Hollanda’da genel seçimler
Hollanda’da genel seçimler, 'Sağda ve solda sevinç ve hüsran' 22 Kasım 2006 da yapılan genel seçimlerde 150 sandalyelik mecliste hiç bir parti salt çoğunluk elde edip hükümet kurabilecek durumda değil. Bir suredir secim kampanyası yürüten politik partiler SP (sosyalist parti) hariç hiç biri secim öncesi hayallerini gerçekleştirecek sonuca ulaşamadı.
oy sayısı %0.2 yani 15.559 dir.
CDA (Hıristiyan Demokrat Parti) 2003 seçimlerinde göstermiş olduğu basariyi gösteremedi. 3 sandalye kaybederek 41 sandalye düştü ama birinci parti de kalmayı başardı. PvdA (İsçi Partisi) 42 sandalyeden 10 nunu kaybederek 32 sandalyeye düştü. Büyük bir hüsran,bu parti için, ikinci parti olarak mecliste yerini o da korudu.
VVD Liberal sağ parti ( Bir donemler “ Ünlü Bolkstein” başkanlığını yaptığı parti 28 sandalyeden 22 ye düştü sandalye sayısı. Dördüncü parti durumuna düştü. SP Sosyalist Parti bu seçimlerden en kazançlı çıkan parti oldu: 9 sandalyesi vardı 26 sandalye alarak mecliste üçüncü parti durumuna geldi. Secim kampanyası döneminde bol bol “eşitlik ve sosyal bir Hollanda“dan dem vurarak Büyük oy patlaması yaptı.
GL, yeşil sol ciddi bir varlık gösteremedi. Kampanya döneminde de silik bir kampanya yürüttü. 8 sandalyeden birini kaybetti 7, sandalye alarak varlığını sürdürüyor.
D’66, Demokrat Altmışaltılar 6 sandalyeden üçe düştü. Ki Türkiyeli gerici çevrelerin oluşturduğu seçim platformu direk olarak bu partiyi destekledi. “Nedeni ise; bu parti ermeni sorunu konusunda şu an için bir şey söylemediği için.”
GW.PvdV, Türkiyelilere ve İslam karşıtı gerici çıkışlarıyla sağcı ırkçı parti ilk kez seçimlere katılarak 9 sandalye alarak seçimlerden kazançlı çıkan ikinci parti durumunda.
CU, Hıristiyan Birlik Partisi de 3 sandalyeden 6 sandalyeye çıkartarak belli bir basari sağladı.
Hollanda’da ilk kez kurulan Hayvanları koruma Partisi seçimlerde 2 sandalye sahibi oldu. SGP 2 sandalyesi vardı aynen korudu.
2002'de çıkan ve Pim Fortuyn LPF döneminde Büyük bir oy patlaması yaptı. Bu
gerici ırkçı-Faşist parti ne var ki yaşamı uzun sürmedi kurucusu gibi. Sadece
dört yıllık süreç partisini ve düşüncelerini silip tarihin çöplüğüne atmaya
yetti. Bu seçimlerde de hiç bir varlık göstermeden silindi.
Diğer bir çok seçim ve referandumlarla karşılaştırdığımızda katilimi hayli bir
rakamla %80,1 gerçekleşti secimler. Sonuçta hiç bir partinin salt çoğunluk elde
ederek hükümeti kurma olanağına sahip değildir. Kendilerini sağ ve sol partiler
olarak tanımlayan partilerin kendi cephelerinde yeterli sayıya ulaşamıyorlar.
Hükümet kurma için diğer küçük partilerinde koalisyona girmeleri gerek.
İki seçenek var: Ya iki sağ bir sol partiden oluşacak, ya da iki sol bir sağ
partiden oluşacak bir koalisyon görünüyor ufukta. Nasıl bir hükümet kurulursa
kurulsun biz işçi ve emekçileri tasarruf adı altında yeni saldırı planları yeni
sosyal hak ve özgürlüklere yönelik saldırı ve yıkım programları bizi bekliyor.
