Eleştiriye Tahammül Devrimciliğin Göstergelerinden Biridir

Eleştiri ve özeleştiri üzerine oldukça fazla yazı yazdık. Zira bu konuda - TDH’nin ve de özellikle kişi, grup ya da hareketlerin, başında da PKK ve taraftarları gelmektedir- oldukça olumsuz örnekler var önümüzde durmakta olan. Eleştiriye tahammülsüzlüğün en özel örneklerinden birini oluşturmaktadır Kürt Hareketi yandaşları. Zira komünist devrimci bir bilince sahip olunmadığı gibi, demokratik tavır, davranış, hoşgörü, karşılıklı güven konusunda oldukça geride durmaktadırlar.

Eylül 4, 2009 - 22:37
 930
Eminiz ki, bunun karşısına “yılların bedel ödemesinden” tutalım da, Kürt Hareketinin maruz kaldığı baskıları da karşımıza çıkarıp, esasen hoşgörüsüzlüğün bundan kaynaklı olduğunu iddia edeceklerdir. Bunun elle avuçla tutulur, gerçekçi bir açıklama olmayacağı açıktır. Yıllardır kan, can pahasına TDH’ de bu ülkede mücadele vermektedir. Ve de Kürt Ulusal Mücadelesinin önünü açan temel dinamiktir bu durum. Sömürgeciliğin tespitinden tutalım da, tamı tamına sömürgeciliğe karşı gerçek bir komünist devrimci misali UKKTH’nı savunup uygulamaya kadar. Bugün KUKM buralarda ise, bunu Hikmet Kıvılcımlı’lardan bu yana başlatıp, 68 devrimci liderlerine ve oradan 78 li devrimci yapılanmaların rolünü inkar etmek demek KUKM’nin kendisini inkar etmesi demektir. Sosyalist devrimci mücadele ile birlikte Kürt sorunu ve mücadelesi gerçek bir raya oturmuş ve bir çok olumsuz-gerilikten arınmıştır.

Ama gelin görün ki, KUKM 80’den sonra kendine ait yolda yürürken, silahlı direniş ve mücadeleyi esas alıp ilerlerken; TDH’ni red ve inkar üstüne kurulu bir yol izlemiştir. TDH’ne karşı, sanki onu da mücadeleye itiyormuş gibi görünüp karanlık yıllarda kurulan FKBDC‘ni arka bahçesi olarak kullanmaya çalışmış ve ellerindeki olanakları yada farklı durumunu gerekçe göstererek bu Cephe içinde yer alan hareketlere kendisine bağlı bir komsomol muamelesi yapmaya çalışmıştır. Onların iradesi ve yapısını dışlayan yapısal hareket durumu bu gerekli örgütlenmeyi kısa sürede dağıtmıştır. Dağılmasının temel nedeni de; kesin ve net olarak KUKM’dir.

Geçmişten bugüne Kürdistan’da kendi iradesini tanımayanları ve kendisine tabi olup biat etmeyenleri dışlayıp, onlara karşı şiddet uygulamış bir hareket var karşımızda. Bu noktada geçmişte TDKP’ye karşı şiddeti de aşan katliamları da yapmıştır Dersim’de. Ayrıca yine Kürdistan’da çalışan diğer örgüt ve hareketlere de karşı tutumu aynen bu düzlemde, yani kendisine tabi olup, onun çalışmasına kesin – net olarak biat etmek üzerine şekillenmiştir. Bugün de bu tutumunu sürdürmektedir.

Bu temel yanlışın ötesinde olayın bir diğer boyutu da kendisine yöneltilen eleştirilere karşı devrimci eleştiri ve özeleştiri silahını kullanmak yerine; tahammülsüzlük ve şiddete varan yöntemleri esas almalarıdır. Son günlerde M.Can Yüce’nin yazılarını bahane edip bir harekete saldırılması ya da baskıya maruz bırakılmasını da bu düzlemde ele almak lazımdır. Can Yüce ya da bir başkası, Kürt Hareketi ya da onun lideri olan Abdullah Öcalan’ı eleştirebilir ya da hakaret bile edebilir. Sorun buna siyasal bir biçimde yaklaşmayı becerebilmektir. Eleştiriye karşı – hakareti kale almadan- devrimci olgunlukla yanıt verebilmektir.

Örgütler, onu idare edenlerde yaşayan canlı varlıklardır. Yaşayanlar ve eğer peygamber-tanrı değillerse hata da yapabilirler. Hata yapmamayı kendine ölçüt kabul edenler, başından hata yapmayı birebir kabullenmişlerdir. Zira eleştirinin uzanamayacağı tek şey yine eleştiridir. Eleştiri, eğer geliştirici ve ilerletici ise ondan öğrenilerek ilerlenir; eğer eğitici-ilerletici değilse de inkar edilerek doğrular ortaya konur. Can Yüce ve onun yazılarını sayfalarında yayınlayan Kızıl Bayrak Gazetesine de aynen böyle yaklaşılmalıdır. Bunun dışındaki her tavır bilinmelidir ki, araya kalın sınırları sadece yapılara değil; onun da ötesin de aynen düzenin yapmaya çalıştığı gibi halklar arasına da sınırlar çizilmesini de getirir.

