Dersim'de Tunceli Üniversitesi ile ilgili açıklama...

Tunceli Üniversitesi, Dersim’i Asimile Etmeye Dönük Yeni Bir Seferin Sıçrama Tahtası mıdır? Yoksa Dersim Halkının Yaşam Tarzına Saygılı, Demokratik, Bilimsel Bir Eğitimin Yuvası mıdır? Yaşamakta olduğumuz çağ itibariyle, insanlığın kendi toplumsal pratiğinde ortaya çıkan çeşitli sosyal ve teknik sorunları, süreçleri anlama, aşma ve toplumun kolektif faydasına hizmet edecek bilimsel bilgiyi üretme kurumları olan/olması gereken üniversiteler, ülkemizde, ne yazık ki neo-liberal ekonomi politikalarının ve buna uyarlı birtakım “sosyal projelerin” manivelası olarak kullanılmaktadırlar.

Kasım 5, 2011 - 19:49
 752
1980’li yıllardan günümüze adım adım tasfiye edilen, küresel piyasanın ihtiyaçlarına göre yeninden yapısı, işlevi ve hedefleri değiştirilen devlet üniversiteleri ve hızla yaygınlaştırılan vakıf üniversiteleri, özel üniversiteler; gelinen aşamada, üniversitelerin, siyasi iktidarların ekonomik, sosyal ve siyasal faaliyetlerinde, ülke genelinde bilhassa küçük illerde, etkinlikle kullandıkları araçlara dönüşmüş durumdadır.

Üniversiteler, bilimsel bilginin üretildiği ve bu üretimin de özgür bir eğitim pratiğiyle toplumsallaştırıldığı kurumlar olmak durumundadır. Üniversiteler, insanlığın günümüze taşıdığı ilerici kültürel mirasa saygılı olan ve bu mirası sahiplenerek koruyan, geliştiren bir misyon da taşımak durumundadır.

Böylesi bir misyona sahip olması gereken üniversiteler, kurulu oldukları yerellerdeki kültürel dokuyla ve toplumsallıkla sosyal, kültürel ve ekonomik açılardan çok yönlü ilişkilenerek yerelin faydasına dönük önemli roller oynayabilecek bir potansiyel de taşımaktadır.

Bilhassa ülkedeki hâkim siyasal anlayışın, inancın, mezhebin dışında kalan ve kendine özgü yaşam biçimi, inancı, kültürü, ritüelleri olan yerellerde, üniversitelerin bahsini ettiğimiz “rol” kapasitesi daha da artmaktadır.

Dersim açısından konuya bakarsak; kuruluşundan günümüze Tunceli Üniversitesi’nin ve üniversitenin faaliyetlerinin birinci dereceden sorumlusu rektör Durmuş Boztuğ’un pratikleri; bahsini ettiğimiz yerel ve üniversite ilişkilenmesinde, “yerelin çıkarlarını zedeleyen ve ona zarar veren” bir nitelikle karşımızda durmaktadır.

Bilinmelidir ki Dersim halkı ve Dersim’de on yıllardır insanca bir yaşam ve gerçekten demokratik bir ülke için çalışmalar yapan demokratik kitle örgütleri, yaşanmakta olan gelişmelere seyirci değildir ve kesinlikle, Tunceli Üniversitesi üzerinden geliştirilmek istenen ve Gülen Cemaati’nin baş aktörü olduğu asimilasyon saldırısına sessiz kalmayacaktır!

Yine hatırlatmak isteriz ki burada, Dersim topraklarındayız! Her karışında, toprağında, vadisinde, nehrinde, ormanında, dağında… Zamanın tarihleştirdiği nice zulüm, imha, katliam, inkâr ve asimilasyon saldırıları ve buna karşın kendi özgün varlığını koruyabilmiş bir Dersim’in bugününü temsil ediyoruz.

Dersimliler, bu sürecin takipçisi olacaklardır. Nitekim 22 Ocak 2011’de binlerce Dersimli’nin Gülen Cemaati’ne ve uygulanmak istenen asimilasyon politikalarına karşı hep bir ağızdan haykırdığı tam da bu gerçekliktir!

Dersim’in tüm kurumlarıyla tek yürek olup asimilasyona hayır haykırışı, aynı zamanda bir çağrı ve uyarıydı.

Çağrı: bugün Dersim üzerinde gerçekleştirilmek istenen asimilasyon politikalarının önemli bir sac bir ayağı olarak kullanılan Tunceli Üniversitesi’neydi!

Bu çağrı, üniversite için, “cemaatçi örgütlemenin sıçrama tahtası olmaktan vazgeç” çağrısıydı.

Aynı zamanda bir uyarıydı!

