Anooshirvan Miandji: 'Çocuk kişiliği temel kişiliktir.'
Küçük Kara Balık başta olmak üzere Samed Behrengi kitaplarını Farsçadan çeviren Anooshirvan Miandji’nin yoğun ilgi gören ilk çocuk kitabı Samanadam’dan sonra şimdi iki yeni çocuk kitabı daha Bilgi Yayınevi tarafından yayımlandı: Filozof Meşe ve Muz Cenneti. Kitaplarında öykülerle felsefeyi harmanlayan ve çocukları sorgulamaya yönelten Anooshirvan Miandji ile bir söyleşi yaptık. Merhaba, öncelikle sizi biraz tanıyalım. Anooshirvan Miandji kimdir?
Neden çocuk kitapları yazıyorsunuz? Çocukların dünyasına girmek nasıl bir duygu?
Bir yazar demiş ki en iyi kitaplar, büyükler için çocuk dilinde yazılan
kitaplardır.
Şimdi biliyorsunuz ben başta pozitif bilim okudum sonra da üzerine sosyal
bilimlerde doktora yaptım. Pozitif bilimden yani ölçülebilir bir alandan
ölçülmesi zor olan bir alana geçince ona da ölçü getirmek istersiniz, bu yüzden
pozitif bilimcilerin sosyal yaklaşımları hep ilgi çekici olmuştur. Bir anonim
söz der ki “bir şeyi ölçemiyorsanız, yönetemezsiniz.”
İnsanın üç kişiliği vardır, çocuk kişiliği, olgun kişiliği ve ebeveyn kişiliği.
Çocuk kişiliği temel kişiliktir ve bu yüzdendir ki çocukları mutlu ve bilge olan
toplumlar daha müreffeh olur. Düşüncelerimi insanlara aktarırken mümkün
olduğunca sadeleştirmeye çalıştım, bunu yaparken çocukların dünyaya nasıl
baktıklarını, daha doğrusu ben çocukken dünyaya nasıl baktığımı ölçü aldım ve
fark ettim ki çocuklardaki sonsuz sorgulama ve merak duygusu itici güçtür.
Dünya bana şunu öğretti: “Vazgeçmeyenler için her zaman bir olasılık daha vardır.”
İlk çocuk kitabınız Samanadam’dan sonra, yine iki yeni çocuk kitabıyla
karşımızdasınız. Yeni kitaplarınız Filozof Meşe ve Muz Cenneti için neler
söylemek istersiniz. Çocuklar bu kitaplarınızda neler bulacaklar?
Teşekkür ederim. Biliyorsunuz Samanadam aslında gündelik dilde sorgulamayı
aşılayan ve bir yerde de farkındalıkların zenginlik olduğunu hatırlatan bir
kitaptı, orada elmas samanadamı reddettiğinde, samanadam sevmekten vazgeçmiyor,
şimşekten sonra yanıyor ama hikâye paradoksal bir şekilde devam ediyor. Filozof
Meşe’de toplumsal ataletin yol açacağı sorunlar ve bireylerin sorumluluk alma
bilincini sorgulamak istedim. Muz Cenneti ise tam bir distopya örneği. Bir muz
için aya kadar giden bir maymun, gitmeden önce, giderken ve dönerken neler
yaşıyor, ne dersler çıkartıyor, bunu bir bilimkurgu hikâyesi şeklinde aktarmaya
çabaladım. Her üç kitap yani Samanadam, Filozof Meşe ve Muz Cenneti çocuklar
kadar büyüklerden de ilgi gördü, bu bana farklı bir bakış açısı kattı.
Samanadam kitabında olduğu gibi Filozof Meşe ve Muz Cenneti kitaplarında da
anlatılan hikâyelerin içinde felsefe temel bir yer tutuyor. Bu durumun sizin
için özel bir anlamı var mı?
Felsefe bir eski yunan etkinliğidir ve Latincede düşünmeyi sevme anlamına gelir.
Ne gariptir ki antropolojide bizim insan türü olarak adımız da Homo sapiens
sapiens yani düşündüğün düşünen insan türü demektir.
Bakın ne diyeceğim; dağları, denizleri, ormanları sevenlere sözüm yok, ama
bunları biz var etmedik. Evrene karşı çaresizliğimizi teselli edecek tek savımız
nedir, belki düşünce üretme olasılığımızdır, bizi ayıklayan tek gücümüz. Bu
yüzden ben, kitabevlerini ve kütüphaneleri dolduran kitapları seviyorum.
Eğer her şeyi insan yapıyorsa, insanı ne insan yapıyor, çünkü insan kalitesi
değişince işin de kalitesi değişiyor. İşte bunu sınırlarını çizen felsefedir.
Yazmaya devam ediyor musunuz? Yeni projeleriniz varsa bunlardan bahsedebilir
misiniz?
Açıkçası ben Samanadam’ın bu kadar başarılı olacağını hiç öngörmemiştim. Düşünün
bir okulda öğrenciler kendi kendilerine onlarca samanadam yapmaya karar
vermişler, herkes kendi samanadamını yapmış ve onun için kendi hikâyesini yazmış.
Eski montunu pabuçlarını samanadamına giydirenler vardı.
çocuklarla buluştuğumda gözlerinde ve sorularında ne gördüm biliyor musunuz? Bir
kere hikâyenin yazarını görmek istediler, yani yazar ile eser arasında bağ
kuruyorlar, buda şu demektir; güzel şeyler yazmanız yetmiyor, gerçekten ve
gerçekten güzel insan olmalısınız yoksa çocuklar bunu anlıyor, saf olanla saf
olmayanı ayırt edebiliyorlar.
Başka bir okulda neredeyse sınıftaki tüm çocuklar filozof olmak istiyordu. Böyle
olumlu tepkiler gelince sağ olsun yayınevi beni yeni eserler yazmaya teşvik etti
ve tüm imkânları ile arkamda durdular. İlk aşamada eser sayısını üçe çıkardık,
şu anda bilim felsefesi ve dil felsefesi üzerine yeni hikâyeler yazıyorum,
olgunlaştıkları zaman onları da yayınlayacağız.
Neler yapmamamız gerektiğini önce bilmeliyiz, bunlar sağlıklı bir toplum için
etik değerlerdir. Kısmet olursa, yeni eserlerde de mümkün derecede yalın bir
dille aklın ve gönlün sınırlarını sorgulamaya devam edeceğim.
Çocuklara diyecek son sözüm şudur: Sizi seviyorum, sevgiyle kalın.
Söyleşi: Mesut Örs
Kaynak:
edebiyathaber.net (24 Eylül 2018)