Ermeni Meselesi ( 3/10 )

Hıristiyan-Yahudi-Hıristiyan düşmanlığı+Ermeni meselesi. ( 3 ) Osmanlının kuruluşundan batışına kadar, kendine özgün bir düzenini göremiyoruz. Önemli saydığımız kurum ve kurallar ya da düzen başkalarından alıntı, yani taklitçilik, kopyacılık oluyor. Bu gelenek bugüne kadar da uzuyor. Üretkenliğin değil kopyacılığın, taklitçiliğin içimize yerleşmesi her zaman için bizleri olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de bu böyle gidiyor, Sol’un şablonculuğu, Sağ’ın Batı’dan aldıklarıyla ayakta durmaya çalışması gibi.

Eylül 17, 2005 - 15:38
 2.1k
Osman-oğullarında taht yolu; kardeş oğul, baba katliyle mümkün olduğunu, bunun Bizans’tan oylamaların cinayet yoluyla sağlanmasının bir başka kopyası olduğu düşünülebilir. Bu gelenek en başta Osmanlı birkaç çadırlı aşiretken I.Osman’ın amcası Dündar’ı öldürerek aşiretin başına geçmesiyle başlıyor.

Constantinopole, Konstantiniye fethedilinceye dek Osmanlı tarihi fazla açıklık netlikten yoksun görünüyor. Kurum ve kuruluşların olduğunu; fakat belirgin kuralların bulunmayışı tanımayı zorlaştırıyor.

Korkuç bir ortaçağın daha önceki bitmişliğine son bir darbe vuran II.Mehmet, Constantinopole’u alarak Fatih Sultan Mehmet olurken, Bizans’ın bu Başkentine Yunanca “Şehir nerede?” anlamına gelen İstanbul adını veriyordu. Bazı tarihçilere göre İslâmbol İstanbul oluyordu.

Osmanlıda tahta kimin geçeceğinin bir kuralı bile yoktu. Sağ kalan Taht’ın sahibi oluyor, Taht’ını korumak için ise, kendisinden sonra varis olması mümkün olanlar öldürülüyor. Böylece Osman-oğlunda tahta çıkmak bir ölüm-kalım meselesi oluyordu. Osman-oğullarında doğal ölümler, doğal sayılmıyor.

Kurallar ancak 17.yy ortalarından sonra belirlenmeye ve işlemeye başlıyor. Bunda etken olarak Yahudileri ve Ermenileri görmek zor olmuyor. Bu kurallar ise genellikle ticaret ve sanat alanlarında işlerlik görüyor.

