2 Temmuz 1993 SİVAS KATLİAMI
Yandık, yakıldık... YAKANLAR YÖNETİYOR! Ahmet Öztürk, Ahmet Özyurt, Asaf Koçak, Asım Bezirci, Asuman Sivri, Behçet Safa Aysan, Belkıs Çakır, Carina Cuanna, Edibe Sulari Aybaba, Erdal Ayrancı, Gülender Akça, Gülsüm Karababa, Handan Metin, Hasret Gültekin, Huriye Özkan, İnci Türk, Koray Kaya, Kenan Yılmaz, Mehmet Atay, Menekşe Kaya, Metin Altıok, Muammer Çiçek, Muhibe Akarsu, Muhlis Akarsu, Murat Gündüz, Nesimi Çimen, Nurcan Şahin, Özlem Şahin, Sait Metin, Sehergül Ateş, Serkan Doğan, Serpil Canik, Uğur Kaynar, Yasemin Sivri ve Yeşim Özkan; diri diri yakılışlarının üzerinden tam 11 yıl geçti...
Başbakan Yardımcısı ERDAL İNÖNÜ, katliamdan sonra döktüğü timsah gözyaşları kimseyi inandıramadı. Sanki yetkili değil sıradan bir parti başkanıydı!
General Ahmet Yücetürk; Katliam sırasında Sivas'ta Tugay Komutanıydı. Katliamı "seyretti." En küçük demokratik gösteriye dipçiklerle müdahale eden jandarma sadece izledi.
Temel Karamollaoğlu, Şevket Kazan, Cafer Erçakmak ve daha adını saymadığımız, gerici güruhu kışkırtan, koruyan avukatlığını yapan din tüccarları.
Bir katliam bakın nasıl gerçekleşiyor;
KONTRGERİLLA yönlendiriyor.
İslamcı alevilere, ilericilere karşı kışkırtılıyor.
DEVLET, olayın çığrından çıkmasını bekliyor. Gerici, faşist güruh, saldırıyor.
DEVLET, müdahale etmeyin emri veriyor.
HÜKÜMET, katledilenleri "gereken yapılacak" diye oyalıyor. Gereken yapılmıyor. Katliam gerçekleştiriliyor.
DEVLET seyrediyor.
"Bana ne" demiyor seyrederken, aksine planının uygulanmasını seyrediyor devlet.
Din tüccarı Refahlılar, "radikal islamcılar", laik MHP'liler, polis, ordu, belediye, paşalar ve maşalar... işbirliği içinde.
Tüm bunları toplayın, karşınıza SUSURLUK DEVLETİ çıkar. Maraşlar'da, Çorumlar'da olduğu gibi gerici güruh Susurluk devletinin kullandığı bir maşadır. Diri diri yakmak onların kültüründe vardır.
Bayrampaşa'da 6 kadınımızı diri diri yakan devletle, canlarımızı Sivas'ta tutuşturan devlet, aynı devletti. Sivas'ta 35 canımızı, halkı susturmak, sindirmek için yaktılar.
Yandık, küllerimiz göğe savruldu, yüreğimiz yandı ama susmadık, öldük sinmedik.
Yüzbinlerle kaldırdık cenazelerimizi. Öfkemizi yüzbinlerle haykırdık; "Sivas Faşizme Mezar Olacak", "Katliamların Hesabını Soracağız".
Katip Ahvalimi Şah'a Böyle Yaz!
Bu kaçıncı katliamdı Alevi halkımızın yaşadığı. Bu kaçıncı kıyımda canlarımızın yok edildiği.
Anadolu alevilerinin, bütün Osmanlı döneminde, tüm halkın gördüğü baskıya, zulme ek olarak inançlarından dolayı da baskı altında olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.
Anadolu tarihinin gördüğü isyanların büyük bir bölümü Alevi isyanlarıdır. Babailer, Şahkulular, Bozoklu Celallar, Sülünoğlular, Kalender Çelebiler... Anadolu halklarının zulme karşı direnişinin adlarıdır. İsyanları hep kanlı, kitlesel katliamlarla bastırılan Alevi halkı, yenilse de umudunu hiç kaybetmemiş, herşeye rağmen "münkire kılıç çalıp" kurtulacağı günleri umut etmiştir.
