25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Hayır Haftası

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Hayır Haftası Nedeniyle Kadınlar Alanlardaydı 25 Kasım.47 yıl önce 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde, Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabel kız kardeşlerin askerler tarafından tecavüz edilip öldürülmelerinin yıldönümü.

Kasım 30, 2007 - 18:08
 3k
Baskıya, zulme ve diktatörlüğe direnen kadınların, maruz kaldığı şiddetin mücadeleye dönüşmesinin simgesi haline gelen gündür.

25 Kasımda Kadınlar Şiddete Karşı Kadın Dayanışmasını Örgütleyelim sloganıyla alanlardaydılar. İstanbul’da Galatasaray meydanında değişik bağımsız-feminist ve değişik sol ve Kürt gruplarından kadınlar bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar.

Basın açıklamasında, "Resmi kayıtlara göre Türkiye’de geçen yıl 72.643 kadın şiddete maruz kalmakta,kadınlar namus cinayetlerinde öldürülüyor,sokaklarda hakarete uğruyor,kocalar hastanelik edene kadar dayak atıyor,akrabaları tarafından tecavüze uğruyor,öğretmenler tarafından aşağılanıyor,göz altında taciz ve tecavüze uğruyor,köyleri basıldığında erkek devletin kadınlar üzerinde sürdürdüğü savaşın muhatabı oluyor. Bunlar resmi kayıtlar bir de resmi olmayan nice kadın var" dediler.

Sıcak Yuva mı Şiddet Yuvası mı Belli Değil

Açıklamalarına devam eden kadınlar "Küçük kız çocuklarıyken sıcak aile yuvası denen evlerde, eğitim yuvası denen okullarda bedenimize değen, anlamını dahi bile çözemediğimiz eller; kocalarımızın yatakta zorlayarak tatmin ettiği cinsel saldırganlıklar; işyerindeki usta başların tehditleri altında katlandığımız sarkıntılıklar; dev plazalardaki ofislerde dinlemek zorunda kaldığımız cinsel imalar; gözaltında copların ve postalların eşliğinde uğradığımız tecavüzler, 8m2lik F-tipi hücrelerde maruz kaldığımız tacizler, tecavüzler devletin bekası adına köy meydanında çırılçıplak soyulmalarımız, “namus” adına katledilmelerimiz şiddetin sistemli bir politika olduğunu göstermektedir" dediler.

Sorumlu Patriyalka- Kapitalizm ve Sömürgecilik

Açıklama, Biz kadınlara yönelen şiddet, Patriarka ve kapitalizmin kadın bedeni ve emeği üzerideki denetim ve iktidarlarını zor yoluyla korumanın aracı; şiddet kendilerini bedenimizin “sahibi” zanneden erkeklerin en birincil baskı ve kontrol aracı. Bu gün militarizmle, ordularla, askeri vesayet rejimleriyle, savaş politikalarıyla, her gün yükselen şovenizmle güçlenen şiddet, erkek egemenliğiyle birleşip kadınlar üzerindeki baskısını daha da arttırıyor" ifadeleri ile devam etti.

Kürt kadınları ile dayanışma

Tüm kadınların şiddete maruz kaldığını ama Kürt kadınların karşı karşıya kaldığı şiddetin çok daha fazla ve Kürt kadınlarının can güvenliğini tehdit ettiğini beliren kadınlar açıklamalarına şöyle devam ettiler:

"Başta Kürt kadınları olmak üzere bu topraklardaki tüm kadınların özgürlük mücadelesini sindirilmeye çalışılıyor. Dinsel ve milliyetçi muhafazakârlığın erkek egemenliği aracılığıyla örgütlediği şiddet, biz kadınların yaşam alanlarını sınırlamayı hedefliyor.

