerinin oluşturulması bakımından ciddi bir örnek olmuştur. Ama kendi içinde zaafları salt teorik ve ideolojik olmayan ve stratejik olarak temel bir öneme sahip olan pratik örgütlenme de aynı ilerlemenin dikkate alındığını ve gerçekte teorik olarak hep ifade edilse de sınıfla birleşmenin ve yönetmenin adımları bir türlü atılamamıştır. Örgütlenmenin karakteri kburjuvaca kalmıştır ve halada aynıdır. Zira bugün komünizme yakın duran hareketlerle her ne kadar ideolojik ve teorik olarak farklılıklarımız varsa da bunlar bir şekilde aşılabilecek sorunlar olmasına rağmen asıl yönelimimizi belirleyen ve öte yandan pratik duruş farklılıkları yani kısacası 'eylemin içeriği'dir daha çok ayrı kılan. Yada Lenin'in deyimiyle 'ileri doğru atılan her adım, bir düzine programdan daha değerlidir' felsefesiyle hareket etmekteyiz. Bu çok temel bir ayrım noktasıdır.
80 sonrası yaşananlardan da KB. devrimciliği gerekli sonuçları çıkartmamıştır. Bir çok hesap yapılmamış olup bu sürece damgasını vuran Ulusal hareketin gölgesinde yaşanan daha da karanlık bir sürece girilmiştir. Ulusal mücadele son yirmi yıla damgasını vurduğu gibi devrimci sınıf hareketinin çekirdek halinde ilerlemesinin önünü tıkamış olup bundan sonraki sürece hayatın günlük getirileri yön vermiş olup daha önce adımları atılmış olan ideolojik ve teorik ve pratik hesaplaşma sonlandırılamamıştır. Öte yandan ulusal harekete öykünme ve hayranlık yer yer kendi özsel değerlerinden uzaklaşmayı da beraberinde getirmiştir. Artık bundan sonraki koşullarda hareketin tutarlılığının sanki başka göstergeleri yokmuş gibi sadece ulusal hareket ve ona yaklaşım olmuştur. Bu anlamda bile önemli teorik ve ideolojik duruş hataları yapılmıştır. Hareketin kendi karakteri açık seçik ortada olmasına rağmen mevcut pratik her şeye egemen hale gelmiş, stratejik ve taktik hataların önü açılmıştır.
Bu dalgalanmalar yığınsal hareketler yaratmasına rağmen devrimci hareket bunu derleyip toparlayabilecek bir birikime devrimci duruşa ve öngörüye ve ideolojik duruşa sahip olmadı. Doğal olarak bu kendiliğinden yığın hareketleri bir süre sonra yine kendiliğinden sönüp gitti. Ya da reformist ve revizyonistlerin elinde eridi.
Bu dalgalı sürecin en önemli sonuçlarından biri de yeni bir tasfiyeci ve sağcı dalganın kimi devrimci hareketlerin bağrında çıkıp ve onlara egemen olmasıdır. DY, TDKP ve diğerlerinin hızla yasallaşmaları ve bu durumun diğer devrimci hareketleri de aynı düzeyde etkilemese de yasal çalışmayı her şey haline getirmeleri sonucunu da üretti. Kitlelerle buluşma adına yasal örgütlenmeler ve ne idüğü belirsiz platform tarzı yapılar temel çalışma alanları haline getirildi. Bir gazete çıkarmak, bu gazetenin dağıtımı bile başlı başına bir iş haline getirildi. Ajitasyon ve propaganda da klasik seyri aşan ve gündem belirleyip yöneten değil sürecin peşinden resmen yuvarlanmayı esas kabul eden bir gelişme izlendi.
KB devrimciliğinin tarihsel altyapısı budur kısaca. Mevcut olarak üzerinde yaşadığımız topraklar bu durumun vahametini arttırmaktadır sadece. Mevcut yapılanmaların bu durumu aşabilmeleri olanaklı değildir. Zira hem bu sürecin yaratıcılarıdır ve hem de sonuçlarıdır.
KÜÇÜK BURJUVA DEVRİMCİLİĞİNİN TEMEL ÖZELİKLERİ
Ülkemiz pratiğinden yola çıkarak ana başlıklar halinde aşağıda sıralayacağımız olgular temelinde hareketin olması gereken çizgileri de açığa çıkacaktır..
1-KB devrimciliği hiçbir zaman kendi sınıfsal kategorisinin temsilcisi olarak ortaya çıkmamış olup proletaryanın temsilcisi olduğu iddiasıyla politika arenasında yerini almaya çalışmıştır. Çağın en devrimci sınıfı proletaryanında komünist perspektifle donanmış olmaması ve örgütlenemeyişi de (ki bu elbette ki kendiliğinden olacak değildir. Dışardan bilinç taşıma esprisi de buradan kaynağını almaktadır. Yalnız bu dışardan taşıma işi bizim gibi ülkelerde farklı algılanmış olup M. Çayan'ın PASS'ı ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur. )bu durumu kolaylaştırıcı bir etken olmuştur.