Uyarı: Tunceli Üniversitesi’ne son birkaç yılda birbiri peşi sıra Gülen Cemaati’nin Dersim’e açtığı özel okullara “Dersim halkının yaşam tarzına saygılı, demokratik, bilimsel eğitim anlayışı yaşam bulmadıkça ortaya konan tepki artarak sürecektir” uyarısıydı.

Bilinir ki Dersim, nüfusunun tamamına yakınının Alevi-Kızılbaş inancına mensup olduğu bir coğrafyadır.

Alevi-Kızılbaş inancı, Dersim halkının yaşam biçiminin birçok anına rengini veren ve yüzyıllardır kendine özgü anlamlarıyla bu güne taşınmış bir inançtır. Bu özgünlüğe karşı Osmanlı’dan Cumhuriyet’e dek katliamlar, sürgünler, yok saymalar… Her dönemde farklı araçlar üzerinden fakat aynı hedef doğrultusunda hayata geçirilmiştir.

Bu hedef, Dersim’i kendi tarihinden, kültüründen, inancından, dilinden soyundurarak, ona yeni bir elbise biçip, teslim almaktır.

Bugün, resmi sayımlara göre Dersim’de toplam 83 bin insan yaşamaktadır. İşte böylesi küçük bir kent gerçekliği içersinde, 22.05.2008 tarih 5765 sayılı kanunla kurulan Tunceli Üniversitesi, başlangıçta Dersim halkı tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.

Dersimli’ler, üniversiteyi ve üniversitenin hocasıyla, öğrencisiyle, memuruyla ve Dersim’e kazandıracağı ekonomik girdiyle ve yaratacağı insan çeşitliliğiyle memnuniyetle karşılaşmıştır.

Öyle ki üniversitenin ilk öğrencilerini aldığı ancak altyapısının yetersiz olduğu koşullarda, biliniri ki (yine Türkiye’de müstesna bir örnek olarak) Dersimliler, evlerini dışarıdan gelen öğrencilere açmışlar, onları sahiplenmişler, çocuklarıyla bir tutmuşlardır.

Böylesi bir ortamda kurulan üniversitenin, başına da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kurucu Rektör olarak Durmuş Boztuğ atanmıştır.

Atandıktan sonra Dersim’in sosyo-kültürel farklılıklarına ve duyarlılıklarına saygıyla yaklaşacağı, onunla çatışmak yerine dengeci olacağı izlenimi yaratan ve bilimsel, akademik kriterlerle özgürlükçü bir yönetim sergileyeceği mesajı veren Boztuğ, aradan geçen birkaç yıllık kısacık süre zarfında, ortaya koyduğu pratiklerle üniversitenin hangi saiklerle Dersim’in bağrına yerleştirildiğini ayan beyan ortaya sermiştir.

Tunceli Üniversitesi, gelinen aşamada, bilimsel bilginin üretilip, toplumsallaştırıldığı bir kuruluştan ziyade, bugün AKP’nin Alevi ve Kürt açılımlarından sorumlu bir kurumu gibi hareket etmektedir.

Kadrolaşma, Üniversitenin Yaşadığı Sorunlar ve Cemaatçi Asimilasyon

Bilimsel çalışmanın ve eğitimin yapılabileceği altyapıdan yoksun olan; öğrencilerin barınma, derslik, beslenme gibi birçok temel ihtiyacında da ciddi sıkıntılar yaşayan Tunceli Üniversitesi’nde, tüm bunların yanı sıra artarak devam eden cemaatçi kadrolaşma ile üniversite öğrencilerini de kendi kıskacına alan ve özellikle Dersimli çocukları ve gençleri kendisine hedef seçen Gülen Cemaati, bugün Dersim’i ve Dersim halkını rahatsız eden ciddi bir soruna dönüşmüş durumdadır.

Bugün, Tunceli Üniversitesi, ayan beyan AKP hükümetiyle, onunla dirsek temasında olan Gülen Cemaati ve bu gibi mandacı, gerici tarikatlarla birlikte çalışmaktadır.

Üniversite kadrolarından yalnızca birkaç tanesi, adeta yerelin dinamiklerine “sus payı verircesine” göstermelik olarak ilerici, demokrat bilim insanlarına açılırken, geri kalan çok büyük çoğunluk, doğrudan doğruya tarikatlarla yahut AKP hükümetiyle ilişkili gerici ve bir misyon sahibi öğretim görevlilerine açılmaktadır.

Tunceli Üniversitesi, Gülen Cemaati’yle son derece etkin bir temas içerisinde, Tunceli Valiliği’nin himayesinde ve desteğinde, planlı, programlı bir örgütsel faaliyet içerisindedir.