Burada sorunun özü arada ne olursa olsun, devrimci olgunlukla sürece yaklaşmayı becerip, düzene karşı güçlerin birleşmesini engelleyici tavırlardan uzak durulmasıdır. Düzenin hiçbir biçimde ekmeğine yağ sürmemektir. Bir kişi ya da örgütün büyüklüğünün en önemli göstergesi eleştiriye karşı tutumudur. Bu noktada PKK ve onun liderlerinin olumlu sınav verdikleri söylenemez. Bir an önce bu tutumda vaz geçilmelidir. Yolun bir noktasına kadar olan birlikteliklerin bile karşılıklı saygıya, hoş görüye, birlikteliğe vs ihtiyaç duyduğu açıktır. Siyasal anlamda KUKM’nin amaçlarının en azından asgari düzeyde gerçekleşmesinin sübabı, Anadolu proletaryasının ve onun lider güçlerinin iradesi ile orantılı olduğu görülmelidir. Pragmatist bir ulusalcı kafasıyla düşünüldüğünde bile bu duygusal davranmayı engelleyen bir rolde olmalıdır.

KUKM ve onun çerçevesinin, eleştiri konusunda hoşgörülü, özeleştirel yaklaşım geliştirmeleri gereği açıktır. Siyasal olarak mücadele eden herkes, her kesim bilir ki, düzenin azgın saldırıları kadar kendisi gibi düşünmeyenlerin de eleştirileri olacaktır. Eleştiriyi hoş görmeyen birinin politika içinde olması olanaksızdır. Politikanın her biçiminin en önemli silahıdır eleştiri. Kendine güvenleri olanların eleştiriden kaçmaları, eleştiriye karşılık yanıtlarının saldırı ya da başka biçimlerde olması güvensizliğin dışa vurumu anlamını taşımaktadır.

KUKM’nin, bir halkın nerdeyse tamamını temsil eden bir hareketin unsurlarının attıkları adımları kılı kırk yaran düzeyde olması kesinlikle siyasetin genel kurallarındandır. Ne kadar büyükseniz o kadar göz önündesinizdir ve de inceleniyorsunuzdur.

KUKM’nin diğer yandan bu dar milliyetçi kafa yapısını sorgulaması da gereklidir. Zira bu kafa yapısı, Kürt Halkının gerçek kurtuluş yolunu göstermiyor, göstermeyecek de. Nesnel bir bakış açısı edinmeden ve de KUKM kadro, sempatizan ve taraftarlarının en önemli eksiği olan sınıfsal bakış açısından yoksunluk, hareketin kendisinin önünü tıkayan bir tıpa görevi görecektir zaman içinde. Zira gelişmelere zaman içinde nesnel bir biçimde bakılırsa, gün geçtikçe komünist devrimcilerin söylediklerinin bir bir ortaya çıktığı görülecektir. Son "açılım" sürecine bakıldığında bile komünist devrimcilerin haklılığı kendi başına ortadadır.

KUKM’nin ve Kürtlerin gerçek dostu komünist devrimcilerdir, kim ne derse desin ya da yaparsa yapsın. Ama bu dostluk içinde eleştiri-özeleştiri vaz geçilemez bir birliktelik temelidir. KUKM, artık dar ulusalcı çizgisine karşılık sınıfsal temelde eşitliği-kardeşliği-adaleti vs temel alan birlikteliklerin önünü açmak yerine tıkayıcı olmamalıdır. Zira halkların gerçek kurtuluşu olan sosyalizme yürüyen komünist devrimciler ile birlikte ortak yürümek; ezilen, sömürge ulusların tek ve gerçek kurtuluş yoludur.

TDH’nin bağrında büyümüş ve ondan nasiplenmiş bir KUKM’nin geriye bakıp, örnekleri bu çerçevede incelemesi kesinlikle her iki taraf açısından kazançtır. Mesela Denizlerin idamını engellemek için Mahirlerin giriştiği büyük eylem ve sonunda onlar için feda süreci incelenecek özel bir örnektir. Mahirler onları kurtarmak adına kurtarmaya çalıştıkları Denizlerden daha erken ölüme gitmişlerdir. İşte Devrimci Dayanışmanın en güzel ve öne çıkarılması gereken örneklerinden birisidir bu.

Genel olarak dünya ölçeğinde kriz, onun sınıfsal sonuçları, dünyanın dört bir yanında yükselen sınıf mücadelesi sürecinin yaşandığı bir ayakta, tüm dünya muhalif güçlerinin birlikteliği; özgürlük, devrim ve sosyalizm açısından, gerçek kurtuluş uğruna daha bir önemli hale gelmiştir. Her zamankinden daha fazla birlikte, ortak harekete, çeşitli düzlemlerde beraber yürümeye ihtiyacın olduğu bir zemin daha bir öne çıkıyor. Herkesin belli ilkeler çerçevesinde birliğinin sağlanması gereğinin öne çıktığı bu süreçte, eleştiriye karşı tavır ve tutumda bu kadar dayatmacı olmak, gereksiz, zamansız çatışmalar içine girmek düzenin öldürücü darbelerinin önünü de açacaktır.

Devrimci Dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacın olduğu özel bir süreçten ve sınama alanından geçmekteyiz. Herkesin bu bilinçle, bu düşünsel ve pratik ihtiyacın gereklerini kavrayıp ilerlemesi gereken zorlu bir mücadele vermesi gereği açık ve nettir.

YAŞASIN HAKLARIN KARDEŞLİĞİ VE BİRLİĞİ
KAHROLSUN FAŞİST SÖMÜRGECİ DİKTATÖRLÜK
YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ
YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK YAŞASIN SOSYALİZM

03.09.2009
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )
http://ateshirsizi.net