Kişilik
Toplumda kişilik, kapsadığı bazı konularla en çok karıştırılan kavramlardan biri olmuştur. Bilhassa bu konuda çocukların ise hiçbir fikri yoktur. Genellikle çevrenizde bazı kişiler için; “çok iyi bir insan ama belirli bir kişiliği yok.” Ya da “uzaktan kişilik sahibi biri gibi görünüyor, ancak yakından tanıyınca boş bir insan olduğunu hemen anlayacaksınız...” gibi düşüncelerle her zaman karşılaşabilirsininiz.
Aslında karışıklık, “karakter” ve “mizaç” kavramlarının “kişilik” kavramıyla karıştırılmasından ileri gelmektedir. Toplumda genellikle “karakter” ahlaksal özellikleri belirtmek için kullanılmaktadır. Çevremizde bireyin bir takım özelliklerini belirtmek için “karakterli” veya “karaktersiz” olduğuna ilişkin nitelemelere şahit olmuşuzdur. Karakter doğumdan itibaren sosyal yaşantılar yolu ile elde edilen bir takım değer yargılarının benimsenmesi ile gelişmektedir. Değer yargılarını benimseyene “karakterli”, benimsemeyene de “karaktersiz” denmesinden doğal bir şey olamaz. Elbette, karakterin kişilikle ilişkisi vardır, fakat kişilik değildir. Kişilik; karakter ve mizacı da içine alan ve bir bireyin kendine özgü bütün niteliklerini kapsayan bir terimdir...
Mizaç ise; bireyin duygusal yaşantısında sergilediği özelliklerin tümü olarak ifade edilebilir. Demek ki, mizaç da kişiliğin bir yönünü kapsamaktadır. Konuyu biraz daha açarsak; çevremizde bir olay veya durumdan yoğun olarak duygulanan bireylerle karşılaşabileceğimiz gibi aynı olay veya durum karşısında duyarsız kalan bireylerle de karşılaşmamız mümkündür. Kısaca mizaç duygusal denge durumunun özellikleri olarak tanımlanabilir. Tabii bireyin duyuş ve davranışını içsalgı bezlerinin bireyden bireye değişen hormon salgıların etkilediği ve onun asabi, sakin, neşeli, neşesiz, çabuk duygulanma ve duygusuz kalma gibi davranışlar sergilediği de bir gerçektir. Bu konuda Hippokrat’dan bu yana araştırmalar sürmekte ve sürecektir de... İnsanın keşfedilmeyen ve anlaşılamayan birçok yönü var olduğu sürece...
Demek ki kişilik, kapsamı en geniş kavramlardan biridir. Kişilik bir bireyin ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum tarzının özelliklerinin tümünü kapsayan bir kavramdır... Başka bir deyişle kişilik insanları bir birinden farklı kılan, kendisi ve çevresindekilere bakış açıları, onlarla kurabildiği ilişki düzeyleri ve tepkilerini kapsayan çeşitli ortamlarda kendini gösteren bedensel, düşünsel ve ruhsal özelliklerdir. Bireyin, dış görünüşü, düşünme süreci, sesi ve konuşma tarzı, tepki hızı, insana, doğaya ve teknolojiye ilgisi, bedensel davranışları gibi gözlemlenen veya belirlenebilen özellikleri o birey hakkında bize bazı ipuçları verir. Buraya kadar yaptığımız açıklamalardan da anlaşılacağı gibi bu kadar kapsamlı bir kavramın psikologlar tarafından da ortak noktada buluşacağı tek bir tanımının yapılması beklenemez. Çünkü bu konuyu bazı psikologlar davranış, bazıları sosyal bazıları da derinlik açısından ele alarak incelemiş ve bu doğrultuda bir tanım yapmışlardır. Kısaca kişilik; bireyin duyuş, düşünüş, davranış tarzlarını etkileyen etmenlerin kendine özgü bir örüntüsüdür şeklinde tanımlayabiliriz...
Pekiyi anne-baba olarak bu kadar geniş bir konuyu benim bilmeme ne gerek var? Ben çocuğumu en iyi şekilde nasıl yetiştirebilirim? Siz bana onlardan bilgi veriniz. Ben ne bu konuda öğrenim gören bir öğrenciyim, ne de bu konuda ders verecek olan bir öğretmenim diyebilirsiniz... Böyle düşünmekte haklı da olabilirsiniz. Ancak burada konu derinlemesine inilmeden yüzeysel olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Çünkü, (sürekli anlatmaya çalıştığım gibi) sizler çocuğunuzu tanımadan yetiştiremezsiniz. Onun; duyuş, düşünüş, hareki ve sosyal yönden hangi özelliklere sahip olduğunu bilmeniz gerekir. Aksi halde ona hatalı davranmaktan kendinizi kurtaramazsınız...