Bugün yaşadığımız topraklarda en çok, baskıya, kimliksizleştirmeye, örgütsüzleştirmeye, inkar ve imhaya direnen Kürt kadınlarına yönelik baskı ve saldırılar var. Binlerce oy alarak milletvekili seçilen mücadele arkadaşlarımız Sebahatler, Sevahirler, Fatmalar tek tek hedef tahtasına oturtulurken, cinsiyetçi şoven medya tarafından hedef gösteriliyorlar.

Bugün 25 Kasım. Bugün şiddete karşı kadın dayanışması Fatma Kurtulan’la dayanışmaktır diyoruz. Bugün kadın dayanışmasının anlamı evde dayak yiyen kadınla sesi bastırılmaya çalışılan Kürt kadınlarının ellerini, mücadelelerini birleştirmektir diyoruz. Bugün şiddete karşı kadın dayanışması, fuhuştan başka seçeneği kalmayan travesti Hülya’nın da, namus adına katledilen Güldünya’nın da katillerinin aynı olduğunu görmektir diyoruz. Katil erkek egemenliğidir. Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir diyoruz."

Basın açıklaması şiddet mağduru kadınların tanıklıkları ile devam etti.

Tanıklıklar

HETEROSEKSÜEL OLMAYAN -
Adı Ece’ydİ. Travestiydi. Bu nedenle önce ailesi ve arkadaşları tarafından “sapık” ilan edildi, dışlandı, evden kovuldu, hiçbir işe uygun görülmedi. Bursa’da yaşıyordu.Uzun süre iş aradı. Bursa’da yaşıyordu. Ama İstanbul, Ankara, İzmir olsa da fark etmezdi.
Karnını doyurmak için fuhuştan başka seçenek, başka iş bulamadı.
Cinsel ilişkiye girdiği bir adam tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

KÜRT KADIN
Adı Türkan’dı. 2002 yılında Doğubeyazıt’ta yaşayan 4 çocuk annesi Türkan Imrak,yeşil kart çıkartmak için köyün muhtarı, aynı zaman da korucubaşı Akkuşun tecavüzüne uğradı. Kocası Akkuş'u vurdu, cezaevinde. Köyde “kötü kadın” damgası yiyen Türkan ise akli dengesini yitirdi...

KÜRT KADIN-
Adı Berivan’dı. 16 yaşındaydı. Doğubeyazıt’ın bir köyünde yaşarken, abisinin yerini sorma bahanesiyle korucular tarafından evinden alınıp götürüldü. 25 gün sonra, köyün çobanı yolun kenarında baygın halde yatarken buldu. İşkence görmüştü, defalarca tecavüze uğramıştı, Kendini toparlayamadan hamile olduğu anlaşıldı. Ailesi çocuğu istemediği için, çocuk esirgeme kurumuna verildi.

KÜRT KADIN
Remziye Dinç, Batman'ın Sincan Köyü'nden. Tanıdığı bir korucunun tecavüzüne uğradı. Korucu Nevzat; "Ben devletim, kimseye söylersen evinizi bombalarım” diye tehdit ettiği için sustu. İki gün ara ile korucu Nevzat'ın akrabaları Ceyhan ve Ekrem’de Remziye'yi kaçırıp tecavüz ettiler. Remziye korkusundan kimseye bir şey söyleyemedi. Hamile olduğu ortaya çıkınca açıklamak zorunda kaldı. Aile “ahlaki” gerekçelerle çocuğu kabul etmeyince, çocuk Diyarbakır Çocuk Esirgeme Kurumu'na verilir. Adli Tıp Kurumu tarafından çocuğun babasının Nevzat olduğuna ilişkin rapor verilir. Ama Nevzat tutuklanmaz, Remziye köyünü terk etmek zorunda kalır.

