Hollanda: Parlamento Seçimleri ve Aşırı Sağın Yükselişi

Hollanda’da 22 Kasım 2023 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinde aşırı sağcı Geert Wilders en çok oyu alan aday oldu. Toplam seçmen sayısı 13,3 milyon olan Hollanda’da halkın yüzde 77,8’i oy kullandı. Seçimlere 26 parti katıldı. Kampanya boyunca TV programlarında ulusal ve uluslararası sorunların tartışılması, çözümlenmesi geri planda kaldı.

Aralık 26, 2023 - 04:22
 246
Ukrayna savaşı dolayısıyla artan enerji fiyatları tüm ürünlere yansıdığı için enflasyon da artmaya devam ediyor. Toplumun yoksullaşması gibi hayati sorunlar kısır tartışmalara dönüştürüldü. Enflasyonun artması ve gelir düzeyinin düşmesi öncelikle çalışanları ve işsizleri etkiliyor. Mevcut sorunlara çözüm önerileri seçim vaatlerine bile yansımadı. Seçime giren sol partiler de bu konuda oldukça yetersizdi.

Sağcı ve gerici partiler, din ve yabancı düşmanlığı üzerinden seçim kampanyası yürüttü! Özellikle de Fas, Türkiye , Suriye gibi ülkelerden gelen sığınmacılara ve göçmenlere yönelik ırkçı söylemler seçim kampanyasının ana argümanı oldu. Hollanda’da İslam ülkelerinden gelen sığınmacı ve göçmenler yabancı statüsünde oluyor. Herhangi bir dini inancınız yoksa bile İslam ülkelerinden gelmiş olmanız yabancı olarak görülmeniz için yeterlidir. Ama örneğin bir Alman, bir İngiliz, bir Belçikalı, bir ABD’li veya bir Kanadalı vs. olsanız yabancı olarak görülmezsiniz!

Yediği kaba…

Hiçbir sorun kendiliğinden oluşmuyor. Burada yaşayan sığınmacı ve göçmenlerin entegrasyonu için, birlikte ortak yaşam için çaba göstermeleri gerekirken, bunun yerine “yabancı” düşmanlığı elbette kabul edilemez! Bu gerici ve faşizan akımların güç olmalarına kimler neden olanak sağlıyor? Bu sorunun cevabını elbette bizler biliyoruz!
Yabancı düşmanlığını körükleyenlerle, yabancılara muhtaç olan, ekonominin çarkının yabancı ucuz işgücüyle döndüğünü bilenler aynı güç odaklarıdır! Avrupa’da ayrımcılık ya da ırkçılık dil, din ulus farklılıkları üzerinden yapılagelmiştir. Amerika’da ise daha çok ten rengi üzerinden yapılır.
Ama garip olan şu ki; son yıllarda Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde faşist-ırkçı partilerin lideri, bakanı ya da parlamenterleri konumundakilerin kendilerinin de “yabancı” kökenli olmasıdır. Geert Wilders da Dilan Yeşilgöz de Belçika’da Zuhal Demir de yine Belçika’da Sammy Mahdi de buna örnektir.

İsrail- Filistin savaşı

Bu savaşta AB devletleri ve ırkçı partiler açık açık İsrail’e tam destek verdi. Savaşın ilk gününde Hollanda devleti “İsrail bizim önemli bir müttefikimizdir” diye açıklama yaptı. Bu açıklamayla gayet
net bir tutum sergiledi. Filistin’de, tüm dünyanın gözü önünde, masum sivil halka karşı soykırım uygulanıyor. Gazze yerle bir edildi. Bu soykırımda, en az İsrail kadar AB de (ve tabii ABD) sorumludur! Sol parti ve çevreler bu konuda ne yazık ki yeterli tepkiyi ve etkiyi göstermediler.

Hollanda seçimlerinden kısa bir özet

Toplam 150 sandalyenin (neden sandalye derler anlamam, siz ona koltuk deyin) olduğu parlamentoda, sağcı Geert Wilders’ın partisi PVV (Özgürlük Partisi), 2 milyon 436 bin 111 oy alarak (yüzde 23,6 oy oranıyla) birinci parti oldu.
GroenLinks ve PvdA (Yesil Sol ve İşçi Partisi ) seçime ittifak yaparak girdiler ve 1 milyon 599 bin 412 oy alarak ikinci parti konumundalar. Parlamentoda 25 sandalyeye sahip oldular. Oy oranları ise yüzde 15,5. Bir önceki seçimlerde 17 sandalyeye sahiplerdi.

VVD (Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi), 24 sandalye alarak üçüncü parti oldu. 1 milyon 567 bin 745 oy alan partinin oy oranı yüzde 15,2’de kaldı. Bir önceki seçimde 34 sandalye ye sahiptiler. Bir süre önce patlak veren “çocuk parası skandalı” üzerinden parti bölünmüştü ve Başbakan Mark Rutte istifa etmişti. Yerine Dilan Yeşilgöz parti liderliğine seçilmişti.

