BİRLİKTE SEYREDECEĞİZ DOĞAN GÜNÜN GÜZELLİĞİNİ

Ellerimizde al bayraklarla yürüyoruz mezarlığın içine. Telsiz sesleri karışıyor düşlerime. Her adımda, biraz daha yaklaşıyorum sana, size. Megafondan gelen sese eşlik ediyorum ama sigara vurgunu ciğerlerim buna daha fazla müsaade etmiyor.

Mart 8, 2005 - 11:41
 1.6k
Başımda bir şapka var, görsen gülerdin. Hani o şarkıda diyor ya ?Güneş alnımızı yakıyor, beş bin kardeş yürüyor güneşe? Beş bin yokuz ama güneş gerçekten alnımızı yakıyor. ?Beşli kortej oluşturalım? uyarısıyla ?beşli? olmaya çalışıyorum. Megafondan yine aynı ses, ?Selam olsun bininci günde direnenlere!?

Alkışlarla geliyoruz, ıslıklarla. Bin gündür direnmek için aslan gibi bir yürek taşımak gerek göğüs kafesinde. Bizim aslanlar burada yatıyor. Ellerimi iki yana açıp bağırmak istiyorum. ?Cebeci!... Cebeci bak yine bayraklarla geldik sana!? Cebeci Mezarlığı?nın göğsü kalabalık. Her bir düşenimizi bir kahramanlık nişanı gibi takıyoruz Cebeci?nin sol göğsüne. Mağrurluğu bundan. Koynunda yiğitler barındırdığından.

Yokuştan aşağı iniyoruz, kalabalık. Bayraklar, bayraklar... Kızıl bayraklar. Devrimin sembolü bayraklar. Rüzgarda o kadar güzel dalgalanıyor ki...

Bundan bin gün önce, ilk sizi getirdik buraya; soğuk bir kış günüydü. Ellerimiz kavuşmuyordu birbirine. Siz ağır ağır ilerliyordunuz cenaze arabasında, biz ağır adımlarla ardınızda. İlle de yumruklarımız... Havada sımsıkı. Yürüdük ağır ağır. Bazen hiç konuşmadan öyle susarak voltaya durduğumuzda olurdu. Sanki voltadaydık mapusta. Yürüdük, söyleştik. Söyleştik yürüdük. Üç yıl oluyor sizi buraya getireli.

Sonra... Kimleri taşıdık al bir gelin gibi zılgıtlarla? Bayraklı tabutlarla. Karanfillere bezediğimiz kimleri kimleri?.. Birer birer öptük alınlarını...
Kiminin 'Mezarımın başında türkü yakın.'dı vasiyeti; kiminin davullu, zurnalı halay.

Sizi getirdiğimizde, çok yağmur yağdı. Sel aldı Gazi'yi. Bulutlar ağlıyordu sanki ama hep dik tuttuk başımızı. İki damla yaş aktıysa gözümüzden, karışıp gitti o deli yağmurlara, aldırma. Yağmur dosttur adama, saklar gözyaşını. Tam tepenin başında yolumuzu kesen haramiler, göremedi gözyaşımızı.

Bin gün olmuş sizi buraya getireli. Bin gün, dile kolay.
Sen orada yatıyorsun, yanında Rıza Poyraz. Başucunda Şenay, Gülsüman. Aşur, Fırat, Şefo az yukarıda.
Nilüfer, Seyhan yan yana. İkisi de kafa kafaya vermiş gülümsüyor gibiler. Bin gün olmuş, bin gün. Bin açlık günü. Bin gündür aç ama onurlu kalmak. Aslan gibi yürek işi.

Her gelişimizde, sanki Cebeci alkış tuttu bize. Bir devrimci daha düştüğünde toprağa, hüznünü takıp bir kuşun kanadına, dağlara yolladık. Dimdik durmalıydık. Öyle sizin gibi, aslan yürekli. Daha çok tabut taşıyacaktı bu omuzlarımız. Omuzlarımız nasır tuttu da bin gündür eğilmedi bu baş.
Mapustaki halayları hatırlarım hep, yolumuz Cebeci'ye düştüğünde. Ortada yanan ateşin alevi, yüzümüzü yalardı. Ter içinde kalırdı halaylarımız. Öyle halaylardasınız yine.

Size karanfil getirdik. Baş ucunuza koyduk. Mezarcı çocuklar yine gelip sokuldu yanımıza. Utangaç, ezik yüzleriyle. Ellerinde eski, yıpranmış pet şişeler. Para istediler; verdim bütün bozukları.

Tam, sizin en çok olduğunuz yerde, tam da Cebeci'nin kalbinin attığı yerde; tam, senin ve Zeliha'nın olduğu yerde, kocaman bir pankart açtık. 'Sonuna, sonsuza, sonunuza kadar direneceğiz' yazıyordu.
Gazeteciler, ardı ardına basıyordu deklanşöre. Grup Yorum vardı yine türkü türkü. 'Bize Ölüm Yok' diyordu, haklıydı. Direnenlere ölüm yoktu. Gerçekten ölenler, yaşarken çürüyenlerdi. Kör, sağır, dilsiz olanlardı. 107 tabutu, diri diri yakılanları görmezden gelenlerdi. Ölenler onlardı. Senin yanına geldim sonra. Dokunmak istedim gece karası saçlarına. Halaylarda savrulan, ay ışığının düştüğü saçlarına. Sen, o gömütün içinde miydin? Buna hiç inanmadım. Çünkü, o fotoğrafında gülüyordun hala. Hak etmişlikti bu ömrü, ekmeğine doymuşluk. 'Üstü kalsın' diyebilecek kadar sunabilmekti bir ömrü kavgaya, kavgamıza...

Bin gündür yatıyordu burada bizimkiler. Bizim kardeşimiz, evladımız, yoldaşımız, anamız, yarimiz. Bizimkilerdi Cebeci'nin bağrındakiler. Her geldiğimizde ıslıklarla ve alkışlarla geleceğiz. Ama ille de bayraklarla aşacağız o tepeyi. O bayraklar ki, bir gün dikilecek zulmün burçlarına.
Her biriniz, ellerimizde bayrak bayrak. Birlikte seyredeceğiz doğan günün güzelliğini. Sancısını birlikte çektiğimiz gibi...

Seval Alp