Hollanda burjuvazisi işçi sınıfına hak ve özgürlük vermek bir yana mevcut
hakları da kurulacak hükümetler eliyle tırpanlayıp yaşamı bizlere daha da
çekilmez hale getirecekler. Bundan zerre kadar kuşku duyulmamalıdır.
Ne Hollanda kapitalist sistemi ne de sözde işçi sınıfı ve emekçilerin dostu
olduğunu söyleyen Liberal reformist sol partiler, biz işçilerin yasam
standartlarını yükseltebilirler. Tiyatro aynı, sahne aynı, sadece oyuncuları
değişecektir.
Kuskusuz bu hep böyle gidecek değildir, gelecek saldırılara karsı işçi sınıfı ve
emekçiler mücadele ederek direnecekler. Kapıda bekleyen saldırıları uygulamak
pek de öyle kolay olmayacak. İşçi sınıfının mücadelesi kendi sınıf çıkarlarını
koruyacak önderliğini mutlaka çıkaracaktır.
Saldırı, mücadele ve direnişi hep birlikte yaşayarak, üzerimize düseni yerine
getirerek ve yasayarak göreceğiz.
Seçimler yapıldıktan sonraki bir aylık süre içinde iki sol bir sağdan oluşacak
bir hükümet kurma çalışılması ve görüşmeler yapıldı ama sonuç vermedi. İki sol
bir sağdan kurulması düşünülen bir hükümet görüşmeleri kesintiye uğrayarak başka
formüllere bakılıyor. Düşündükleri bu ara formüller tam bir yamalı bohça işine
dönüşecek. Onun içinde şimdilik ara formüllerle uğraşıyorlar ama düzenin devamı
için ne gerekiyorsa onu devreye sokarlar. Şimdilik seçim döneminde söylenen o
keskin ve içi bos lafları topluma unutturmak için zamana ihtiyaçları var. O
zamanı kullanıyorlar. Nasıl olsa belleklerde pek uzun kalmıyor. İsçi ve
emekçilerin çıkar ve menfaatlerini koruyan ve onları kollayan bir parti de
olmadığı için rahat manevra yapma olanakları da var.
Görüşmelerde bir sonuç çıkmayınca CDA, PvdA ve CU den oluşacak bir koalisyon
görüşmeleri başlatıldı ve gelinen yerde bir çok konuda anlaşmaya varmış
görünüyorlar.
Bu kurulacak hükümet iki sağ ve bir soldan oluşacak. Bu yaklaşık iki aylık sure
zarfında Basta yeni çalışma saatleri ve sağlık alanında olmak üzere sınıfa ve
toplumun değişik kesimlerini etkileyecek gerici yasaları sessiz sedasız
çıkardılar.
Çalışma saatlerindeki yeni yasal düzenlemeler 50 yıl önceye dönüşten daha
geridir. Şimdiye kadar işveren gerektiğinde haftada bir işçiyi 45 saat 13 hafta
zorunlu çalıştırma hakkına yasal olarak sahipti. Yeni yasayla işveren 16 hafta
48 saat çalıştırma hakkına sahip oluyor. Şimdiye kadar işveren işyeri
temsilciliğinin onayını aldığında haftada 54 saat çalıştırma hakkına sahipti,
yeni yasayla 58 saat zorunlu çalıştırma hakkına sahip oluyor yasal olarak. Yeni
yasa 1 Nisan 2007 den itibaren yürürlüğe girecektir. Bu süre içinde toplumun
bütün kurumları nasıl bir hükümet kurulursa daha iyi olur hayaliyle uğraştılar
ama yasalar patır patır çıkarıldı ve zerre kadar da bir tepki almadı.
Bu süre başta işçi sınıfı olmak üzere bütün toplum sessizliğini koruyor, çünkü
henüz yasalar direk olarak pratikte uygulamaya konulmadı. Şimdi Cumartesi
günleri çoğu zaman fazla mesai olarak geçiyor ama bu gidişle 2010'da Cumartesi
günü fiili iş gününe dönüşeceğinin sinyalleri var. Hollanda burjuvazisi bütün
bunları kolay hayata geçirebilecek mi bunu uygulamada göreceğiz.
Ali Solmaz
İsçi Temsilcisi
16.01.2007 Hollanda