Öğrenci evleri açılmakta, tarikatın kadroları (öğretim görevlileri ve özel okul öğretmenleri) için evler açılmakta, yurtlar açılmakta; Dersim’in en yoksul ailelerinin çocukları ilçelerden, köylerden toplanmakta ve Gülen Cemaati’nin başka şehirlerindeki yurtlarında istihdam edilerek bu cocuk yaşta insanların en masum duyguları sömürülmekte; Dersim merkezinde ise Dersimli çocuklar ve gençler, gerek okullarda gerekse bu evlerde “Sünnileştirilmek” suretiyle, “Türk – İslam Sentezi”nin bugünkü durağı olan ABD’ci liberal-muhafazakâr İslam, Dersim’i orta ve uzun vadede “fetih etmek” istemektedir (!)

Bir kez daha ifade edilmelidir ki Dersim halkı, üniversitesine karşı değildir.

Dahası, şehre üniversite getirilmesi için elinden gelen çabayı ortaya koymuştur. Ama Dersim halkı ve onların demokratik kurumları, Dersim’i asimile etmeye dönük bu yeni seferde, bir sıçrama tahtası olma yolunda ciddi adımlar atan üniversite anlayışına karşıdır. Buna sessiz kalmayacaktır!

Dersim halkının, AKP’nin ve Sayın Boztuğ’un “Alevi açılımlarına”, “Kürt açılımlarına” ihtiyacı yoktur!

Yüzyıllardır, onca zulme rağmen bugüne taşıdıkları gelenek ve göreneklerini, bundan sonrada yarına taşımaya muktedirdir Dersimliler.

Üniversite ve onun Rektörü, Dersim halkının inancı üzerinden politika kesin olarak terk etmelidir!

Gülen Cemaati, açtığı okulları kapatmalı ve sadece Dersim’de değil, tüm Türkiye’de; kişiliği, benliği henüz olgunlaşmamış çocuk yaşta insanların masum duygularını sömürerek, İslam adı altında, ABD ve AB emperyalistlerine biat eden kullar tarikatı yaratma faaliyetlerini sonlandırmalıdır!

Tunceli Üniversitesi kendi asli sorumluluğunu yerine getirmelidir. Dersimliler’in kutsal mekânlarından, ceminden, semahından elini derhal çekmelidir!

Sayın Boztuğ, Alevi açılımının memuru gibi davranmayı bırakmalıdır!

Zira Dersimliler o açılma sığmadı, sığmayacaklar. Farklı yaşamlara gösterdikleri saygıyı kendileri de beklemektedirler. Rektör kimliğini kullanarak ısmarlama cem, Dersim Kızılbaş-Alevi inancının da bir unsuru olan Semah’ı “seyirlik oyun” haline getirme çalışmalarından da vazgeçmelidir!

Sayın Boztuğ, Ekim 2011 içerisinde planladığı ve “semahı” bir gösteri malzemesi olarak kullanma girişiminden vazgeçmelidir!

Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ibadet pratiği, seyirlik gösteri olarak sunulamaz!

Semah, Alevi-Kızılbaş inancının bir ritüelidir. Bir ibadet biçimidir. Kutsaldır!

Dersim’in kutsalına dil uzatanlar, isimlerini kullananlar ve hele ki onları “gösteri” amacıyla politikalarına meze yapmaya kalkışanlar, Dersim halkının öfkesiyle yüzleşmeyi de göze almak durumundadırlar!

Tunceli Üniversitesi, bu gibi politik hamlelerin yanı sıra kendi idari yapısında da gerçek niteliğini ortaya koyan bir dizi önemli örnek de barındırmaktadır.

Dersim halkının dikkatle takip ettiği bazı çarpıcı gelişmeleri, kısaca aktarmakta fayda görüyoruz:

Öncelikli olarak, çoğunlukla Elazığ’daki Fırat Üniversitesi’nden ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden getirilenlerle cemaatçi, Türk-İslam sentezci kadrolaşmanın yaygınlaştırılması; beri yandan ise demokrat, ilerici olarak bilinen akademik ve idari kadroların son süreçte üniversitenin söz ve karar mekanizmalarından daha da dıştalanması ve kimi öğretim elamanlarının görev sürelerinin ise uzatılmaması… Bilinmelidir ki Dersim halkınca yakından takip edilmektedir.

Yine Sayın Rektör, Edebiyat Fakültesi’ni; Sivas’tan gelen ve hiçbir akademik formasyonu olmamasına rağmen, Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi bölümünde ‘Sosyoloji’ derslerine giren; İlahiyatçı Doçent Hüseyin Yılmaz’ın denetimine vermiştir.

Yalnızca Eylül ve Ekim aylarında Sosyoloji bölümü için biri öğretim görevlisi, ikisi araştırma görevlisi olmak üzere üç ilahiyat fakültesi mezunu işe alınmış durumdadır.

Edebiyat Fakültesi Dekanlığı tarafından, Tarih, Türkçe ve Felsefe bölümleri için açılan kadroların, Türk, İslam sentezci bir anlayışın etkin propagandası için ayrıldığı açıkça görülmektedir.