Kimi zaman aldatmak isteyenlere, alevileri "tavlamak" isteyenlere de inanmamış değildir. Alevilerin haklarından söz eden Avrupa Birliği'nden, Diyanette size pay vereceğiz diyen yalancı iktidarlardan, her seçimde oylarımızı çalmak için alevi kültüründen sözeden, Hacıbektaşları yol eylemeyen üç kağıtçı siyasetçilerden, ve özellikle CHP'den medet ummuştur. Alevi din bezirganlarının rant pazarlıklarında ortaya sürülen "koz" olmuştur.
Hiçbiri derdimize derman olamadı. Olamazdı da. Düzen partileri oy peşinde, alevi din bezirganları rant peşindeydi. AB, yaşadığımız her türlü zulmün baş sorumluları arasında bir emperyalist güçtü. Hiçbiri biz Sivas'ta yakılırken yoktu.
Diri Diri Yanmaya Devam Ettik
Sivas'da, tarihi zulme isyanlarla dolu alevi inançtan halkımızı sindirmek isteyenler, 19 Aralık'ta yine görev başındaydılar. Bu kez Sivas'da katliamı yönlendiren, planlayanlar bizzat alevleri almıştı eline. Sivas'da elinde alevleri tutan gerici faşist güruh ise gazeteleriyle, tv'leriyle katliam çığlıkları atıyor, hapishaneleri hedef gösteriyordu.
Yaktılar...
Sivas'da 36 canımızı yakanlar, Bayrampaşa'da 6 kadınımızı diri diri yaktılar. Hak ve özgürlüklerini istiyorlar, alevisi sünnisi ile halkın tüm kesimlerinin özgürlükleri, kurtuluşu için mücadele ediyorlardı. Yüreklerinden başka silahları yoktu ellerinde.
Hesap aynı hesap, düşman aynı düşman. Adalet, eşitlik, özgürlük isteyen aynı yürekler.
Sivas'da "büyütülecek birşey yok" diyenler, Bayrampaşa'da "devletle başa çıkılamayacağını anlamış olmalılar" diyordu.
Sivas'dan Bayrampaşa'ya; halkı susturmak, sindirmek istiyorlardı.
Susmadık. Direndik. Direnişimiz bininci gününe giriyor. Bin yıldır zulme isyanlarıyla zalimden hesap soran alevi halkımızın adalet, özgürlük tutkusuyla birleşiyior direnişçilerimizin yürekleri. Bin yıldır direndik, bin gündür ölüyoruz, teslim olmuyoruz.
Biz halkız. Halkı teslim alamazlar. Küllerimiz arş'a erse de susmayız. Bin yıllık isyanları, bin günlük açlığımızla tutuşturur direniriz.
Pir Sultanlar Tükenmez
Sivas'da diri diri yakılan sendin. Bayrampaşa'da diri diri yakılan sen. Alnı kızıl bantlı evlatlarının direnişi senin direnişindir.
Sivas'da Pir Sultan heykelini yıkanlar, bu ülkede zulme karşı Pir Sultan gibi isyan edenler olmasın, "dönen dönsün ben dönmezem yolumdan" diyenler bağımsız, özgür bir ülke yaratmak için direnmesin istiyorlar.
Pir Sultanlar hep olacak!
Binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce Pir Sultan zulme isyan edecek.
Bunun yolu örgütlenmektir. Pir Sultanları yaratan halk örgütlü halktır. Alevi, sünni her mezhepten, inançtan, milliyetten halk olarak birleşecek, örgütlenecek ve diri diri yakılanlarımızın davasını "divana" bırakmayacağız. "Pir Sultan ölür dirilir" şiarıyla zalimin karşısına yalın kılıç, yalın ayak da olsak dikilmeye devam edeceğiz.
Diri Diri Yakanlardan Hesap Sormak İçin;
Sivas'da, Bayrampaşa'da yaktıkları alevlerin sönmediğini, yüreğimizi yangın yerine çevirmeye devam ettiğini göstermek için;
Hak ve özgürlüklerimizi haykırmak, adalet istemek için;
Diri diri yakanların bizi sindiremediğini, teslim alamadığını göstermek için;
2 Temmuz'da alanlarda, meydanlarda, mitinglerde, gösterilerde olalım. Düzenlenecek her türlü etkinliğe katılalım. Sivas'ın, Bayrampaşa'nın ateşinin, diri diri yakanları tutuşturacağını haykıralım.
Kaynak: "Ekmek ve Adalet" dergisi