Günümüzün değişen ve gelişen dünyasını göz önüne aldığımızda, çocukların önüne her gün yeni durumlar ve aşmaları gereken birçok zorluklar çıkmaktadır. Size düşen onların bu değişim sürecinde yalnız olmadıklarını, onlara güzel bir gelecek hazırlamak için daima destek olacağınızı hissettirmenizdir. Bu durumda da çocuklarınızın nelerle ilgilendiği, hangi işi yaparak mutlu olacağını bilmenizde büyük yarar vardır. Bunu da ancak; öğretmen ve okul rehberlik servisleri ile işbirliği yaparak ve dolayısıyla çocuğunuzu daha yakından tanıyarak başarabilirsiniz. Çünkü sizin çocuğunuz bilişsel, duyuşsal, sosyal ve fiziksel yönden diğerlerinden farklı özelliklere sahiptir. Onun mizacı, tutumları, değerleri ve daha birçok özellikleri başkalarına da hiç benzememektedir Bunun için sizlere kısmen de olsa gözlenebilen bazı kişilik özelikleri hakkında açıklama yapmaya çalışalım. Çünkü çocuğun yetiştirilmesinde sizinle beraber sorumlu olan okul ve öğretmenlerle katılımcı bir bütünlük sağlar ve yararlı sonuçlar alabilirsiniz...
Şimdi kişiliğin temel öğesi olan mizacı da göz önünde bulundurarak çocuğunuzda gözlemleyebileceğiniz; içe dönük ve dışa dönük, duyumsama ve sezgisellik, düşünme ve hissetme, yargılama ve algılama üzerinde durmaya çalışalım.
Dışa dönüklük ve içe dönüklük: Çocuğun insanlar ve nesnelerden oluşan dış dünyayı mı önemsediği, yoksa düşünce ve tasarılardan oluşan iç dünyayı mı benimsediği özellikleri içermektedir. Dış ve içe dönük bireylerin harekete geçmeleri için farklı ortamlara gereksinmeleri olduğu daima göz önünde bulundurulmalıdır...
Dışa dönük bir birey; dış dünyaya ait olaylara, nesnelere ve kişilere karşı aşırı ilgi duyan, onlarla açık ve aktif iletişim kurmaktan hoşlanan, daima sosyal aktiviteler içinde bulunan ve kalabalık, gürültülü ortamlardan hoşlanan bir yapıya sahiptirler. Bunlar sesli düşünür ve ekip çalışmasından hoşlanırlar. İlgi alanlarının genişliği nedeniyle yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi tercih ederler. Çok çabuk eyleme geçmeleri, onların eylem anında düşünmelerini gerektirir. Başarılı olup olmadığı konusunda çevresinden onay bekleyen bir konumdadırlar. Bu yapıda bir çocuğa sahip olan anne-babaların aile içinde ve dışında onlara konuşma, hareket etme, tartışma ve görüşlerini paylaşma fırsatı vermeleri onların başarılarını artırır. Arkadaşlarıyla etkinlikler düzenlemesi ve ekip halinde çalışmalar yapması için ortamlar yaratılmalıdır. Ayrıca beklentiler açık ve net biçimde belirtilmeli ve gösterdiği başarı konusunda kırıcı ve yıldırıcı olmayan teşvik edici bildirimlerde bulunulmalıdır.
İçe dönük bir birey; iç dünyasına ait kavramlara, anlamlara, tutumlara ve düşüncelere daha çok yatkın olan bireylerdir. Onlar enerjilerini, zevk ve memnuniyetlerini, güven veren kaynakları kendi içlerinde ararlar. Bunlar insanlarla beraber olmaktan zevk almalarına karşın tek başlarına yapabilecekleri etkinliklerden daha çok hoşlanırlar. Yalnız kalıp okuyabileceği, düşünebileceği ve sessizlik içinde oturabileceği zamana gereksinim duyarlar. Başkaları ile konuşmadan önce her şeyi enine boyuna düşünme, beyin süzgecinden geçirme ve kendi kendini motive etme zorunluluğu hissederler. Çekingen ve incinebilecek bir yapıya sahiptirler. Ondan beklentilerin açık, net ve anlaşılır olmasını beklerler. Çalışırken rahatsız edilmekten üzüntü duyan özel bir yapıya sahiptirler. Bu özelikleri taşıyan bir çocuğa sahip olan anne-babaların, onların evde yalnız çalışabileceği sakin bir ortam hazırlamaları gerekir. Ayrıca; güvendikleri, haz aldıkları ve kırıcı olmayan çocuklarla arkadaşlık yapmaları için fırsat yaratmalıdırlar. Özellikle, bireysel olarak kullanabileceği ve araştırma yapabileceği materyallerin, kendisinin kontrolü altında bulunması onun için çok önemlidir.
