İki kitap

AKP, MUHAFAZAKÂRLIK, MİLLİYETÇİLİK...– “ZAMANIN RUHU” Bu kitapta yer alan yazılar, Türkiye’nin 2000’li yıllarda yöneldiği yeni dönem(ec)e değginler. Neo-liberal ekonomik politikaların, Türkiye burjuvazisinin yükselen fraksiyonu, Anadolu’nun [iktisaden liberal, kültürel açıdan muhafazakâr] kaplanları ve onların temsilcisi AKP eliyle pervasızca ve frensizce, iktisadî ve toplumsal yaşamın bütün alanlarını kapsayacak tarzda yaygınlaştırıldığı bir dönem.

Aralık 7, 2012 - 22:13
 686
Bu yazılar, AKP iktidarının aynı zamanda, “neo-Con” olarak nitelenebilecek bir projenin temsilcisi olduğu bilinciyle, sermaye birikimi ve kullanımındaki bu kritik değişimlere eşlik eden kültürel iklim değişikliğini açımlamaya çalışıyor. Ancak bu metinler, “Ulusal Sol”un yapmaya eğilimli olduğu üzere, AKP iktidarını Türk siyasal yaşamında radikal bir kopuş (ya da daha absürt bir tanımla “geriye dönüş”) olarak değil, daha çok “süregenlik içinde bir kopuş”, olarak tanımlıyor. Bunun içindir ki, yazıların bir bölümünde, özellikle Kürt Sorunu ve hukuk alanında AKP iktidarı boyunca, sona erdiği savlanan “vesayet rejimi”nde neyin/nelerin değiştiğini sorgulanmakta.
Ama sorgulamak yetmiyor. Kitap, neo-liberal/neo-Con AKP sultasına karşı ne darbeci özlemlere, ne de sandık yanılsamalarına prim vermeksizin, gerçek ve otantik bir “Anadolu Baharı”na çağırıyor okuru. Tekel direnişinin ve 1 Mayıs Meydanı’nın sokak sokak kazanılması sürecinin toplumsal muhalefet açısından içerdiği dersleri izleyerek.
Özetle, “Zamanın Ruhu” (AKP, Muhafazakârlık, Milliyetçilik)’te derlenen yazılar, bu ülkenin içinden geçtiği kritik kesite tanıklık ederken, koşulları eşit, adil ve özgürlükçü, paylaşımcı bir dünyaya doğru dönüştürme düşünü paylaşıyor…
Bu ülkedeki milyonlarla birlikte…

----------

TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM” MI DEDİNİZ?...
– RESMİ İDEOLOJİ, DEVLET, MİLLİYETÇİLİK

Dünyanın bu bölgesinde yaşayan halklar çok acı çektiler; hâlâ da çekiyorlar. Kimlikleri, insanlık onurları, emeklerinin ürünleri, yaşam tarzları, kültürleri, dilleri ve sıkça da yaşam hakları inkâr edildi. Gerek gayrimüslim (Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani)ve Müslüman yerliler (Araplar, Kürtler), gerekse Müslüman göçmenlerin (Çerkesler, Gürcüler, Arnavutlar, Pomaklar…) kültürleri, dilleri ve kültürleri hoyratça reddedildi. Türk-olmayan Müslüman etnik gruplar kaba bir asimilasyona tabi tutulur, dil ve adetleri yasaklanır, saygınlıkları ayakaltında çiğnenirken, gayrimüslimler o denli dahi şanslı değildi. Ermeniler katledilip bir soykırımda yok edildi, Rumlar tehcir edildi, Yahudiler yağmalandı.
Bu kitap, sözü edilen acılardan söz ediyor. Yazarı Türk ulusunun mensuplarının Türk tarihinin resmî versiyonu ile hesaplaşıp, onun “kötü yanı”yla yüzleşmek zorunda olduğuna, bu gerçekleşmezse, kötülüğün büyüyerek tekrar edeceğine inanıyor. Ermeni yazar Hrant Dink’in ve Uludere’de 35 Kürt’ün katledildiği üzere…
Nihayet yüzleşme ve kabul, halk katmanlarında içkin olan ırkçılığın üstesinden gelmenin ve gerçek bir “halkların kardeşliği” havası yaratmanın tek yoludur.