2-KB. devrimciliği ideolojik ve teorik olarak ya da proğramatik olarak gerçekte hiçbir zaman ML'in yanına dahi yaklaşamamıştır. İkili devrim stratejisinden tutalım da örgütlenmenin temel ilkelerinde kadar, ülkenin analizinden mevcut pratiğin yönelimine kadar bu durum gün gibi aşikardır. ML'i bu hareketler kuru bir metinler topluluğu olarak anlamış olup sadece çeşitli ideolojik tartışmalarında cımbızla sözcükler çekip kendilerini doğrulama aracı olarak görmüşlerdir. ML'in canlı ve yaşayan bilimsel ruhuna her koşulda uzak bir doğmalara inanıp onun peşinden gitmektedirler.
3-KB. devrimciliği hala şunun bile farkında değildir. Tüm pratikleri hemen hemen temel teorik tezlerine tümüyle karşı olmasına rağmen hala aynı tezleri yer yer alay edercesine savunmaktadırlar. Örn. DHKP'nin Çayan'ın tüm tezlerini savunuyor gözükmesine rağmen pratğiğnin tamamen farklı olması gibi. Ya da TKP/ML geleneklerinin hala İbrahim'in çağını önüne geçmesine rağmen şu anda bile kendilerinden önde durması gibi(yarı sömürge yarı feodal değerlendirmesi. )
4-KB. devrimciliğinin mevcut çalışma ve örgütlenme biçimleri hali hazırda objektif olarak durdukları yerin bile gerisindedir. Normal koşullarda bunca yıllık bir geçmişe sahip yapıların şu anki konumda olmaması gerekirdi. Salt sistemin saldırılarının bu durumu yarattığını söylemek hem kendilerini, hem yığınları aldatmak olur.
5-KB. devrimciliği eleştiri ve özeleştiriyi hiçbir zaman gelişme ve ilerlemenin temel bir kaldıracı olarak kullanmamışlardır. Her ne kadar devrimci bir mirasa sahip olmasa da bu mevcut durumun doğruluğunun kanıtı olarak ele alınamaz.
6-KB. devrimciliği teorik ve ideolojik olarak kendini geliştiremediği için her zaman lider kültleri yaratmıştır. Mevcutlar yerlerini zorunlu yada isteyerek terk ettiklerinde yerlerini kendi karikatürleri çarçabuk almıştır.
7-Örgüt yapıları hiçbir koşulda gerçekten demokratik merkeziyetçilik esasında olmamıştır. Yada her koşul ve şart altında merkeziyetçilik tek ve gerçek idare biçimi olmuştur. Kendi içinde demokrasiyi doğru bir tarzda işletemeyen yapıların yığınları nasıl idare edeceklerini varın sizler düşünün.
8-KB. devrimciliği ideolojik ve teorik ve de pratik olarak her durumda komünizmin gerçek özünün tahribinde önemli rol oynamaktadır. Zira yapıp ede geldiklerinin hepsini ML için yaptıklarını söylemektedirler.
Bu ana başlıklar tek başına kb. devrimciliğinin mevcut durumunu anlamaya yeter de artar bile.
SONUÇ YERİNE
KB. devrimciliğinin miadını doldurması gerekmektedir. Ya da en azından elini proletaryanın omuzlarından çekmelidir artık. Taşların yerli yerine oturtulmasının zamanı gelmiş de gediyor artık. Mevcut durumda komünistlerin yürütecekleri mücadelenin en önemli ayağını kb. devrimciliğine karşı verecekleri ideolojik ve politik mücadele oluşturmaktadır. KB. devrimciliğinin her renk ve her türüne karşı ciddi ve kapsamlı bir mücadele yürütmek temel öneme sahiptir. Zira mevcut koşullar hızla devrimci bunalım ve atılım durumuna evirilmektedir. Bir çok KB. devrimci hareketten ciddi kopmalar olmaktadır. Bu kopmaların ezici çoğunluğu da devrimci komünist arayışların temel olduğunu söyleyebiliriz. Mevcudun reddi ama yerine konacağın belirsizliği bu süreci onlar açısından karanlıkta tutmaktadır. Bu durumda yol gösterici ve aydınlatıcı olmanın önemini vurgulamaya gerek bile yok. Reformist hareketlerden genel olarak rahatsızlıklar gerek yığınlar ve gerekse de kendi tabanları açısından artmaktadır.
Yukarıdaki durumun güncelliği ve hayatiyeti kadar mevcut hareketin kendi kimliğini de geliştirme fırsatı da yakalanabilir. Çeşitli günceli ilgilendiren yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere her süreç komünist hareketin kendini geliştirip ilerletme ve eğitimi içinde bir fırsat doğuracaktır.
Öte yandan bir bütün olarak Ortadoğu daki gelişmeler dünyada yeni gelişmelere gebedir. Uluslararası ve uluslar üstü ekonomik kriz ve takibeden siyasal ve yeniden paylaşım krizlerin devrimleri üretmesi kaçınılmazdır. :Bu kaotik ortamda devrimci komünist bir ışığa ihtiyaç hayatidir. Herkesin üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirtmek gibi bir kaygısı olmak zorunluluğu artmıştır.
ML komünistler dışında bunu başarabilecek hiçbir güç yoktur. Mevcut objektif koşullar azami uygunluk sunmasa da bu koşullar bir çok döneme göre daha olgundur. İradeyle koşuları birleştiren bir akıl yaşamsaldır. İnanç ise bütünleyecektir. KB devrimciliğiyle her açıdan hesaplaşmak zamanıdır. bu görev ertelenemez.
Mahmut Halil Can