Duyumsama ve sezgisellik: Bu özelliği taşıyan çocuklar dış dünyadan gelen uyaranları duyuları yoluyla bir bütünlük içinde algılayabilen, bunlardan ne kadarına dikkat ediyorsa ancak o kadarını özümseyebilen bir özelliğe sahiptirler.
Duyumsama özelliğine sahip birey duyular yoluyla edindiği deneyimleri algılamada gösterdiği işlevi ile değerlendirilebilir. Bu da bireyin her konuyu parçalar halinde periyodik bir sıra ile ele almasına, dikkat göstermesine ve çevresi ile gerçekçi biçimde ilişki kurmasına neden olmaktadır. Genellikle belli bir zamanda belli bir aşamayı öğrenir ve öğrenmede belirli bir yolu izlemeyi tercih ederler. Öğrendiklerini uygulamaktan, sorunlara pratik çözüm bulmaktan hoşlanır ve yeni durumlara dikkatli yaklaşırlar. Öğrenmeye karar verdiği konulara yoğunlaşarak gerekeni yapmaya özen gösterirler. Bu özelliklere sahip anne-babaların; çocuklarından beklentilerini parçalara ayırarak sunmaları ve onlara belirli bir süreç içinde bütüne varmaları için zaman tanımaları, onların sıkılmadan çalışmalarına neden olur. Ayrıca, tüm duyu organlarına hitap edecek şekilde etkinlikler düzenlemelerinde fayda vardır.
Sezgisel özelliğe sahip bireyler ise; konuları bir bütün olarak algılama, bunların öğrenilmesi için değişik yollar deneme, ayrıntıdan ziyade konunun bütününü kavrayarak ilişkileri ve örüntüleri görebilme becerisine sahiptirler. Bunlar öğretim sürecinde ilerlerken yeni düşünceler geliştirmeyi, açıklamalar getirmeyi ve yeni yöntemler üretmeyi severler. Yani eski köye yeni adetler getirebilirler. Yalnız, çok çabuk sıkılır ve neyi niçin öğrenecekleri konusunda çeşitlilik ararlar. Sakin fakat ani ataklarla işe koyuldukları ve bazı ayrıntıları atladıkları, benimsedikleri durumlarda da dikkatli oldukları bir gerçektir. Bu tip çocuğa sahip anne-babanın; onun, alışılmışın dışına çıkmasına, tahminler yürütmesine, bağımsız çalışmasına ve başkalarına bir şeyler öğretmek için girişimlerde bulunmasına fırsat tanıması gerekir.
Düşünme ve hissetme: Bu özelliğe sahip çocuklar kendileri için yeni durum ve olaylara akılcı ve mantıklı yargılarla ulaşabilen tiplerdir.
Düşünme özelliğine sahip çocuklar; akılcı ve mantıklı düşüncelerini kullanarak tarafsız ve nesnel davranmaya özen gösteren bir işleve sahiptirler. Bunlar adaletli ve dürüst olmaya önem verir ve herkesin de buna uymasını isterler. Her hangi birinin kayrılması veya ayrıcalıklı davranılması onları üzer. Zaten tepki vermekten de kaçınmazlar! ... Rekabetten hoşlanır ve bağımsız hareket ederler. Daima kendilerinden emin olmayı ve kazanmayı istedikleri için kaybetmeleri halinde küçük düştükleri hissine kapılarak bulunduğu ortamdan uzaklaşmak isterler. Çevresindeki kişilerin bilgi sahibi olmasını ve etkinliklerin de iyi düzenlenmesini arzu ederler. Anne-babaların çocuğun başarılı olması için iyi bir zemin hazırlamaları ve onun bu yarışçı özelliğine saygı göstermeleri gerekir. Bunlar kendileriyle de yarıştıkları için başarısını geliştirebileceği etkinlikler içinde bulunmasına azami özen gösterilmesi şarttır.