Bir başka çarpıcı örnek, uzman çavuşluktan güvenlikçi olarak alınan bir kişinin, üniversite idaresi içerisinde jet hızıyla basamakları tırmanarak, “sivil savunma uzmanı”, “güvenlik amiri”, “ÖSYM sınav kayıt sorumlusu”, “yazı işleri sorumlusu” gibi süper yetkili bir görevli haline gelmesidir.

Benzer şekilde, üniversite lojmanlarında kalan memurların, hocalara yer kalmadı diye çıkartılması fakat bu dairenin Sivas’tan gelen bu üstün vasıflı kişiye tahsis edilmesi; yetmedi gibi söz konusu kişinin beden eğitimi mezunu eşinin, Tunceli Üniversitesi Meslek Yüksel Okulu’nda Kuaförlük Bölümü’ne ALES’siz ÜDS’siz, tecrübesiz biçimde öğretim görevlisi olarak atanması ve yine bir başka uzman çavuşun yemekhanede memurluğa getirilmesi...

Benzer biçimde açılan yüksek lisans öğrenci kontenjanları için gerçekleştirilen alımlarda derinleştirilen kadrolaşmanın izleri rahatlıkla görülmektedir.

Mülakatlarda, kullanılan takdir hakkının bize apaçık anlattığı da yine kadrolaşma gerçekliğidir.

Kadrolaşma o denli yaygınlaşmıştır ki, gelinen aşamada Tunceli Üniversitesi’nde yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen Olmuştur.

İşte bir özet olarak geçtiğimiz bu üniversite gerçekliği karşısında, Tunceli Üniversitesi İzleme Komisyonunu oluşturarak, Dersim halkının 22 Ocak’ta tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta verdiği mesajın takipçisi olmak durumundayız.

Oluşturacağımız Komisyon, Tunceli Üniversitesi’nde yaygınlaşan cemaatçi kadrolaşma ve özellikle Rektör tarafından inancımız ve kültürümüz üzerinde, yaşam biçimimize aykırı bir biçimde gerçekleştirilen çalışmalar karşısında hayata geçireceği faaliyetlerle Üniversiteyi yakından takip edecektir.

Belli aralıklarla açıklayacağı raporlarla, Dersim halkını ve kamuoyunu bilgilendirecek ve gerektiğinde de Dersim halkının demokratik tepkisinin örgütleyerek kimliğimize ve kültürümüze sahip çıkacaktır.

Biz Dersim halkının yaşam tarzına saygılı, demokratik, bilimsel eğitimin merkezi olacak, Dersim coğrafyasının sosyo-kültürel ve politik dokusuna uygun bir üniversite istiyoruz.

Gülen Cemaati’nin, Dersim hakkında bizzat Fetullah Gülen’in ağzından ifade ettiği “Türkiye’de Kızılbaş meselesi geliyor. Şimdi bunların içinde mollalar, hocalar, şeyhler, dindarlar var. Açtığımız okullarda ve kurslarda bunlarla diyalog kurabiliyoruz. Fakat Türkiye’de Tunceli civarındaki Aleviler, ben Alevi demiyorum. Onlar Alevi değildir. ...bunların dinleri yoktur.” sözleri, bugün cemaatçi örgütlemenin eğitim üzerinden ortaya koyduğu politikayı, üniversitedeki kadrolaşmayı ve özellikle Rektörün, Alevi meselesine yaklaşımını daha açık anlamamızı sağlıyor.

Öyle görünüyor ki ortaya konan çaba, Gülen Cemaatince “Alevi” görülmeyen Dersimlilere ABD’nin, AB’nin ve onarlın sadık kulu AKP’nin istediği “Alevilik”i öğretme çabasıdır.

Sayın Rektörün, sık aralıklarla Cemevi’yle basına poz vermesi, sürekli Alevilik üzerine açıklamamalar yapması, açılımın memuru gibi davranması, rektör kimliğini kullanarak, Dersimli “dedeleri” toplaması, semah’a el atması, açıktan gözlemlenen kadrolaşma koşturmacası; üniversitenin bunca sorunu varken, sadece Sayın Rektörün çalışkanlığıyla açıklanamaz.

Biliyoruz ki, tüm bunları karşısında Dersim’de çalışma yapan bütün demokratik kurumlar muhataptır ve yaşananların takipçisidir. Bizler bu doğal takipçiliğin, “İzleme Komisyonu” gibi kurumsal bir yapıyla daha da ileriye taşınacağını biliyor ve bütün demokratik kurumları bu komisyonun bileşeni olmaya çağırıyoruz.

DEDEF - Dersim Kültür Derneği (DKD)

Tunceli Üniversitesi Öğrenci Derneği (TÜÖD)

DHF - Dersim Demokratik Haklar Derneği