NSC (Yeni Sosyal Sözleşme Partisi) VVD’den ayrılanlar ve diğer partilerden kopanların oluşturduğu bir oluşum. 20 sandalye kazanarak dördüncü parti oldular. NSC 1 milyon 325 bin 555 oy aldı.
SP (Sosyalist Parti), D66 (Demokrat 66) gibi solda olan partiler oy kaybetti.
CDA (Hristiyan Demokrat Partisi) da eskiden iktidar olmuş bir parti iken bu seçimlerde ciddi oy kaybına uğrayarak gerileyen partilerden.
Diğer partiler konumunu korudu ve bir iki parti ise sandalye sayısını arttırdı.

Toplumda rahatsızlık

Seçimlerin ardından birçok yerde ırkçı parti protesto edildi. Emek örgütleri gidişattan rahatsızlıklarını birçok alanda dile getirdi. Uluslararası Af Örgütü’nün ilk açıklaması ise “Hollanda’da insan hak ve özgürlüklerinde gerileme” oldu. 150 sandalyelik parlamento iktidar olmak için 76 sandalyeye ihtiyaç var. Mevcut durumda hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor. Yine koalisyona gitmek zorundalar. Koalisyon tartışmaları başladı. PVV lideri Geert Wilders, Hollanda’nın Başbakanı olmak istediğini açıkladı. Birçok parti Wilders‘la koalisyon kurmayacaklarını açıkladı. Bazı partiler ise görüşmeye açık olduklarını açıkladı.

Geert Wilders’ı bekleyen zor süreç

PVV’nin kuruluşundan bugüne kadar kullandığı argümanlar ve kampanya süresince kullandığı dil ve söylemler hiçbir şekilde diğer partiler tarafından kabul görmüyor. Bu yüzden G. Wilders’ın, seçim sonuçlarının ardından yaptığı açıklamalarda dilini yumuşatmaya çalıştığı görülüyor. Elbette ona oy verenler de bir beklenti içindedir. Bundan dolayı ırkçı argümanlarını da donduramaz! Kıssadan hisse, işi zor görünüyor.

Tarihten ders almayanlar

Seçim sonuçları Hollanda burjuva demokrasisi açısından utanç vericidir. İyi kötü burjuva demokrasisini oturtmuş, ekonomik refah düzeyi iyi diyebileceğimiz ülkelerden biri. Ve aynı zamanda büyük ölçüde yabancı işgücüne ihtiyacı olan ülkelerden biri. Çeşitli uyum ve çalışma, programlarıyla ülkeyi belli bir düzeyde tutmayı başarıyorlardı. Ama gelinen noktada ırkçı-faşist parti, her dört kişiden birinin oyunu alarak ülkenin birinci partisi olabilmişse sorun çok büyük ve derin demektir. Emek örgütleri, demokratik kurum ve kuruluşlar bu konuyu tüm boyutlarıyla değerlendirmek ve harekete geçmek zorundadır. İslam ya da yabancı düşmanlığının arkasında çok daha gizli eller ve emeller vardır. Tarih ne çabuk unutuldu! 70 yıl önce Avrupa’yı kasıp kavuran ve dünyanın başına bela olan partiler de benzer argümanlarla iktidara gelmişlerdi.

Son olarak, Hollanda seçim sonuçlarının ideolojik, politik değerlendirmeleri sürmekle beraber, seçimin güvenirliği, organizasyonu konusunda bir endişe, kuşku yok. Oyların çalınması veya birilerinin oyu bir başka partiye yazılması gibi şaibeli bir durum söz konusu değil. Seçimler sakin ve barışçıl bir ortamda tamamlandı.

İhtiyaç duyulan ve eksik olanı başarmak

Eksik olan, başta işçi sınıfı ve halkların gerçek önderliklerden yoksun olmalarıdır. Bu ciddi bir handikaptır. Çeşitli ülkelerden işçi ve emekçilerin birliğini sağlayan ve çıkarlarımızın ortak olduğunu kitlelere anlatan, o doğrultuda örgütlenen bir parti çıkmadığı sürece gerici akımların güçlenmesi kaçınılmazdır. Bunu durduracak ve tersine çevirecek tek güç işçi sınıfıdır! Gerçek bir sınıf partisi etrafında örgütlenmiş, ete kemiğe bürünmüş sınıf partileri ancak işçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini sağlayabilir.

Öyleyse sorumluluklar her zamankinden daha acil ve yerine getirilmesi zorunludur! Bu görev sınıf devrimcilerinin ve ilerici işçi kuşağı önünde duruyor! Yoksulluk, işsizlik ve savaş dünyada artık normal bir hâl almış. Yaşadığımız tüm sorunların kaynağı ise bu barbar sömürü sistemi olan kapitalizmin ta kendisidir! Yani, kapitalizm işsizlik, ırkçılık ve savaş demektir!

Ali Solmaz
FNV-DAF İşyeri İşçi Temsilcisi
Kasım 30-2023, Hollanda