Osmanlı Sülâlesinde Baba Katli - Kardeş Katli - Oğul Katli

Osman I Dündar 1298 Amcası
Murad I İbrahim 1360 Kardeşi
“ Melik-i Nasır 1365 Yeğeni, Süleyman’ın oğlu
“ Savcı 1385 Oğlu, isyan gerekçesiyle
Bayazid I Yakup 1389 Kardeşi
Musa İsa 1404-5 Kardeşi (Mehmet I de öldürmüş olabilir)
“ Süleyman 1411 Kardeşi
Mehmet I Musa 1413 Kardeşi
Murad II (*) Mustafa 1422 Amcası, isyan gerekçesiyle
“ Mustafa 1423 Kardeşi, isyan gerekçesiyle
“ Alaeddin Ali 1443 Oğlu
“ İki Şehzade 1443 Torunları,Alaeddin’in oğulları
(*) Murad ayrıca üç kardeşinin, Ahmet, Mahmut, Yusuf’un gözlerine mil çektirdi, kör oldular ve üçü birden 1429 yılında vebadan öldüler.
Mehmet II Ahmet 1451 Kardeşi
“ Orhan 1451 Kardeşi
Bayezid II Oğuz 1482 Yeğeni, Cem’in oğlu
“ Eyüb 1484 “ “ “
“ Mahmud 1507 Oğlu, isyan gerekçesiyle
“ Mehmed 1507 “ “ “
“ Şehinşah 1511 “ “ “
Selim I Bayezid II 1512 Babası
“ Osmanşah 1512 Yeğeni, Alemşah’ın oğlu
“ Emir 1512 Yeğeni, Mahmud’un oğlu
“ Musa 1512 “ “ “
“ Orhan 1512 “ “ “
“ Korkud 1513 Kardeşi
“ Ahmed 1513 Kardeşi
“ Osman 1513 Yeğeni, Ahmed’in oğlu
“ Abdullah 1514 Oğlu, isyan gerekçesiyle
Süleyman I Murad 1522 Yeğeni, Cem’in oğlu
“ Cem 1522 Yeğeni, Cem’in torunu
“ Mustafa 1553 Oğlu, isyan gerekçesiyle
“ Mehmed 1553 Torunu Mustafa’nın torunu
“ Osman 1560 Yorunu, Bayezid’in oğlu
“ Bayezid 1561 Oğlu, isyan gerekçesiyle
“ Abdullah 1561 Torunu, Bayezid’in oğlu
“ Mahmud 1561 “ “ “
“ Mehmed 1561 “ “ “
“ Orhan 1561 “ “ “
Murad III Abdullah 1574 Kardeşi
“ Cihangir 1574 “
“ Mustafa 1574 “
“ Osman 1574 “
“ Süleyman 1574 “
Mehmet III (*) Abdullah 1595 Kardeşi
“ Abdurrahman 1595 “
“ Alaattin 1595 “
“ Ali 1595 “
“ Bayezid 1595 “
“ Cihangir 1595 Kardeşi
“ Hasan 1595 Kardeşi
“ Hüseyin 1595 “
“ İshak 1595 “
“ Korkud 1595 “
“ Mahmud 1595 “
“ Murad 1595 “
“ Mustafa 1595 “
“ Osman 1595 “
“ Ömer 1595 “
“ Selim 1595 “
“ Yakup 1595 “
“ Yusuf 1595 “
“ Selim 1597 Oğlu, isyan gerekçesiyle
“ Mahmud 1603 Oğlu, isyan gerekçesiyle
(*) III. Mehmed’in, babasından hamile kaldığı gerekçesiyle onbeş cariyeyi de öldürttüğü söyleniyor.
Osman II Mehmed 1621 Kardeşi
Mustafa I ? 1622 Yeğeni, Ahmed I’in oğlu
“ ? 1622 “ “
Murad IV Bayezid 1635 Kardeşi
“ Süleyman 1635 Kardeşi
“ Kasım 1638 Kardeşi
Mehmed IV İbrahim 1648 Babası
Osman III Mehmed 1756 Amcaoğlu, Ahmed III
Mustafa IV Selim III 1808 Amcaoğlu
Mahmud II Mustafa IV 1808 Kardeşi

Kaynak; Prof.Dr Yalçın Küçük 21 yaşında bir çocuk Fatih. S.61

1492’ye kadar var olan Gayrimüslimlere, bu yıldan itibaren akın akın katılan Yahudilerle Osmanlı dolup taşıyor.
Osmanlıdaki yoğun saray entrikaları, taht için baba, oğul, kardeş katliamları süre giderken fırsattan istifade, özellikle Yahudiler Osmalı topraklarında Orduda ve Saray’da ayrı bir egemenlik kurmaları doğal karşılanmalı. Daha önceleri kovuldukları Avrupa’da da aynı nedenler onların deneyimleri ve birikimleri oluyor.
Padişahların annelerinin de Gayrımüslim olmaları, özellikle Yahudi olmaları Müslümanlığı kabul etseler bile, öz ırkından dininden olanlara göz yummaları ayrıcalık tanınması için çaba sarfetmeleri de doğal olmuyor mu?

Düzensizlik, kuralsızlık kimlerin işine yarıyor?

Devşirme Yeniçeriler ya da “Pençik oğlanları” eninde sonunda gerçek kimliklerini öğrenmiyorlar mı?

Bu bağlamda devlet içinde devlet ikiye çıkmış oluyor; Yahudiler ve XIX. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar Yeniçeriler.