GÖZALTI
Semiha Eyilik 42 yaşında. Ankara Temel Haklar Derneği Başkanı. Bu yıl temmuz ayında, Yüksel Caddesinde gözaltına alındı. Adli Tıp Kurumuna ve adliyeye sevk edilirken, gözaltı aracında kadın polis yoktu. Gözaltı aracında yanına oturan ve “diğer arabadakiler şanslı onlara genç düşmüş, bize 40 yaşındakiler düştü, idare edeceğiz artık" diye konuşun polisler tarafından tacize uğradı. Araçta bulunan amirlerine şikayet etti. “En yakışıklısı O, onun için yanına oturttuk” cevabını aldı.
GÖZALTINDA TACİZE, TECAVÜZE SON

“NAMUS”
Yasemin Çetin, 18 yaşındaydı. Doğum yapan ablasına yardımcı olmak için gittiği Erzurum’da eniştesi Osman Çetin tarafından tecavüzüne uğradı. 9 ay sonra imam nikahı ile evlendirilen Yasemin “bakire olmadığı” gerekçesiyle evine geri gönderildi. Halasının evine sığınan Yasemin, zorla alınarak abisi Gökhan Çetin tarafından “namusunun temizlenmesi” gerekçesiyle tek kurşunla vurularak öldürüldü.

“NAMUS”-
Sevgi Aguş 24 yaşındaydı. 9 yıllık eşi Fatih Aguş ve iki çocuğuyla birlikte İzmir'in İnciraltı semtinde alışveriş merkezinde dolaşırken, iddiaya göre, yanlarından geçen bir grup erkeğe saati sordu. "Çevrendekilerle cilveli konuşuyorsun" diyen Fatih Aguş, iki çocuğunun ve onlarca müşterinin gözleri önünde Sevgi’yi 15 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Duruşma esnasında, katil koca hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istendi. Mahkeme ‘ölenin, kot pantolon giyip, tanımadığı erkeğe cilveli şekilde saati sorması ve eşine ağır hakaretlerde bulunmasının’ haksız tahrik oluşturduğu görüşüyle cezayı 24 yıla indirdi. Olaydan dolayı pişmanlık duyduğunu söyleyen katil koca, pişmanlık indiriminden de faydalanıp, 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ YAPILMASIN.
CİNAYET CEZASI ARTTIRILSIN

SEVİM ZARİF
Sevim Zarif. Kardeşimizdi, arkadaşımızdı. Yaşasaydı, bugün bu eylemde yanımızda, aramızda olacaktı. Hemşireydi. Ankara’da mesleğini yaparken Hukuk Fakültesi öğrencisi Yaşar Özcanla evlendi. Kocası öğrenciyken başlayan ev geçindirme işi, yıllarca, hamileyken de, çocuğuna bakarken de devam etti. Mutsuzdu, boşanmak istedi. Tehditler, yol kesmeler ve sistemli tacizle başa çıkamayacağını anlayarak, önce tayinini istedi., yaşadığı şehri değiştirdi. Yine de kurtulamadı. İkinci kez evlendi, ikinci çocuğu oldu. Ama eski kocasının tehditlerinden ve dinmek bilmeyen öfkesinden yine kurtulamadı. 22 Temmuz 2007’de Sevimle eşi Halil, oy kullanmaya giderken kurşunların hedefi oldu. Geride on yaşında annesiz ve altı yaşında ana babasını yitirmiş iki kız çocuğu kaldı. Bir de ne zamandır planladığı bu cinayeti haksız tahrik indirimine sokmaya çalışan avukat bir katil.

İŞYERİ-
Adı Eda. İlkokuldan sonra okutmadılar, astımını iyice azdıran havasız bir tekstil atölyesinde işe verdiler. Maske ve havalandırma olmadığı için, astım krizine giriyordu. Ustabaşı Rasim bu nedenle başına bela oldu. Önce cinsel tacize, sonra tecavüze katlandı. Sırf astım krizine girince işe ara verebilsin, çok ağırlaşınca doktora sevki verilsin, işten atılmasın diye… Öksürmekten ciğerinin parçalandığı bir gün, Rasim yine yanı başında bitince dayanamadı, çalıştığı makinanın parçasını önce O’na, sonra kendisine sapladı.

Mürüvvet Yılmaz
muruvetyilmaz@hotmail.com