Hissetme özelliğine sahip çocuklar; bireyler arası ilişkiler ve uyuma önem veren, karşısındaki bireyin duygularıyla bütünleşebilen ve kendi davranışlarının çevresindekileri olumlu ya da olumsuzuz yönden etkileyeceğini düşünen bir yapıya sahiptirler. Bunlar kararlarını duygularıyla verme eğilimde olup, değerlere göre düşüncelerini değiştirebilirler. Tabii öğrenmek için uyumlu bir aileye daima ihtiyaç duyarlar. Çünkü; aile içindeki ve dışındaki bireyleri aşırı önemser ve onlarla işbirliği içinde bulunmayı isterler. Öğrenmeyi de kendine ve çevresine yararlı olmak için arzu ederler. Anne-baba ve çevresinin bu çocuklara samimi, sevecen, içten ve anlayışlı davranması gerekir. Aile içindeki huzur ve içtenlik, bunların araştırma yapmasına ve öğrenmesine neden olur. Olumsuz yaklaşımlara müdahale etme gereksinimi duyarlar. Aile içi tartışmalarda “sen karışma” cümlesi onları aşırı derecede incitir!
Yargılama ve algılama: Bu özellik çocukların yaşama karşı tutumunu belirlemektedir. Daha önce bahsettiğimiz özelliklerden hangisini öne çıkarmış ise işlevini o tutum etkilemektedir. Çünkü; yargılayıcı ve algılayıcı tutumlar biri birine zıt bir yaşam tarzı sergilemektedir. Şöyle ki:
Yargısallığın öne çıktığı birey enerjisini, olayları anlamaktan öte onları denetim ve kontrol altında tutma çabası içinde amaçlar doğrultusunda düzenli bir ortam istemektedir. Bu çocuklar planlar yaparak projelerini zamanında bitirme, zamanını yapıcı ve yaratıcı şekilde geçirme çabası içindedirler. Yaptıkları ve ettikleri hakkında çevresinden daima olumlu ya da olumsuz bir takım fikir almaktan hoşlanırlar. Bu çocuklar için anne-babalar, yapılacak bir etkinliğin başlayış ve bitiş sürelerini belirten bir iletişim şekli belirlemek zorundadırlar. Her değişimin gerekçesini açıklamak ve ona bunu benimsetmek öğretimin ön şartı gibi görünmektedir.
Algısallığın öne çıktığı birey ise içinde yaşadığı çevre ve doğayı öğrenme merakı nedeniyle sonuçlandıramayacağı kadar konular üzerinde çalışmak ister. Sonuç onlar için çok da önemli değildir. Aşırı merak içinde uyumlu bir yaşam tarzını tercih ederler. Bunlar ani değişiklikler ve suprizler karşısında esnek oldukları için kendilerini yaşamın akışına bırakırlar. Bu özelliğe sahip çocuğu olan anne-babaların planlı ve organize çalışmalardan kaçınan çocuklarını yüreklendirmeleri ve desteklemeleri gerekir. Çeşitli yaşam biçimlerine açık olmaları nedeniyle çalışmaları ve yaratıcı fikirlere sahip olmaları için değişik fırsatlar yaratılmalıdır. Karar sürecinde kendinin de bulunacağı çeşitli etkilik çeşitlerini uygulamanızda yarar vardır.
Yukarda bir nebze olsun değindiğimiz kişilik özellikleri her konuda olduğu gibi biri birinden kesin çizgilerle ayrılmış özellikler değildir. Sizin göreviniz çocuğunuzu tanımak ve izlemek olmalıdır. Onların gelişimsel sorunlarını belirleyerek gerekli önlemleri almanız, kişiliğine uygun öğrenme ortamı sağlamanız ve yetenekleri çerçevesinde azami başarıyı yakalaması için gerekli özeni göstermeniz beklenmektedir. Sizin tutumunuz ve emeğiniz onda yeteneği düzeyinde veya yeteneğinin altında ya da yeteneğinin üstünde başarı göstermesini sağlayacaktır. Çocuğunuzu daha iyi tanımanız ve ona uygun yaklaşım sergilemeniz için Okul Rehberlik Servislerinde Anket ve Envanter Listeleri mevcuttur. Onlardan yardım almanız sizin çocuğunuzu daha iyi tanımanıza neden olacaktır.
Sevgi ve hoşgörülü bir aile ortamı oluşturmanız dileğiyle...
İsmail KARAYILAN