1493 yılında en son olarak Sicilya’dan da kovulan Yahudiler, taşınır mallarıyla daha önce gelenlere nazaran varlıklı olanlardı. İçlerinde; Don Samuel Benveniste, Yehuda Valensi, Don İsak Anton gibi ünlü zenginler de vardı. Bunun yanı sıra; meslekli, diğer dillerden bir ya da birkaçını bilen, ticarette ve sanatta, Devlet ve Saray işlerinde yetişkin olmaları da Osmanlıda zamanla, devlet içinde devlet olmalarına yeterli oluyordu.

Osmalıda Türklerin durumu.

Bir örnek;

Valide Sultan (Yahudi dönmesi) II.Osman’ın yerine oğlu I.Mustafa’yı tahta geçirirken; Ocak ağalarından kethüdabey (Yeniçerideki en tüksek makamdaki subay) ve zağarcıbaşı ( Şimdiki anlamıyla MİT başı. Yeniçeri), onlardan rütbece aşağı olan yedi sekiz ağa ve dışarda Yeniçeriler bulunuyordu. Valide Sultan bu olayı zapta geçirmek için etrafındakilere “yazı bilen kimse olup olmadığını?” soruyor, bir kişi çıkıyor, devşirmedir.

Örnekler;

“Türk köylüsü kadar mutsuz bir köylü yoktur. Kendisi Hıristiyan benzerlerinden daha çok eziyet çekmektedir. Konsolosların, sefirlerin ve yabancı devletlerin himayesinden mahrum olduğu için Hıristiyan köylüsünün elindeki kozlara sahip değildir.” (Kaynak: La Turquie Contemroraine gazetesi 11 Mayıs1891)

Osmanlılar, “ulusun soy ve köküyle olan tüm bağlantılarını, öz benlik bilincini, töre ve ülküsünü, bir kozmopolit pota’da eritip yoketme çabasına girişmekten çekinmediler. Devlet kısa zamanda Türk devleti olmaktan çıkarıldı.”
Bu nedenle, Türkçüler, özellikle Cumhuriyet döneminde Osmanlılardan “Türk ırkını yok etmek isteyenler” olarak söz etmişlerdir.
(Kaynak: Ali Kemal Meram, Türkçülük ve Türkçülük mücadeleleri tarihi.)

Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi, Halil Menteşe anılarında, Türklerin yurt içindeki muhtelif unsurları birleştirmek zorunda oldukları için, Millet Meclisinde “Biz Türküz” diyemediklerini anlatıyor.
(Kaynak Hlil Menteşe Anıları 1986)

Osmanlı tarihinde Türk olmak aşağılanmakla eş anlamlıydı. Kaba, cahil anlayışsız, akılsız anlamında sıkça bir hakaret anlamında kullanılırdı. Osmanlı tarihçi Naima Mustafa Efendi’nin, kendi adıyla anılan Tarihinde Türkler hakkında söylediği bazı sözler şöyle; “idraksiz Türkler”, “Çirkin suratlı Türk”, “hilekar Türk”, “Çoban köpeği şeklinde bir Türk-ü sütürk idi”.
(Kaynak. Çetin Yetkin, Türk Halk Hareketleri ve Devrimler Tarihi 1984)

20. yüzyılın başlarında dahi Osmanlı okullarında Türk tarihine ilişkin hiçbir şey okutulmamaktadır. Temel kitapların üçte ikisi Fransa tarihine, geri kalanı da öteki Avrupa devletlerinin tarihine ayrılmıştı; Türkiye’den Türklerden hemen hemen hiç söz edilmiyordu. Medreselerin kapıları Türkçeye kapalıydı, var olan tarih, Peygamberin hayatı ile başlayan bir Osmanlı-İslâm tarihidir.
(Kaynak: Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri, Yusuf Akçura)

Bunlara benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Bunu burada bırakarak;

Osmanlılardaki Türk düşmanlığının nedenlerine bakmakta yarar var.

* Devşirmeler: Osmanlı devlet adamının kimliği oluyor. Hıristiyan çocuklarının sekiz yaşından itibaren ailelerinden koparılarak, Müslüman ve Osmanlı eğitimi almaları sonradan da Osmanlı devlet kademelerinde göreve gelenler, Türklere iyi gözle bakmamış ve daima aşağılamışlardır. Devşirmelerin Osmanlı Ordusununda odak başları olmaları, Türkleri mutsuz köylüler yapmıştır. Hattâ, İmparatorluğun gerilemesini yönetim makanizmalarına “Türklerin sızması” ile açıklayan Osmanlı yöneticileri vardır.

