15-16 Haziran 1970
35 yıl sonra; geriye o günlere bakıp İşçi Sınıfının bu gününün nerelerde olduğunu görmek; sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin nerelerde olduğunu, kaldığını da saptamamıza yeterli olduğunu düşünüyorum. İşçi Sınıfı ya da artık ezilenler diyelim, halâ partisini aramakta devam ediyor.
1970 ve 80 doğumlu, şimdi toplumda yerini alması gereken insanlar, 80 faşizminin ABD kökenli eğitiminden geçerek çoğunluğu, milliyetçi şövenist yapıyla ülkemizdeki geleceği zorlaştırıyor. Önümüzde bir de onları kazanmak diye bir görev duruyor.
Siyasette ABD, ekonomide ABD’nin avucundaki IMF, sanatta Hollywood, müzikte Amerikan Pop’u, kültürde arabesk, eğitimde ABD ve şimdi de Suudi uzantısı City Bank’la 2. bir IMF’nin yeşili ve şeriat patentleriyle ülke yönetilmeye çalışılıyor.
35 yıl önce işçi sınıfının partisinin öncülüğünde olmayan bu eşi görülmemiş direnişi, o zamanki iktidar ve yardakçıları “kanlı bir ihtilâl provası” olarak halka yutturmaya çalışmıştı.
15-16 Haziran direnişi; silâhlı bir eylem değildi, sadece bir bölgede ve iki şehirde yaygındı. Amaç ortadan kaldırılmak istenen demokratik hakları savunmaktı. 274 ve 275 sayılı yasa değişiklikleriyle sendika seçme özgürlüğünün ortadan kaldırılması temeline direnişe dayanıyordu.
Düzen, durumu “kanlı ihtilâl provası” olarak topluma yansıtırken amacı, gelişmekte olan Devrimci hareketi karalamak ve önlemekti. Bundan yararlanan burjuvazi 1971 anayasası ve diğer yasalarla demokratik hakları budamış ve birçoğunu da ortadan kaldırmıştı.
Şanlı İşçi direnişini kanla durduran egemenler, hemen ardından bu bölgelerde sıkıyönetim ilân ederek istediği sonuca ulaşıyordu. İşin garip tarafı Türk-İş’in bu direnişin karşısında olması, işi kolaylaştırmıştı. Zaten 274 ve 275 nolu yasa tasarısı taslaklarını da hazırlayan onlardı.
Bu arada tutuklanan yüzlerce işçi, daha sonra işlerinden ekmeklerinden yoksun bırakılıyorlardı. Yine direnişe katılan binlerce işçi de işten atılıyorlardı.
Partisiz bir işçi sınıfı, partisiz bir sol haklı istekleriyle güçlü bir direniş örneği göstermiştir. Fakat bu başarı geçici olmuştur. Partisiz bir mücadele devamlılık getirmiyor. 15-16 Haziran’ın bize böyle bir öğretisinin var olduğunu düşünüyorum.
Bugün çok daha ağır koşullarda, çok önemli sorunlar karşısındayız.
Defalarca yazdım, tüm ezilenleri toparlayacak parti lider ihtiyacımız karşımızda dikilmiş duruyor. Böyle bir durum gündeme geldiğinde ise toplum; parti ve lidere sahip çıkma sorumluluğuna hazırlanmalıdır. Yoksa inat olsun diye, ille benim partim, benim örgütüm benim başkanım yolunda devam edilirse, vay halimize.
15-16 Haziran İşçi Sınıfı direnişine bir yerlerinden tutarak sahip çıkmaya çalışanlar oldu. Bu eylem aynı zamanda kendiliğinden de değildi. “Anayasal Direniş Komiteleri”nin oluşturulması, sınıfsal mücedelenin temeliydi.
Kısa sürdü; fakat tarihimizde iz bıraktı. Şanlı 15-16 Haziran İşçi Sınıfı direnişi örnek olmalı ve bu yolda doğru olması gerekenler geç kalınmadan hayata geçirilmeli.
1990’daki Sosyalist Ülkelerin çöküşünden sonra, çok önemli bir şans da doğdu. Koptacılık, şablonculuk, papağancılık bitti. Ülkemiz koşulları gözönüne alınarak uygulanabilecek doğrular üretilmeli. 15 yıldır sürdürülen pasifizme son verecek girişimler hayata geçirilmeli. Bunun adı konulmalı: BİRLİK.
Tarihin çöplüğünde eşelenen bir muhalefet, eninde sonunda öyle ya da şöyle tarihin çöplüğüne gidecek bir iktidar görüyoruz.
Geriye ne kaldı?
Dertleriyle başbaşa bir millet. Ve tarih tekerrürden ibaretmiş. 1950’den beri tekrarlanan senaryolar.
Bu sefer ki senaryodan sonra ne oynanır?
Kararı yine millet vermek zorunda. Sonucu bugünden belirlemek için henüz vaktin geçmediğini düşünüyorum.
Alternatif Parti Lider ve Kadrolarıdır.
Başka türlü parçalanmış toplumsal muhalefet doğru hedeflere nasıl kanalize edilebilir ki?
Toplumun güçlendireceği sendikalar, meslek ve sivil demokratik kitle örgütleridir.
Keskinleşmenin hiç bir anlamı yok, ayaklar yere basmalı. Topluma doğru perspektifler üretilmeli. Onları kazanmak, onlara onların yanında olunduğunu gösterecek siyaset üretilmelidir.
Her doğru başlangıç geç kalınmış değildir.
Ezilenlerin partisi için ileri...
Nurettin Kurtuluş