* Timur Yenilgisi: Anadolu Türk beyleri 1402 yılındaki savaşta, Osmanlıya “ihanet” ederek Timur’un yanına geçmişler ve böylece Osmanlının yenilgisine yol açmışlardır. “Osmanlı devşirme devlet erkânı, Timur önünde yenilginin hanedana verdiği kompleksi ve bu yenilgiden doğan acıları sömürerek... Anadolu Türküne karşı güvensizlik duygusu... ve hınç aşılamaya çalışmışlardır.”
(Kaynak: Muzaffer Özdağ, “Osmanlı Tarih ve Edebiyatında Türk Düşmanlığı”, Tarih ve Toplum dergisi, sayı 65 Mayıs 1989)

* Arap-İslâm bilimi: Osmanlı toplumundaki Türk düşmanlığının ve aşağılanmasının önemli nedenlerinden birisi de Arap-İslâm bilimiydi. Osmanlı Medreselerinde, Türkleri aşağılayan ve onları hayvanlarla eş değer gören Arap-İslâm eserleri eğitim sisteminin temelini oluşturuyordu. Arap-İslâm aleminde Türkler, özellikle Kur’an yorumlarında insanlık düşmanı canavarlar sürüsü, insanlığa felâket getirici bir ırk şeklinde tasvir edilmiştir. İslâmi temel eserlerde Türkleri aşağılayan ifadelere rastlamak mümkündür.
(Kaynak: İlhan Arsel, Arap Milliyetçiliği ve Türkler. 1987)

Bu nedenle Osmanlılar kendilerine Türk denmesinden hiçbir biçimde hoşlanmazlardı.
“Vambéry İstanbul’da bulunduğu bir sırada, Türk okumuşları arasında, onların Orta Asya Türkleri ile ırksal ve kültürel akrabalıkları konusundaki ilgilerini araştırınca, bu okumuşlar, bu göçebe halkla ilişkileri olduğu iddia edildiği için, kendilerine hakaret edilmiş hissetmişlerdir. Onların gözünde Türk, sadece aşağı halk tabakası için kullanılan bir tanımdı.”
(Kaynak; Aktaran, Gotthard Jäschke )

Şimdiye kadar yazdığım üç bölümde; Yahudilerin gelişiyle beraber, daha baştan devşirmelere teslim edilen Osmanlı devletinin her kademesinde, Türklerin olmadığını ya da çok az ve görünmeyen yerlerde bulunduğunu anlıyoruz.

Burada; Osmanlının düşmanları önce Osman-oğulları oluyor dememde bir sakınca görmüyorum.

Başlangıçta birkaç çadırlık aşiret olan ve Türk kökenli olduğu söylenen Osmanoğulları; Amcası Dündar’ı öldürerek başa geçen Orhan’la bir gelenek başlatıyordu.

Bir başka gelenek ise; başka ırklardan ve dinlerden kadınlarla evlenerek soyunu tamamen değiştirmiş olduğunu görüyorum. Müslüman olmanın ve Müslümanlığı Gayrımüslimlere kabul ettirmenin, ırkını koruma anlamına ne kadar gelir? Osman-oğulları için bunun o kadar önem taşımadığını anlıyorum. Yukarda Osman-oğullarının evlilik çizelgesini okuduk, ardı ardına sıralanan annelere baktığımızda, Türk isimli padişahlar, doğal olarak Türkleri sevmiyor aralarına sokmuyor.

Bundan sonraki bölümde, Yahudiler dönerek ve diğer Gayrimüslimleri de inceleyerek, Hıristiyan-Yahudi-Hıristiyan düşmanlığının Türklere yüklenen Ermeni meselesinde ne gibi etkenlikler yaptığını anlatmak isteyeceğim.


3. Bölümün sonu.

Nurettin Kurtuluş